Paylaş
Biz o amcayı çok iyi tanırız. Bütün çocukluğumuz onun gölgesinde top oynayarak geçti.
O sanki hiç çocuk olmamıştır. Hiç sevilmemiştir. Kendisinden başka hiçbir şeye tahammülü yoktur.
Kendi çocuğunu asla sokağa yollamaz. Eze eze aptala döndürmüştür. Oğlunun eline gamewatch vermenin derin huzuru, sokakta oynayan çocuklara duyduğu nefrete karışmıştır.
Korkusu, kendisinden önce gelir mahalleye. Sokağın başından arabasının tamponu göründü mü hemen kaleler bozulur, top saklanır. “Keserim ulan topunuzu” tehdidini duymamak için ne gerekirse yapılır. Çünkü o cümle
sanıldığından fazla korkutur çocukları, bilirler ki topu değil, onları kast etmektedir.
Her akşam aynı yere park eder, ona ayrılmıştır orası, onundur, sıkı mı başkası park etsindir. Önce arabanın küllüğünü boca eder sokağa, dibinde kalan küller dökülsün diye üç dört kere yere vurur, geldiğini duymayanlar için köprüden önceki son çıkıştır bu. Karısı, sofranın son eksiğini, çocuğu ödevin son sayfasını tamamlar. Eline aldığı üstübü ile tüküre tüküre parlatır arabasını, sonra onları da yere atar.
O amca, pazar sendromunun cisim bulmuş halidir. Çocukların; banyo yapmak, ödevlerini bitirmek, çanta hazırlamak gibi Milli Eğitim hizmetlerini yerine getirmek zorunda oldukları berbat Pazar günlerinin, tek güzel tarafı Pazar sabahıdır. Kahvaltıdan sonra sokakta oynamak için bir iki saatçikleri vardır.
Pazar sabahları, bir şut illa ki bunun kıymetli arabasını bulur. “Abanmak yok” şiarıyla oynanmaktadır, dolayısıyla topun kaportada çıkardığı sesi duymak için Ünye Radarı olmak gerekir. Ama bu duyar. Sesin onun arabasından geldiğini dakkada anlar. O sesi tanır, kaporta kıymetlidir, metal sesi candır.
Beyaz atletiyle cama fırlar, bu defa elinde bıçak vardır. “Keserim ulan topunuzu” cümlesi boş sokakta patlar. Çocuklar çoktan kaçışmıştır. Çünkü o cümle sanıldığından fazla korkutur çocukları, bilirler ki topu değil, onları kast etmektedir.
Berkin, böyle bir Pazar sabahı, kahvaltı için ekmek almaya çıktı, sonra sokakta bir arkadaşına rastlayıp top oynamak için sözleşti. O amca oynatmadı, bu defa dediğini yaptı, Berkin’in topunu kesti.
Ama Berkin, mahallenin en bitirim bebesiydi. 269 gün efelendi, kafa tuttu. “Kestikten sonra bize ver, kafamıza takıp bütün mahalleyi dolaşacağız!” dedi. Ekmek almaya giderken bir ülkeyi peşine taktı, bütün kaleler yeniden kuruldu.
O amca tüküre tüküre arabasını parlatırken, Berkin hepimizin çocukluğunu temize çekti.
Paylaş