Paylaş
1) Oyuncuların fizik kondisyonları üst düzeydeydi.
2) Fenerbahçe’nin savunması oldukça dirençliydi.
3) Oyuncuların mücadele gücü ve kazanma istekleri yüksekti. Noksanlık ise hücum yollarındaydı. Fenerbahçe 2. bölgeden 3. bölgeye organize ataklar gerçekleştirmede ve akın sonlandırmada sorunlar yaşadı.
Aykut Hoca’nın futbol anlayışını özetleyen kavram nedir diye sorarsanız “Sabır” derim…
Hoca daha göreve başlamasının arefesinde futbolunun defansif olduğu yönünde eleştirilere maruz kaldı…
Fenerbahçe’nin ligin başlangıcından itibaren kaybettiği puanlar bu yorumlara geçerlilik kazandırdı.
Aykut Hoca ise kötü sonuçlar sonrası istifa sinyali verse de futbol anlayışından taviz vermedi.
“Ben buyum” dedi…
Gelinen noktada ise Fenerbahçe önce ligin en çok gol atan takımı unvanını aldı… Bu Aykut Hoca’ya yapılan “defansif” eleştirilerine en güzel cevap oldu…
Diğer yandan Fenerbahçeli oyuncular fizik kondisyon anlamında ligin tartışmasız en iyileri olduklarını gösterdi…
Fenerbahçe’nin savunma yapısı, direnci, koşu mesafeleri açısından rakiplerinin çok önünde olduğu görülüyor.
Fenerbahçe, Bursaspor maçında fiziki gücünü kullanmayı bildi.
Hücumda çok etkili ve organize olamasa da sahada mücadeleci bir takım vardı.
Savunmada ise Bursaspor’a geçit vermeyen dirençli bir tablo ortaya çıktı. Bursaspor’un 88. dakikadaki haricinde isabetli şutu yoktu.
Böylece Aziz Yıldırım’ın koyduğu hedef için geriye yalnızca iki maçın kazanılması kaldı. Fenerbahçe son 4 maçta 4 galibiyet alarak üstün bir başarı sergiledi.
Diğer yandan taraftar stada geri döndü. Önümüzdeki hafta Karabükspor maçında 50 bin kişinin gelmesini bekliyorum.
Fenerbahçe bu ivmeyle zirveye oynayacaktır.
Jansen, Giuliano, Soldado ve Valbuena’dan Notlar
Giuliano, Bursaspor maçında gol atmasının dışında Fenerbahçe’ye ivme kazandıran önemli bir faktör olarak etkisini sürdürüyor. Bu açıdan istikrar arz ediyor.
Büyük ümitlerle getirilen santrafor Jansen’in çabası ve iyi niyeti ortada… Fakat futbol bir sonuç oyunudur… Yalnızca iyi niyet kafi gelmiyor…
Burası sivil toplum kuruluşu değil… Bu nedenle belli bir süre geçmesine rağmen skora somut bir katkı yapılmadığında oyuncunun sahadaki mevcudiyeti göze batan bir hal alıyor…
Jansen’in yerine giren Soldado ise rakipler için çok daha tehdit edici bir unsur… Nitekim Bursaspor, Soldado’yu ancak faul yaparak durdurabildi. Bu da Fenerbahçe’ye penaltı kazandırdı ve golü getirdi. Pozisyonda Soldado’nun arka adalesine darbe var. Buz gibi penaltı… Ali Palabıyık’ın kararı doğru…
Fakat 18. Dakikada Jansen’e yapılan müdahale sarı değil kırmızı olması gerekirdi.
Valbuena ise fizik kondisyon açısından Aykut Hoca’nın istediği seviyede değil. Yaşadığı sakatlık sonrasında istenilen seviyeye çok kolay gelebileceğinden kuşkuluyum. Fizik kondisyon meselesi Aykut Hoca’nın kırmızı çizgisi… Bu mesele Alex’le yaşadığı sorunlarda başat rol oynamıştı.
Fenerbahçe’nin Harrington Kupası Zaferi
Fenerbahçe’nin günümüzdeki kimliğinin şekillenmesi açısından en önemli eşiklerden biri General Harrington kupasıdır. Osmanlı Devleti’nin payitahtı İstanbul, 1. Dünya Savaşı sonrasında 16 Mart 1920’de İngilizler tarafından işgal edildi. General Harrington’ın görevi ise İstanbul’daki İngiliz işgal ordularının başkumandanlığı idi.
