Büyülü Macar

“Tüm zamanların en iyi…”, “Gelmiş geçmiş en büyük…”, “Dünyanın en güzel…” filan diye başlayan cümleleri çok severim ben. Bazısı sevmez. Ben severim.

Haberin Devamı

Bu tür cümlelerdeki aşkı severim. Kendi aşkını bir başka terazide tartma ihtiyacı duymayan bu tavrı severim. Bi yandan çok iddialı, ama bi yandan da gizli öznesi “bence/benim için/bana göre” olan bu cümleleri çok severim.

 

Çehov da benzer bi şey söylemiş zamanında: “Edebi eserler benim için ikiye ayrılır,” demiş. “Sevdiklerim ve sevmediklerim. Benim için başka kıstas yoktur.”


 

O yüzden bende çok vardır bu cümlelerden.


 

Mesela kanıtlamayı filan umduğum değil, emin olduğum bi şeyi söyliyim size hemen: Ahmet Kaya ve Kazım Koyuncu hayatta olsaydı, bu korkunç zamanlarda işimiz daha kolay olurdu. Yaylı tamburun dünyadaki en şahane saz, Fransız Teğmenin Kadını’nın dünyada yazılmış en güzel roman, Marlon Brando’nun dünyaya gelmiş en yakışıklı insan olduğuna emin olduğum kadar eminim buna. Merhaba’nın dünyanın en güzel şarkısı, Hayaller Kâhyası’nın dünyanın en güzel öyküsü, Münir Özkul’un dünyanın en büyük oyuncusu olduğuna emin olduğum kadar eminim.


 

Haberin Devamı

O zaman şimdi dünya futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük golcüsünü anabilirim.


 

Ferenc Puskás, 1927 yılında Budapeşte’de doğar. 1 Nisan’da. Babası, daha ilk günden hem oğlunun hem de dünya futbol tarihinin kaderine müdahale etmeye kararlı gibidir. Önce 1 Nisan doğumlu olmanın alay konusu olacağını düşünerek oğlunu 2 Nisan diye kaydettirir. On yıl kadar sonra “Purczeld” olan soyadlarını “Puskás” yapar. Sonra da oğlunu kendisinin teknik direktörü olduğu Kispest takımında yeşil sahalara çıkarır. Yirminci yüzyıl futbol tarihini sanki biraz da Baba Puskás yazar.



Böylece dünya futbol defterine “Kudretli Macarlar” sayfalarının yazıldığı yıllar başlar. Kalem, Puskás’ın elindedir. Kispest takımını ordunun devralmasından sonra takımın adı Honved olarak değişir. Oyunculara rütbeler verilir. Puskás binbaşı olur. O günlerden geriye “Dört Nala Koşan Binbaşı” lakabı kalır.


           

Haberin Devamı

Sonrası artık hep akıl almaz gol vuruşları.  1947/48, 1949/50, 1950 ve 1953 sezonlarının gol kralı. Avrupa Liglerinin en golcü ismi.  Sol ayakla yapılan olağanüstü vuruşlar. Kurşun gibi. Mavzer gibi. Dağ gibi vuruşlar.

 

O vuruşlar 1952’de Macaristan’a olimpiyat şampiyonluğunu getirir. 1953’te İngiltere’yi 6-3 ve 7-2 filan gibi acayip skorlarla yenerlerken topun arkasında hep o vardır. Sir Bobby Robson, olan bitenin ardından bakakalır ve sadece “Adama ‘Binbaşı’ diyorlardı, Macar bir binbaşı bizi Wembley’de nasıl teslim alabilirdi ki.” diyebilir. Bir İngiliz futbolcunun ise “Şu şişko çocuğa bakın. Neredeyse onun katili olacağız.” dediği rivayet edilir.

 

Haberin Devamı

Honved’in Bilbao ile oynayacağı bir maç için İspanya’ya giden Puskás, ülkesine tekrar dönmez. O arada olanlar tek başına bir başka yazının konusu, yazarım, konuşuruz onları sonra. Macaristan’a dönmeyen Puskás, 31 yaşındayken Real Madrid’te oynamaya başlar. Futbol tarihinin en şahane golleri işte o günlerde atılır, futbol en şahane ikililerinden birini o tarihlerde bulur, Puskás ile Di Stéfano fıstıklı baklava olur. Karnıyarık ve pilav da denebilir. Ya da yoğurtlu sarma. Tek başlarına da muazzamdırlar ama bir aradayken akıldışı.


 

O yıllarda, Real Madrid’in üst üste aldığı lig şampiyonluğu hikâyelerinde hep Puskás’ın golleri yazar. Defalarca İspanya liginin gol kralı olur. 528 maçta 512 gol atar. Sol ayağı ile herkesi büyüler. İspanya’da ve dünyadaki adı artık “Büyülü Macar”dır.


 

Haberin Devamı

39 yaşında futbolu bırakır. 17 Kasım 2006’da buralardan gider.

 

Real Madrid’ten takım arkadaşı Santamaria onun için “Şaşırırdık, ne zaman paraya sıkışsak elini cüzdanına atar borç verirdi. Yolda gezerken bir fakir görse yine aynısını yapardı. Hele bir Macar görürse, üstündekileri bile verirdi. Sonra şarap içmeye gittiğimizde oturur buna ağlardı.” demiş. Güzel olan sadece golleri değilmiş belli ki.

 

Futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük golcüsü Ferenc Puskás gideli bugün on yıl oluyor. Birileri topa ne zaman onun gibi vursa, o top gitse çok güzel bi gol olsa akla hep o geliyor. Güzel gollere verilen bir büyük ödül onun adını taşıyor. Ölümsüzlük böyle bi şey, Puskás golleriyle yaşıyor. 

Yazarın Tüm Yazıları