Paylaş
Paris 2024’te koşturmaktan Türkiye’yi çok takip edemedik. Son günlerde Türkiye’den giderek artan şekilde görüş talepleri geldiği için biraz haber taraması yaptım ve ülkemizde Paris 2024’ün çok kötü, hatta gelmiş geçmiş en kötü olimpiyat olduğuna dair bir kanı olduğunu fark ettim. Her şeyin dört dörtlük olduğunu iddia edecek değilim. Teknik aksaklıklar, ulaşımda problemler, basın tribünlerinin yeri ve sporcularla konuşma imkânı yakaladığımız yegâne yer mixed zone’ların konumu yüzünden sürekli sporcuları kaçırmak zorunda kalmamız gibi şikayetlerim var benim de. Yemek konusu da en azından basın için, problemli.
O DÜŞÜNCE SADECE BiZDE VAR
Yine de bizdeki bu ‘kötü’ algısının bizim sahada yaşadığımız dertlerden çok sporcularımızın aldıkları sonuçlarla ve Tokyo’ya göre düşük madalya sayımızla alakalı olduğunu tahmin ediyorum ama şunu da bilin ki olimpiyatların külliyen kötü olduğuna dair bu düşünce sadece bizde var. Fransızlar çok iyi bir olimpiyat düzenlediklerini düşünüyor, yabancı basın mensupları genelde aynı düşüncede.
SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK YILDIZ SPORCU
Hele saha açısından çok parlak olduğu bir gerçek. Birkaç sene önce, “Usain Bolt bıraktı, Michael Phelps bıraktı, büyük yıldız yok” noktasından bugün sayılamayacak kadar çok yıldız sporcusuyla o tarafta hiçbir sorun kalmadığını, uluslararası sporun en üst sahnesinin burası olduğunu söylemek lazım. Ayrıca farklı ülkelerden yıldız sporcuların aktif sosyal medya kullanımları sayesinde, sporcuları ve olimpiyat köyünde olan biteni de en yakından takip ettiğimiz olimpiyat oyunları oldu Paris 2024.
PARiS 2024’ÜN EN TARTIŞMALI SPOR BRANŞI BREAKiNG
PARiS 2024’te şehrin 26 noktasında taraftarların bir araya gelip olimpiyat ruhunu yakalayabilecekleri meydanlar var. Bunların en büyüğü Concorde Meydanı’ndaki dev alan ve Hotel de Ville’in önündeki meydan. Concorde Meydanı, ‘urban sporlar’ denen sporların merkezi gibi konumlanmış. 3x3 basketbol, kaykay ve BMX burdaydı, şimdi de breakdance burada. İnanılmaz bir kalabalık izliyordu, bizim denk geldiğimiz seansta Rihanna vardı ve bu olimpiyatın en tartışmalı sporu breaking’i coşkulu bir kalabalık izliyordu. Eurosport yorumcusu Sheyen Gamboa, “Breaking, bugüne kadar olimpiyatlarda hiç görülmemiş tek spor, bunu biliyorsunuz. Sanat ve sporun sınırında yer alıyor bu disiplin” diye yanıtlıyor sorumu.
KONTROL DJ’iN ELiNDE
“Breaking’de ne görmeliyiz? soruma da, “Bence tarih göreceksiniz çünkü bu ilk kez olacak. Ayrıca bu sanatçılar, sanat ve sporun karışımı oldukları için onlara sanatçı diyorum. Bu rekabette kontrol DJ’in elinde, çünkü müziğin kontrolü onda. Sporcular çalınacak parçayı bilmiyorlar ve doğaçlama yapmak zorunda kalıyorlar. Müzikalite en önemli kriter. Hangi olimpiyat sporunda sporcuların kendilerini ne beklediğini, önlerinde ne olduğunu tam olarak bilmediklerini bilmiyorum. Bu spor gerçekten doğaçlama yapılıyor” diyor.
BEN iKNA OLMADIM
Çoğu sporda, kuralların ne olduğunu bile bilmeden anlamak mümkün ama bu spor kimin en güçlü, kimin en hızlı olduğuyla ilgili değil. Ritm dışında, çok fazla teknik yetenek, hareketler ve uygulama kalitesi de önemli. Çoğu sporcular, hâlâ kenar mahallelerde yaşayan, farklı yaşam tarzına sahip, farklı bir kültürden gelen gençler. Olimpik bir spor mu, ben hala ikna olmuş olmasam da olimpiyatlarda yer almak, görünürlük ve bilinirliklerine katkı sağlayacağı ve sporun gelişmesini yapacağı kesin.
TAKSiDEKi YARIŞMAYI KAZANANA OLiMPiYAT MADALYASI ÖDÜLÜ
DÜN bindiğim taksi, kırmızı ışıkta durduğu anda şoför kartondan yapılmış bir basketbol potası çıkardı. Mukavvanın ortası delikti ve bana verdiği kağıttan topu içinden geçirirsem madalya kazanacaktım. Geçiremedim. Teselli ikramiyesi bir Eyfel anahtarlığım oldu. Doğrusu madalyadan daha güzeldi. Taksiye binen her müşteriyle yapıyormuş bu oyunu. Tarihin en iyisi mi en kötüsü mü, yeni çağın ilk olimpiyatı mı uzun uzun tartışabiliriz.
Şurası kesin ki olimpiyatları şehrin içine sokacağız, herkesi parçası yapacağız iddiası gerçek olmuş durumda ve Paris’e göre çok daha büyük Los Angeles bu çıtayı daha yukarı nasıl çıkaracağını şimdiden düşünmeye başladı bile.
Paylaş