General Harrington, reel politik çerçevesinde hareket eden bir komutandı. Aslen Mustafa Kemal’in kapasitesini anlayabilmiş bir kişiydi. Bu nedenle İngiliz Başbakanı Lloyd George ve Dışişleri Bakanı Lord Curzon’la yaptığı temaslarda Mustafa Kemal’in örgütlediği düzenli orduyla sıcak çatışmaya girilmemesi yönünde tavsiyeler vermiştir. Kimi zamanlarda ise üstlerini bilgilendirmeksizin çatışmayı önlemek için kendisine verilen talimatları uygulamamıştır.
Yunanistan’ın İzmir’i ve Batı Anadolu illerini işgal etmesi başta İngiltere tarafından destekleniyordu. Fakat Yunanistan Kralı Aleksandr’ın 1920’nin sonunda ölmesi ve hemen ardından yapılan genel seçimlerde İngiltere’nin desteklediği Venizelos’un kaybetmesi İngiltere’nin Yunanistan’dan desteğini belirli nispette çekmesine neden oldu.
Bu değişiklik 14 Nisan 1921’de İngiltere’nin Yunanistan’a verdiği bir diplomatik notada ifadesini buldu. İngiltere bu notada Yunanistan’ın Türklerle olan savaşında tarafsız olduğunu bildiriyordu.
İngiliz hükümeti bu süreçte İstanbul’daki işgal kuvvetleri Başkumandanı General Wilson’ı görevden aldı ve yerine General Sir Charles Harrington’ı atadı. Harrington’ın belirgin karakteristik özelliği belirttiğim üzere Mustafa Kemal hareketine karşı göreli ılımlı bir siyaset takip etmesiydi.
Harrington kupası konusunda sıklıkla düşülen bir hata, bu kupanın hususi olarak Fenerbahçe ile yapılacak bir futbol maçına yönelik düzenlenmiş olmasıdır. Gerçekte ise İngilizler gazetelere ilan vererek Harrington Kupası’nı duyurdu ve bu kupa için düzenlenecek maç için gönüllü olacak Türk takımlarına çağrı yaptı. Bu çağrıya cevap veren takım Fenerbahçe oldu.
Harrington Kupası’nın iki aşamalı olduğu savunulabilir. İlk aşama İngilizlerin kendi aralarında oynadığı maçlardan oluşmaktadır. İşgal kuvvetleri askerleri kendi aralarında maçlar yapmış ve bu maçlarda üstün performans gösteren takımları belirlemişti. İşgal kuvvetleri askerlerinin kendi aralarında yaptığı maçlarda öne çıkan takımlar Grenadiers Guards, Goldstream Guards ve Irish Guards’dı.
İşgal kuvvetleri, kendi askerlerinin moral motivasyonunu yüksek tutmak, askerleri mobilize bir halde tutabilmek için futbol organizasyonları düzenliyordu. Zaten İngilizlerin keşfetmiş olduğu futbol sporunu en iyi İngilizlerin oynayacağını tahmin etmek zor değildi. Böylece hem İngilizler spor yapmış olacaklar, hem de Türklere karşı alacakları galibiyetlerle moralleri yükselmiş olacaktı.
Harrington Kupası maçında Fenerbahçe’ye karşı oynaması için yukarıda belirttiğim takımların oyuncularından karma bir takım oluşturuldu. İngiltere’nin o dönem işgal altında bulundurduğu diğer coğrafyalarda da benzer faaliyetler düzenleniyordu. Bu kapsamda Cebelitarık ve Mısır bölgelerinde görev yapan İngiliz askerlerinden dört oyuncu getirildi. Söz konusu oyuncular İngiltere’nin Chelsea takımında görev yapıyordu. Oluşturulan takımın ismi Gardler Muhteliti (Karması) idi. Bu süreç tamamlanınca General Harrington İstanbul gazeteleri kanalıyla yukarıda belirttiğim anonsu yaptı:
Gardler Muhteliti Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, Başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecektir. Türk kulüpler, Gardler Muhteliti’ne karşı oynacakları maçta diledikleri gibi takviye alabilirler.
Fenerbahçe, bu anonsa cevaben maça katılacağını açıkladı, herhangi bir takviye almayacağını, yalnız kendi kadrosuyla mücadele edeceğini belirtti. Galatasaray takımı bu süreçte Fenerbahçe’ye destek olmak istedi. O dönemin öne çıkan Galatasaray oyuncularından Aslan Nihat dâhil diledikleri futbolcuları bu maç için görevlendirebileceklerini ilettiler.
