Paylaş
Fenerbahçe arka arkaya 5. maçını kazanarak ligin yükselen değeri olduğunu gösterdi. Oyuncular hücum organizasyonunda etkili olamasa da bireysel becerilerle gelen 2 golle 3 puanı kazanmayı bildiler. Savunmada ve fizik kondisyonda ise istikrarın sürdüğü görülüyor. Ligin ikinci devresinde mücadele gücü yüksek, yoğun rekabetin yaşandığı müsabakalar bekliyorum. Ligin ilk 7 sırasındaki takımın birincisi ile sonuncusu arasında yalnızca 5 puan fark var. Bu fark kuşkusuz takımların mücadele gücüne yansıyacaktır.
Jansen, Aykut Hoca’nın santraforda birincil tercihi olmasına rağmen bu maçta sakatlığından dolayı oynayamadı. Ben Soldado’nun bugün bir skor yapmasını bekliyordum fakat bir sonuç alamadı.
Soldado da Jansen gibi sahada gayretli ve iyi niyetli bir tutum içinde… Emenike gibi bir futbol faciasından sonra bu oyuncular skor üretemese de taraftarın tepkisini çekmiyor…
Van Persie gibi bir kambur, bu takımın halen sırtındayken iki santraforun da verdikleri mücadele takdir topluyor.
Fakat santraforların futbol sahasında kalabilmeleri için bir şekilde gole ulaşmaları şart…
Kaleci ve santraforlar sonuç odaklı pozisyonlar… Bir sağ bek, stoper ya da orta saha oyuncusunun performansı farklı kriterlerle ölçülebilir. Fakat iş bu iki mevkiye geldiğinde “kaç gol yedin-kaç gol attın” hesabı kaçınılmaz oluyor.
Fenerbahçe, Karabükspor karşısında hücum organizasyonu konusunda mahir değildi. İlk yarıda kaleyi bulan şut sayısı sıfırdı. İkinci yarıda ise önce Mehmet Topal’ın klas kafa vuruşu, sonrasında Valbuena’nın evrensel standartlardaki şutu gol getirdi.
Ne var ki iki atak da organize, ayakları yere basarak sonlandırılmış akınlar değildi.
Savunmada ise dirençli, topu kaybettiğinde basan ve kısa bir süre içinde topu geri kazanan bir Fenerbahçe vardı.
Maçın genelinde Fenerbahçe’nin 5 isabetli vuruşu varken Karabükspor 4 isabetli şut fırsatı buldu. Topa sahip olmada ise Fenerbahçe yüzde 64 topa sahip olma oranıyla maçı domine etti. Oyunu rakip sahaya yıktı.
Fenerbahçe’nin oyun anlayışında nispi bir değişim de yaşandı. Aykut Hoca, 4-4-2 oyun düzeninde çift santrafor kullanmayı tercih etti.
İkinci yarıda Valbuena’nın oyuna getirdiği hareket ve hücum yollarındaki etkisi yine kendini gösterdi. Bu Fenerbahçe için iyi haber…
Fakat Fenerbahçe’nin Valbuena eksenli hücumlarının kronikleşmiş sorunu sürüyor… Diğer oyuncuların Valbuena’nın organize ettiği hücum organizasyonlarına adapte olamadığı görülüyor… Bu durum Aykut Hoca’nın da dikkatini çekiyor. Valbuena’ya topu ayağında çok tutmaması, pas oyunu oynaması yönündeki telkinler bu soruna işaret ediyor.
Diğer yandan Fenerbahçe’nin sert savunması, ilk devrede oynayacağı son maç olan Konyaspor karşısında ayağına pranga oldu. Şener, Skrtel ve Neustadter Konyaspor maçında sarı kart cezalısı durumuna düştüler.
Hülasa Aykut Hoca’nın dediği oldu. Ligin 16. haftasını kapatırken, Fenerbahçe üst üste aldığı 5. galibiyetle Galatasaray’la puan farkını kapattı ve 32 puanla averajla da olsa ikinciliğe yerleşti.
Futbol severler için rekabet unsuru son derece yüksek bir ikinci yarı olmasını bekliyorum. Ligin ilk 7 sırasındaki takımların birincisiyle yedincisi arasında yalnızca 5 puan fark var. Bu durum mücadele gücünü tetikleyecek ve oynanan futbola yansıyacaktır.
Yağmurlu Havada 33 Bin Çekti
Kardemir Karabükspor maçına taraftarın yoğun ilgi göstermesini bekliyordum.
