Paylaş
Bunu antrenörü düşünsün…
Hepsini yırttım, yazmamak lazım…
Zaten bir yığın;
“Hakem hatalıydı ama Fenerbahçe’de…” diye devam eden yorumlar dinleyeceksiniz, yazılar okuyacaksınız…
Ben yazmayacağım!
Ülkede adına “futbol” dediğimiz “sesiz bir film” oynanıyor bunu yazacağım…
Bakın hiç abartmıyorum…
Gördüğünüz herkes kendi rolünü biliyor ve onu oynuyor…
Kimseye bu roller ezberletilmemiş, onlar ışığı görüyorlar ve ne yapacaklarını biliyorlar…
Yine “Fanatik Fenerli” diyeceklerdir…
Olsun desinler!
3 Temmuz da, tek başıma yazdığım günlerde de, “Fanatik Fenerli” demişlerdi…
Bugün gördük…
Gerçi kimse görmedi ama ben kendimi biliyorum…
Yazmam gerektiğini de biliyorum…
İnanın arşivlere yazıyorum… Yıllar sonra gençlerimiz maçları izleyecekler, maç sonrası yorumları görecekler…
Buna inancımı kaybetmedim, o nedenle yazıyorum…
Bu umudum da olmasa, inanın bu ülkede oynan sessiz oyuna karşı çıkacak gücü bulamam…
Tek umudum; tarihin, bugünün tüm aktörlerini yargılaması…
***
Neler oldu biraz özetleyeyim;
Maç öncesi muhteşem bir seyirci gördüm… Atkı gösterisi hiç bu kadar güzel yapılmamıştı… “Samanyolu”, Kadıköy’deki kadar, belki de daha güzel söylendi… “Müthiş keyifli bir maç izleyeceğiz” diye oturdum televizyonun başına…
Tam bu maçta, bilet fiyatlarına indirim olmuş(!) İlk kez Bursa tribünleri dolmuş(!)
Siz not alın ama inanın benim için hiç önemli değil, futbola renk gelmiş…
Fenerbahçe böylesi maçları daha arzulu oynar, biliyorum…
***
Maç başladı…
Pardon, başlayamadı…
Volkan’ın bulunduğu kaleye şişeler, çakmaklar, yağmaya başladı…
“Anons yok, hakemden tek bir uyarı yok(!) Maçı anlatanlardan, “neden maçın başlamadığına” dair tek bir kelam yok!
Volkan’a bir maddenin isabet etmemesi tamamen tesadüf…
Maç 5 dakika geç başladı. “Neden?” Diye soran yok…
Maçtan sonrada konuşan da olmayacak(!)
Maç başladı…
Bursasporlu oyuncular, tekme tokat dalmaya başladı…
Fenerbahçe’yi ve hakemi yıldırmak üzerine yapılmış plan…
Oysa Fenerbahçeli futbolcular alışkın, neler gördüler neler…
Yılmadılar…
Hakem de gördüğünü çalmaya çalışıyor…
Ben de kâğıdı kalemi elime aldım…
Tek tek yazmayacağım, çünkü hakem Halil Umut Meler, ilk yarı olabildiğince gördüğünü çalmaya çalıştı… İkinci yarısını ben bilemem(!)
İşim de bu genç hakem ile değil!
***
Ancak Bursaspor başkanını ve antrenörünü, size tanıtabilmek için şikâyetçi oldukları pozisyonu, birazcık anlatmalıyım:
Jovic’in kırmızı kart görmesine kızmışlar(!)
Anlatalım:
Sahadan atılan Jovic, Lens ile birlikte sarı kart gördü…
Lens’in tek suçu, Penaltı vuruşunda kendine iyi bir yer kapmaktı… Bursasporlu üç oyuncu teker teker onu ittiler…
En masumu Jovic idi…
Sonunda kabak, Lens ile Jovic’e patladı…
Bu arada dikkat, Lens cezalı duruma düştü…
Tıpkı Alper’in, “yabancı maddenin yağdığı yere korner kullanmak için yavaş gittiği” gerekçesi ile gördüğü ve cezalı duruma düştüğü kart gibi…
Devam edelim;
Bu ilk sarı kartını gören Jovic arkadaşımız;
İkinci sarı kartı görmeden önce 34. dakikada Sow’u devirdi kartı görmedi…
40. Dakikada sol kanattan giden Lens’i tuttu, kartı görmedi…
Sonunda 43. Dakikada Lens’i bir daha kucakladı ve ikinci sarıyı gördü…
Şaşırdı, sanırım, hiç görmeyeceğini sanmıştı(!)
Detaylı anlatıyorum; çünkü televizyonların tekrar programlarında göremeyeceksiniz…
Yazana da pek rastlanmayacak(!)
***
İşte ilk kez konuşan Bursaspor başkanının ve Mutlu Topçu’nun maç sonunda koşarak anlattıkları pozisyon; Bu pozisyon(!)
