Paylaş
Emilio Escobar’ı değil.
Andres Escobar’ı.
Hatırlamayanlar için ufak bi hatırlatma, hatırlayanlar için bi anma vesilesi olsun o halde bu yazı. “Futbolun beyefendisi”ne ölüm yıldönümünde bir saygı duruşu olsun.
Andres Escobar, 1967 yılında Kolombiya’nın Medellin şehrinde doğar. Babası Dario Escobar, gençlerin suç şebekelerinin ağına düşmemesi için çabalayan, bu amaçla futbol organizasyonlarında çalışan bir bankacıdır.
Escobar, 1985 yılında Atletico Nacional’in genç takımında forma giymeye başlar. 1987 yılında, yirmi yaşındayken A takıma yükselir. Defansın ortasında oynayan genç Escobar ilk sene çoğunlukla yedek kulübesinde otursa da bir sene sonra hem Nacional’in hem Kolombiya milli takımın kilit oyuncularından biri olur. 1989 yılında Young Boys’a transfer olur ama ayrılık fazla sürmez, bir sene sonra tekrar eski takımına döner ve o berbat tarihe, 1994’e kadar Atletico Nacional forması giyer.
1994 Dünya Kupası elemeleri Kolombiya milli takımı için müthiş geçer. Bir önceki kupada playoff maçlarıyla ite kaka kupaya gitmeye hak kazanan Kolombiya, bu defa tarih yazar. Maradona’lı Arjantin’i 5-0 yenerek kupaya güle oynaya giden bir takım için gönül rahatlığıyla kullanıyorum tarih yazma klişesini.
Kolombiya milli takımı; Escobar’lı, Valderrama’lı, Apsprilla’lı kadrosuyla bütün gözler üzerinde gider 1994 Dünya Kupası’na. Pele’nin bile favorilerinden biridir. Dünya futbol kamuoyu heyecanla bekler Kolombiya maçlarını. Fakat işler yolunda gitmez. İlk maçı Romanya’ya karşı oynarlar ve 3-1 kaybederler. Moraller fena halde bozulur. Buraya kupayı almaya gelmişlerdir, dolayısıyla ABD’yle yapılacak ikinci maç büyük önem kazanır. Maalesef “hayati önem taşıyan maç”, “ölüm kalım maçı” gibi klişeler bu maçtan sonra yan anlamından sıyrılıp korkunç biçimde gerçek olacaktır.
Yaklaşık 94 bin kişinin izlediği Kolombiya- ABD maçına Kolombiya biraz daha hızlı başlar. Ancak ABD’nin kontratağından gelen bir ortayı uzaklaştırmak için topa müdahale eden Escobar, kalecisi Oscar Cordoba’yı kontrpiyede bırakır. Tribündeki ve ekran başındaki Kolombiya taraftarlarının dehşet içindeki bakışları arasında Escobar golü kendi kalesine atar. Ama esas dehşet bundan sonra başlayacaktır.
İkinci yarıda ABD’den bir gol daha gelir, Kolombiya 90. dakikada golü bulur ama yetmez, maç 2-1 biter. Kendi kalesine attığı gol yüzünden ölüm tehditleri almaya başlayan Escobar, bir sonraki maçı beklemeden Kolombiya’ya döner. “Evet kendi kaleme gol attım ama bu dünyanın sonu değil, hayat devam ediyor” diye düşünür. Bu arada Kolombiya bir sonraki maçı kazanır ama kupaya veda eder.
2 Temmuz 1994 gecesi, hayatın devam edeceğini düşünen Escobar, kendi kalesine dediğimiz o kalede duran Oscar Cordaba’yla birlikte biraz kafa dağıtmak, rahatlamak, olandan bitenden biraz da olsa uzaklaşabilmek için Medellin’de bir bara gider. Her gün gelen tehdit telefonlarından artık yılmıştır. Barda yanlarına üç kişi gelir, içlerinden biri Escobar’a kendi kalesine attığı golle ilgili laf atar, atışma kısa bir itiş kakışa dönüşür, tacizciler dışarı çıkarılır. Ama Escobar’la işleri bitmemiştir. O üç kişiden laf atan Humberto Munoz Castro barın çıkışında silahıyla bekler, Escobar çıktığında onu kurşun yağmuruna tutar. Her bir kurşunda “Gooool” diye bağırır. Vücuduna on iki kurşun isabet eden Escobar oracıkta ölür. Cenazesinde arkasından yüz binler yürür.
43 sene hapis cezasına çarptırılan katilin cezası önce 23 yıla iner sonra da 11 yıl yatıp iyi halden tahliye olur.
“Futbolun beyefendisi” lakaplı Andres Escobar’ın yirmi dördüncü ölüm yıldönümü.
Bizim gibi golleri hep kendi kalesine atanların kahramanı.
Futbolun en vahşi yanının kurbanı.
Toprağı bol olsun.
Paylaş