Fenerbahçeliler ise Galatasaray’ın bu teklifini teşekkürle geri çevirdi. Kendi futbolcularının formda olduklarını ifade ederek Harrington’ın askerlerini yenebilecek durumda olduklarını savundular. Uzatılan dostluk elini ise unutmayacaklarını kaydettiler.
1918 – 1921 yılları arasında İngiliz ve Fransız askeri takımlarıyla Türkler arasında gerçekleştirilen müsabakalar geniş bir ilgi gördü. Bu süreçte Türk takımları işgal kuvvetleri ile toplamda 80 maç yaptı. Bu maçların 50’si Fenerbahçe ile yapıldı. Fenerbahçe 50 maçtan olağanüstü bir başarıyla çıktı. Yalnızca 2 maçı kaybetti. 41 maçı kazandı ve 7 maçta berabere kaldı. Diğer Türk takımları ise Altınordu ve Galatasaray’dı. Bu nedenle Harrington Kupası için de Fenerbahçe’nin öne çıkmış olması tesadüf değildir.
Maçın oynandığı tarih 29 Haziran 1923’tür. Bu sırada Lozan Konferansı sürmekteydi. Mustafa Kemal’in örgütlediği Milli Mücadele cephede kazanılmışsa da askeri zafer diplomasi masasında henüz tescil edilmemişti. Harrington komutasındaki işgal güçleri ise halen İstanbul’da bulunuyordu.
Fenerbahçe ile Galler Muhteliti arasında düzenlenen Harrington Kupası maçı Taksim’deki Taşkışla Sahası’nda gerçekleştirildi. Beyoğlu’ndaki maça Türk taraftarlar yoğun bir ilgi gösterdi. “Yaşa Fenerbahçe, Türk’ün yüzünü güldürdün” şeklinde tezahüratlar yükseliyordu.
Fenerbahçe bölgesinde oturan taraftarlar Boğaz’ın sularını kayıklarla aşarak Taksim’e yürüdüler. Galatasaray Lisesi önlerine geldiklerinde kendilerine Galatasaray taraftarları da katıldı. Aralarında Beşiktaş taraftarları da bulunuyordu.
Maçı şeref tribünden izleyen siyasi önemi yüksek bir aktör vardı. Bu kişi Malta Valisi Lord Plummer idi. Plummer, İngilizler tarafından Malta’ya atanmış bir yüksek valiydi. Osmanlı parlamentosu olan Meclisi Mebusan’da görev yapan milletvekilleri İngilizler tarafından Malta’ya sürülmüş ve hapsedilmişti. Bu nedenle Malta’nın Türk siyasal hayatında önemli bir yerde durmaktadır.
Maçta İngilizlerin oldukça istekli ve hırslı oynadıkları görüldü. Fenerbahçe ilk yarıyı 1-0 yenik kapadı. İkinci yarıda ise Zeki Rıza’nın (Sporel) iki golüyle Fenerbahçe galip geldi.
General Harrington, adını taşıyan 1 metre boyundaki gümüş kupayı Fenerbahçelilere bizzat vermekten yüksünmedi. Kupayı takım kaptanı Hasan Kamil’e verdi. Zafer, Taksim stadında ve Beyoğlu sokaklarında coşkulu gösterilerle kutlandı. Bugün Harrington Kupası Fenerbahçe SK’nın Şükrü Saraçoğlu stadının girişindeki müzede görülebilir.
Mustafa Kemal’in Milli Mücadele dönemi ikiye ayrılabilir. Bunlardan birincisi cephede savaş yani 1919 – 1923 yılları arasında yaşanan süreçtir. İkincisi ise 1923’ten sonra başlayan otoriter reform dönemidir. General Harrington kupası ilk sürecin sonuna yani Lozan Konferansı sırasına denk geldi.
İsmet Paşa, Fenerbahçe’nin Harrington kupasını kazandığını kendisine çekilen telgraf yoluyla, Lozan’da kaldığı otelde öğrendi. İsmet Paşa, bu haberle yürüttüğü müzakerelere yüksek bir moralle devam etti. Otele döndüğünde ise Fenerbahçe’yi tebrik eden bir telgraf çekti:
“Heyetimiz adına meserretle gözlerinizden öperim.”
General Harrington Kupası, Fenerbahçe açısından tarihi öneme haiz en müstesna zafer olarak kabul edilmektedir. Bu kupa Fenerbahçe’nin Mustafa Kemal’in örgütlediği Milli Mücadele’ye verdiği desteği ve işgal kuvvetlerine karşı gösterdiği dirence işaret etmektedir.
Paylaş