Paylaş
Paris’te, on tane hücum ağırlıklı oyuncu ile oynayacağız…
24 takımlı, 48 maçlı bir lig oynasak, sonuncu bile olurduk... Maksimum 7 maçlık bir turnuva oynayacağız, bu kadro ile şampiyon bile olabiliriz…
Fatih Terim risk aldı, ben de alıyorum; Turnuva başlamadan yazıyorum; “Doğru” bir anlayış ile Paris’e gittik diyorum…
***
Kadroyu seçerken Fatih Terim ne yaptı?
----- Katılmadım ama kendi bileceği iş, karışamayız…
Sol bekten Hakan Balta, ön liberodan Mehmet Topal’ı stopere devşirdi…
----- Mesaj çok net; “Artık oyun, en geriden kuruluyor…’Pas yapamayan, baskıda, gelişi güzel vuran adam’ istemiyorum… Ben topu oyuna sokmasını bilen stoper ile oynarım.”
Bağlasan durmazlar… En temel özellikleri, “durdurmak değil gitmek”. Adı tam üstünde, ofansif bekler…
Arda Turan, Emre Mor, Volkan Şen, Hakan Çalhanoğlu ve Nuri Şahin’i nasıl bilirsiniz? Dersem,
Hep birlikte; “Ayaklarına top çok yakışır… Adam geçerler, top tutarlar, pas verirler, kısa boyludurlar, fizik mücadeleyi ve topun peşinde koşmayı sevmezler” dersiniz…
İşte böyle bir takımımız var…
Heyecan veren, renk katacak bir takımımız var…
Top bizde olunca keyif verecek; rakibe geçtiğinde, kara kara düşüneceğimiz bir takım…
****
Aslında bu, bizim, olması gereken futbol ekolümüz…
Türkiye liginde, tam tersi, “bozmaya” yönelik top oynanıyor ama Milli takımımızda durum farklı…
Zaten turnuvaya 20 tane “bozmaya” yönelik takım geliyor. Onlar, bu işi bizden iyi yaparlar… Fizikleri daha iyidir. Oyun disiplinleri çok daha iyidir… Bozma işini Arnavutluk bile bizden iyi yapar…
Biz karakterimize uygun bir şeyi benimsemeliydik. “Oynamaya” yönelik bir takım ile gidiyoruz…
Terim, bunu ilk kez de yapmıyor… Galatasaray’da da yapmıştı, şimdi de deniyor…
Türk futbolcusu; “Kısa boylu, çabuk ve çeviktir, topu çok sever, topsuz oyunundan hiç hoşlanmaz”.
Terim, bu karaktere uygun bir takımla çıkıyor sahaya… Kurduğu ekolü yaşatmak istiyor…
Önde basan, topu kazandığında kolay kaybetmeyen, savunma topu izlemekten sıkılanlara keyif verecek bir oyun oynatmaya çalışıyor…
Terim’i sevmeseniz de, yaptığı işe saygı duymak zorundasınız…
Ben, duyuyorum…
***
Eksiğimizi, her oyuncumuzun, normal oyunundan yüzde 10 fazla koşması ile kapatabiliriz…
Bunun için arzu ve fizik gerekir… Arzumuzun yeterince olacağına inancım tam…
Fiziğimiz yeter mi?
Bu işi uzmanına bıraktık… 2008 yılında çalıştığımız Amerikalı kondisyoner ile çalışıyoruz…
Kalan açığımızı da, yardımlaşarak, önde basarak, top bizdeyken dinlenerek kapatabiliriz…
30 maç oynasak, ‘zor’ derdim, ama turnuva oynuyoruz;
Bu, mümkün…
“Kolay gelsin” diyorum.
Bu takımı kim yönetirse yönetsin, hangi takımdan oyuncu olursa olsun, bu takım bizi takımımızdır…
Ad üstünde, “Milli” takımdır…
Tüm kalbim, heyecanım ve iddiam ile başarılar diliyorum…
İki küçük notum var;
Bir; Arda ve Hakan Çalhanoğlu bir arada oynadığı sürelerde, topa sahip olma becerimiz azalıyor, oyunu rakibe veriyoruz… Özellikle Arda’nın süresi iyi ayarlanmalı…
İki: Bazı oyuncular vardır; Maçı, sadece onları izlemek için seyredersiniz, top ile buluşsun diye beklersiniz…
Tıpkı; Messi, Hagi, Alex ve Sergen gibi… Sadece 60 dakika izledim, ancak bana yetti…
Emre Mor’u izleyen, Milli takıma kazandıranların ellerine sağlık…
Teşekkürler…
Paylaş