Paylaş
Altınordu Spor Kulübü Başkanı Seyit Mehmet Özkan, on altı yaşındaki futbolcusu Berk Akgönül’e tokat atmış. Özkan “Herkesin başına gelebilecek bu olayı, ben de yaşadım. Yurt dışındaki bir turnuvada, çocuklarımla final heyecanı yaşarken, yıllarca oğlum gibi büyüttüğüm, iyi birey, iyi vatandaş ve iyi futbolcu olmayı öğretmeye çalıştığım Berk’in takım ruhundan, ortak heyecandan ve arkadaşlarından uzak, adeta umarsızca tavrı, bir saniye içinde bende farklı bir ruh hali ortaya çıkardı” biçiminde özetlemiş meseleyi.
Sonra ertesi gün, herkesin önünde atkıyla kendi gözlerini kapatıp, “Sen de bana vur” demiş. Güya gönlünü almış bu şekilde. Özür dilemiş. Röportajda yine özür diliyor.
Bir çocuğa kalkan eli özürle geçiştiremezsiniz başkan. “Herkesin başına gelebilecek bir olay yaşadım” diyemezsiniz. “Hepimiz insanız ve duygularımıza yenik düştüğümüz anlar yaşıyoruz. Bunları törpülemek ve ileride pişmanlık yaşayacağımız her olay karşısında sakinliğimizi korumak gerekiyor ancak insan böyle bir varlık işte” diye bu işten bu kadar sıyrılamazsınız. Özür mühim hadisedir, onu tartışmıyorum fakat sizin özrünüz de bile şiddeti normalleştiren, sıradanlaştıran, “Olabiliyor böyle şeyler işte” diyen çok tehlikeli bir ton var. Çok tehlikeli.
Sayın Başkan, size emanet bir çocuğa hiçbir sebeple vuramazsınız. Kendi çocuğunuza da vuramazsınız. Vu-ra-maz-sı-nız. “Kendimi tutamadım” diye bir şey yok. Bunu bu şekilde normalleştiremezsiniz. Kendinizi tutacaksınız. Bunun tartışılacak, masaya yatırılacak, üzerine konuşulacak bir tarafı yok. Konu kilit.
Sayın Ergin Ataman, Sayın Duygun Yarsuvat, Sayın Yılmaz Vural görüyor musunuz?
Görüyor musunuz vaktiyle atılan bir tokadın arkasında duruşunuz gencecik sporcuların yüzünde nasıl patlıyor.
Sayın Ataman, siz soyunma odasında oyuncunuz Göktürk Ural’a tokat attığınızda çıkıp “Bu olay yüzünden beni isteyen istediği yere şikâyet edebilir. Federasyon orada. Ben her konuda oldukça rahatım. Soyunma odası nedir. Bir takımın yatak odasıdır. Orası bizim özel alanımız” demiştiniz.
Sayın Yarsuvat siz de kalkıp “Bu olay herkesin içinde değil, soyunma odasında olmuş. Soyunma odasında tartışmalar olur. Birçok branşta bu tür olaylar olabilir. Olayın bu boyuta gelmesi bizi rahatsız etti. Çocuğun babası sporcu olmadığı için olayı gazeteye vermiş ve Basketbol Federasyonu'na gitmiş. Ergin Ataman Avrupa’nın en önde gelen antrenörlerinden biri. Hata yapmış olabilir, ama ben ve yönetim kurulumuz Ergin Ataman’ın arkasındayız” diye arka çıkmıştınız hocanıza.
Sayın Vural, siz de “Kardeşim eline sağlık” demiştiniz hatırlıyor musunuz?
O zaman söylediklerimi, aynı tazelikte, aynı tonda, aynı öfkeyle tekrarlıyorum şimdi. Sayın Ataman, ne demek yatak odası? Ne demek özel alan? Siz özel alanınızda canınızın istediğini yapabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Yatak odasında olunca; istediğiniz kolları kırarsınız, sonra istediğiniz gibi yen içinde mi kalır? Bunu mu diyorsunuz? Siz özel alanı, siz mahremiyeti ne sanıyorsunuz?
Sayın Yarsuvat, siz nasıl oluyor da bunlar olağan şeyler demeye getirebiliyorsunuz? Bir şeyin olageliyor olması onun doğru olduğu anlamına mı gelir? Öyleyse hiçbir şeyin suç sayılmaması gerekmez mi? Bunu sizin gibi bir hukuk profesörüne sormak kadar saçma bir şey olabilir mi? Nasıl hukukçuluk onu da geçtim nasıl hocalık bu? Siz sinirlediğiniz bir öğrencinizi ya da asistanınızı odanıza çağırıp tokat atabilir misiniz? Atarsanız üniversite yönetimi “Hoca hata yapmış olabilir ama biz arkasındayız” diyebilir mi? Ya da hukuk büronuzda çalışan bir avukatı odanıza çağırıp “Ne biçim dava takip ediyosun!” diye tartaklayıp sonra “Her meslekte olur böyle şeyler” diyebilir misiniz? Ayrıca herkesin içinde değil de kapalı bir yerde tokat yemek daha az mı gurur kırcıdır sanıyorsunuz? “İşkence” diye bir şey duydunuz mu hiç? Hani kapalı kapılar ardında yapılır, herkesin içinde değil, bildiniz mi?
Sayın Yılmaz Vural, siz utanmıyor musunuz “Kardeşim eline sağlık” demeye? Yılların birikiminden bunu mu süzdünüz gerçekten? Ben çok utanıyorum sizin yerinize de, sizin ve futbol camiası tarafından ısrarla renkli olduğu söylenen kişiliğinizin yerine de.
“Dönüp arkama bakmam bile”
Bütün bu açıklamalar, bu “Sporcu olanlar bilir, motivasyon için yapılır bunlar hep” diye konuşmalar, “Hocayla öğrencisi arasında olur böyle şeyler” demeler, yok efendim “Eti senin kemiği benim diye deyiş bile var canım, abartmayın” lafları şiddeti normalleştirmektir, şiddete davetiye çağırmaktır. İşinize gelince “Taraftar şiddeti” diye atıp tutan riyakâr vicdanlarınızı bi kontrol edin. Passolig, e-bilet bilmem ne en çok oralara lazım, taraftara değil. Ya da siz vicdan micdan hiç ellemeyin bırakın dağınık kalsın.
Dokunmayın çocuklarımıza. Dokunmayın. Bir ya da kırk beş dokunmayın hiç bir çocuğumuza. Saçlarının teline dokunmayın. Yanımıza Yaşar Usta’yı alır, size dünyayı dar ederiz, dönüp arkamıza bakmayız bile.
Paylaş