Paylaş
Oysa bizim spor dünyamızda alıştığımız; arkasında biraz güç bulan teknik adamların, başkanların, üst perdeden konuşması her zaman kibir dilini kullanmasıdır. Bizim alıştığımız eğitimsiz, görgüsüz ama kendini ‘adam gibi adam’ diye tanımlayanlardır. Nezaketten, zarafetten hızla uzaklaşan bir toplum olarak biraz insani tavır görünce şaşırıyoruz. Üstelik bu nezaket üst seviye bir otoriteden gelince şaşkınlığımız iyice artıyor. Haftalardır ekranlarda Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’yı izliyoruz. Herkese nezaket, samimiyet ve sabır dersi veriyor. Hem mesleğinde hem de hitabetinde profesyonel. Her anlamda kendisine şükran borçluyuz. Kendisinin hoşgörüsüne inanarak şu benzetmeyi yapmak istiyorum... Kovid-19 için hastanede kullanılan en güçlü tıbbi ilaç Favipiravir ise, hastane dışında kullanılan en güçlü moral ve motivasyon ilacı da Bakanın ta kendisi (FAHRİpiravir).
NASIL DA BİLİME SIĞINDIK!
Ölüm korkusu belki de ilk defa insanın bu kadar bilime sığınmasına sebep oldu. Zor yoldan öğrendik bilime inanmayı. Her gün bilim insanlarının ağzının içine bakıyoruz. Duamızı da ediyoruz ama bilim insanlarının gayretine bilgisine de güveniyoruz. Bundan sonra da onları ciddiyetle dinlemeliyiz. Bizi her gün deprem ve diğer çevre felaketleri için uyarıyorlar. Hiç duyanımız var mı?
PROFESYONEL HAKEMLERİN TİCARİ KAYGILARI
Geçtiğimiz hafta profesyonel olarak görev yapan bazı hakemlerin ticaretle uğraşmaları gündeme geldi. Tenkit edenler de oldu, ‘Ne yapsalardı, başka çareleri yok ki’ diyenler de oldu. 45 yaşından sonra hiçbir güvenceleri olmayan bu evlatlarımız için eski bir MHK başkanı olarak bu iki uç fikrin arasında bir yerde bulunuyorum. Ne gelecek kaygısıyla bir şeyler yapmak isteyen bu hakemlere kızabiliyorum ne de her gün ticari kaygılar taşıyan bir hakemin sağlıklı bir zihne sahip olabileceğine inanıyorum. Kendilerine naçizane tavsiyem; günlük kâr/zarar hesabı yapacakları bir iş seçmemeleri olacaktır. Güvenli ancak uzun vadeli yatırımlar zihinlerini daha az meşgul edecektir. Babadan atadan bir konuda uzman değillerse, bir taraftan hakemlik yapıp bir taraftan da çekle, senetle, vadeyle, işçiyle, sigortayla uğraşamazlar. Maç akşamı ödeyemeyeceğin bir senet rüyana girebilir. Alacağını tahsil edemezsen hırsını kimden çıkaracağını bilemezsin. Saha dışında işleri iyi gitmeyenin saha içinde de işleri iyi gitmez.
KAŞIKÇI CİNAYETİ VE NEWCASTLE UNITED'IN SATIŞI!
Okumuşsunuzdur; Premier Lig’in önemli kulüplerinden olan Newcastle United satılmak isteniyor. Kulübe talip olan ise Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu. Bu durum, Uluslararası Af Örgütü ve beIN’i ayağa kaldırdı. Çünkü fonu yöneten Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın Premier Lig prestijinden faydalanmasını istemiyorlar. Af örgütü için bunun nedeni; Kaşıkçı cinayetinden dolayı Salman hâlâ kuşku altında olması ve Suudi Arabistan’ı ‘zulüm krallığı’ olarak etiketlemesidir. BeIn’in gerekçesi de ayrı; 500 milyon dolar vererek aldıkları Premier Lig yayın haklarını korsan olarak yayınlayan ‘BeinoutQ’ kanalının Suudi Arabistan tarafından desteklendiğine inanmasıdır.
BEIN, BEINOUTQ'YE KARŞI
Her ikisi de haklı. İstediğin ülkede istediğin hukuksuzluğu yapacaksın, sonra da dünyanın en prestijli liginde boy göstereceksin! Bu iş bu kadar kolay olmamalı, bu prestijli lig bu ‘zulüm krallığına’ kurban edilmemelidir. Ederseniz ne mi olur? Maazallah başarılı olamayan teknik direktör, gol kaçıran forvet veya gol yiyen kaleci, Cemal Kaşıkçı’nın akıbetine uğrayabilir, bir gecede yok olabilirler.
Paylaş