Bırakın dağınık kalsın

Galatasaray Liv Hospital’ın hocası Ergin Ataman, NSK Eskişehir Basket maçında soyunma odasında oyuncu Göktürk Ural’a tokat attı, biliyorsunuzdur.

Haberin Devamı

Bilmeyenler için tekrar ettim mecburen. Yoksa neden yazayım bir kez daha. İnsan yazarken utanıyor.

Hikâye bu kadarıyla yeterince berbat. Ama bazılarına yetmiyor. Kesmiyor bir türlü. Ne kadar çirkinleştirilebilirse bir mesele, oraya kadar kovalıyorlar.

Çıkıp “Kendime hâkim olamadım, sporcuma vurdum. Ne sebeple olursa olsun kabul edilemez bu davranışım. Herkesin önünde kendisinden özür diliyorum” demesi gereken Ergin Ataman, meseleyi işte ta oraya kadar, o en çirkin yere kadar kovaladı:

“Bu olay yüzünden beni isteyen istediği yere şikâyet edebilir. Federasyon orada. Ben her konuda oldukça rahatım. Soyunma odası nedir. Bir takımın yatak odasıdır. Orası bizim özel alanımız” dedi.
Yetmedi.

“Hem bir akademisyen, hem bir hukukçu, hem de bu kulübün başkanı olarak bu tür bir olayın arkasında durmama olanak yoktur. Hocamız özür dilemiştir, genç sporcumuz kabul edecek mi ona bakıp gereğini yapacağız” filan demesi gereken Galatasaray Kulübü Başkanı Duygun Yarsuvat ise:

“Bu olay herkesin içinde değil, soyunma odasında olmuş. Soyunma odasında tartışmalar olur. Birçok branşta bu tür olaylar olabilir. Olayın bu boyuta gelmesi bizi rahatsız etti. Çocuğun babası sporcu olmadığı için olayı gazeteye vermiş ve Basketbol Federasyonu'na gitmiş. Ergin Ataman Avrupa’nın en önde gelen antrenörlerinden biri. Hata yapmış olabilir, ama ben ve yönetim kurulumuz Ergin Ataman’ın arkasındayız” dedi.

Benim genel olarak spor camiasına temel sorum şu. Nasıl olabiliyor da her defasında özrünüz kabahatinizden daha büyük olabiliyor? Nasıl becerebiliyorsunuz bunu?

Başka özel sorularım da var:

Sayın Ataman, ne demek yatak odası? Ne demek özel alan? Siz özel alanınızda canınızın istediğini yapabileceğinizi mi zannediyorsunuz? Yatak odasında olunca; istediğiniz kolları kırarsınız, sonra istediğiniz gibi yen içinde mi kalır? Bunu mu diyorsunuz? Siz özel alanı, mahremiyeti ne sanıyorsunuz?

“Basın sansasyondan besleniyor” filan diyesiymişsiniz, evet doğrudur, fakat sizin yaptığınıza ses etmek, “Vuramazsınız efendim, içerde dışarda hiçbir yerde sporcunuza, öğrencinize, çocuğunuza vuramazsınız” demek sansasyondan beslenmeye girmiyor. Giriyorsa da ben oradan beslenmek istiyorum.

Sayın Yarsuvat, siz nasıl oluyor da bunlar olağan şeyler demeye getirebiliyorsunuz? Bir şeyin olageliyor olması onun doğru olduğu anlamına mı gelir? Öyleyse hiçbir şeyin suç sayılmaması gerekmez mi? Bunu sizin gibi bir hukuk profesörüne sormak kadar saçma bir şey olabilir mi?

Nasıl hukukçuluk onu da geçtim nasıl hocalık bu? Siz sinirlediğiniz bir öğrencinizi ya da asistanınızı odanıza çağırıp tokat atabilir misiniz? Atarsanız üniversite yönetimi “Hoca hata yapmış olabilir ama biz arkasındayız” diyebilir mi? Ya da hukuk büronuzda çalışan bir avukatı odanıza çağırıp “Ne biçim dava takip ediyosun!” diye tartaklayıp sonra “Her meslekte olur böyle şeyler” diyebilir misiniz?

Ayrıca herkesin içinde değil de kapalı bir yerde tokat yemek daha az mı gurur kırcıdır sanıyorsunuz? “İşkence” diye bir şey duydunuz mu hiç? Hani kapalı kapılar ardında yapılır, herkesin içinde değil, bildiniz mi?
Sayın Yılmaz Vural, siz utanmıyor musunuz “Kardeşim eline sağlık” demeye? Yılların birikiminden bunu mu süzdünüz gerçekten? Ben çok utanıyorum sizin yerinize de, sizin ve futbol camiası tarafından ısrarla renkli olduğu söylenen kişiliğinizin yerine de.

Bütün bu açıklamalar, bu “Sporcu olanlar bilir, motivasyon için yapılır bunlar hep” diye konuşmalar, “Hocayla öğrencisi arasında olur böyle şeyler” demeler, yok efendim “Eti senin kemiği benim diye deyiş bile var canım, abartmayın” lafları şiddeti normalleştirmektir, şiddete davetiye çağırmaktır.

İşinize gelince “Taraftar şiddeti” diye atıp tutan riyakâr vicdanlarınızı bi kontrol edin. Passolig, e-bilet bilmem ne en çok oralara lazım, taraftara değil. Ya da siz vicdan micdan hiç ellemeyin bırakın dağınık kalsın.

Yazarın Tüm Yazıları