Fenerbahçe ligdeki son 4 maçını kazandı ve zirve yarışından kopmadığını gösterdi. Maç günü hava oldukça yağışlı olmasına rağmen taraftar Kadıköy’e geldi. Öğleden sonra Şükrü Saraçoğlu’nun önünden Bağdat Caddesi’ne bağlanan geçiş trafiğe kapandı.
Maçı 33018 taraftar izledi. Hava durumu ve Kardemir Karabükspor’un son sırada olduğu gerçeği ortadayken bu taraftar sayısı hiç fena değil.
Maça ilgi gösteren taraftarlar, ekseriyetle düşük gelirli cefakâr kesimdendi. En düşük ücretli koltukların bulunduğu iki kale arkası bölgesi tamamen doldu. Boşluklar, Fenerium ve Maraton tribünlerinin daha yüksek fiyatlı koltuklarındaydı.
Fenerbahçe’de Yangın Var
Artık biliyorsunuz…
Her hafta, Fenerbahçe’nin futbol maçlarını yorumlamamın haricinde Fenerbahçe’nin tarihine ya da kulüp kültürüne ilişkin bir yazı kaleme alıyorum. Sporu yalnızca 90 dakikanın içine sıkıştırmaktansa tüm renkleriyle ele almanın daha doğru olduğu düşünüyorum.
Bugün, Fenerbahçe’nin yolunu Atatürk’le bir kez daha kesişmesini sağlayan bir yangını yazacağım.
Cumhuriyet kurulmuş ve aradan yaklaşık 9 yıl geçmişti. 1932 yılının 5 Haziran’ını 6 Haziran’a bağlayan gece Fenerbahçe’nin Kuşdili’ndeki ahşap lokalinde bir yangın patlak verdi.
Yangın, Fenerbahçe’nin tarihi fotoğraflarını, evraklarını, kütüphanesini küle çevirdi. Bu hem kulübün hafızasının bir anlamda yok olmasa da ciddi bir hasar görmesine yol açtı, hem de kulübü evsiz bırakmış oldu.
Konu Fenerbahçe olduğunda her zaman bağış yapacak, elini taşın altına koyacak birileri bulunurdu. Nitekim, Türkiye’deki ulusal gazeteler, Fenerbahçe’ye ilişkin bağış kampanyaları düzenledi. Önce Cumhuriyet daha sonra Milliyet gazeteleri, Fenerbahçe’ye yönelik bağış kampanyaları organize etti. Cumhuriyet Gazetesi 20 Haziran 1932 tarihli nüshasında Fenerbahçe’ye yapılan bağışların 791 Türk Lirası’nı bulduğunu duyurdu. 21 Haziran 1932 tarihli Cumhuriyet’te ise Atatürk’ün Fenerbahçe’ye Türkiye İş Bankası aracılığıyla yaptığı bağışın haberi bulunuyordu.
Haber şu şekilde verilmişti:
“Gazi Hazretleri Fenerbahçe’ye 500 Lira teberru ettiler (bağışladılar). Böylece yangından sonra geçen 15 günde tüm Türkiye’den toplanan bağışın yaklaşık 3’te 2’si kadar bir meblağı Mustafa Kemal tek başına göndermişti.
Mustafa Kemal’in 1918 yılında Fenerbahçe kulübüne yaptığı ziyareti daha önce ele almıştık. İşte Mustafa Kemal’in o ziyarette imza attığı hatıra defteri, söz konusu yangınla kayıplara karıştı. Bunun yanında Fenerbahçe’nin o tarihe kadar kazandığı kupaların bir bölümü, heykeller, üye kayıt defterleri de yok oldu. Ne var ki yangından 20 yıl sonra Mustafa Kemal’in imzaladığı defter esrarengiz bir biçimde tekrar ortaya çıktı. Bu defter, kimliği belirsiz bir kişi tarafından Fenerbahçe kulübüne postalandı.
Fenerbahçe Yönetim Kurulu ise yangından sonra yaptığı tebligatta 25 senelik spor hayatında elde edilen şeref ve galibiyetlerin hatıralarıyla beraber yandığını belirtti. Manevi değerlerin yerin konulmasının imkansız olduğunu kaydetti. Yüreklerindeki hatıraların ise hiçbir zaman kaybolmayacağını savundu ve tüm Fenerbahçelileri vazifeye davet etti.
Paylaş