Kibarca isyan ediyorlar…
Sonrada, Türkiye’de futbolun neden gelişmediğini anlatıyorlar(?)
Küfürler, çakmaklar, su şişeleri, sahaya giren adamlar ve aldıkları “komik penaltıdan” hiç bahsetmiyorlar(!)
Biliyorlar, unutacağız onları… Unutturacaklar bize…
İnanın filimdeki rollerini yapıyorlar.
“Fenerbahçe hakemden şikâyetçi olmadan, biz çıkalım, hakem hakkında konuşalım” diye düşünmüşler…
Beşiktaş-Fenerbahçe maçından sonra verilen cezalara, ilk itiraz Beşiktaş yönetiminden gelmedi mi?
Bu, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır taktiğidir”.
Ülkemizde geçerlidir!
Sessiz oynanan filmin sesli aktörleridir bunlar…
***
İkinci yarı başladı…
Bursasporlu futbolcular cesaret ile çift dalmaya, tekme atmaya rakiplerini tutarak durdurmaya devam etti…
İnanın eksilmeyeceklerini hissediyorlardı…
Normalde maçı, 8 kişi bitirmeleri gerekiyordu…
“Ne olursa olsun işin çivisi çıksın” gibi saldırıyorlardı…
Yazının başında söz verdim;
Fenerbahçeli futbolcuların (Alper hariç) maç bitmiş gibi tembel tavırlarını yazan çok olacağı için yazmayacağım…
Sanki son maçları, kaybedenlerse küme düşecekler gibiydiler. Atılacak oyuncuların hiçbir önemi yokmuş gibi, bir hafta sonra maç oynamayacak gibi cesurdular…
Bakın sakın yanlış anlamayın; Mücadelelerine laf etmiyorum, korkusuz biçimde risk almalarını anlamaya çalışıyorum…
Aslında anlıyorum, çünkü ilk defa olmuyor…
Tribünlerden edilen küfürler ve sahaya atılan maddeler de korkusuzca devam etti. Sanki bu maç, ligin sonu gibi… Ceza almaktan hiç korkmadan sürdü…
Tek bir anons veya bir uyarı ben duymadım…
Eski Bursasporlu, şimdi Fenerbahçe’de oynayan futbolcular oyuna girdikçe, küfür ve şiddetin dozu arttı…
Alışkanlık olmuştu sahaya bir seyirci girdi ve Volkan Şen’in yanına kadar gitti…
Beşiktaş maçında da girilmişti(!)
Cezası olmayınca girerler()
“Birileri Fenerbahçe maçında girebilirsiniz” demiş gibi…
Var mı başka izahı?
Hadi ben fanatiğim…
Sizlerden bir tanesi, bana mantıklı bir şekilde izah etsin…
Eskiden “Volkan Demirel veya Aziz Yıldırım tahrik etti” diyordunuz;
Şimdi, adamların sesi çıkmıyor…
Yok, izahı yok!
Ve her hafta oynanıyor…
Bizde sessizce seyrediyoruz bu sesiz filmi…
***
Bu kadar çok aktör konuşup anlaşmadan, nasıl rol alır bu filmde?
Çok düşünüyorum, kendime “saçmalama” dediğim çok oluyor… Ancak başka türlü çıkamıyorum içinden…
Anladığımı, anlatayım:
Fenerbahçe lehine hata yapan hakem, maç alamıyor…
Rakiplere yapılan hatalar ise maç almanın garantisi oluyor…
İsterseniz deneyelim;
Maç Fenerbahçe’nin galibiyeti ile bitseydi, Umut Meler, kızağa çekilecekti…
Görmediği komik Penaltıyı verdi… Haftaya, maçı alacak…
Tabi bu yazıyı okuyup da, maç vermezler ise, genç kardeşim kusuruma bakmasın!
Tasalanma, hiçbiri okumaz beni kardeşim…
Fenerbahçe’ye küfür eden, çakmak atan taraftar, ceza almıyor…
Fenerbahçe’ye sallayan gazeteci alkışlanıyor…
Fenerbahçe’ye tekmeyi sallayan kardeşim kartı görmüyor…
Gördüğü zamanda;
Antrenörü kızmıyor, hatta “helal” diyor…
Federasyon minimum ceza veriyor…
Basın görmemezlikten geliyor…
Hatta diğer büyüklerin transfer listesine bile giriyor...
Bakın abartmıyorum;
İsim yazmayacağım;
Açın bakın, sırf bu nedenlerle transfer edilip sonra işe yaramadıkları için nasıl elden çıkarılacağı problem olan oyuncular listesini…
Göreceksiniz çok kalabalıktır…
***
Fenerbahçe tribünü bu yıl;
---- “Para verip ben bu filmi seyretmem arkadaş” diyor…
---- “Sonunu biliyorum. İyi adam hep ölüyor” diyor…
---- “Bu filmi 3 Temmuz’dan bu yana hep seyrettim” diyor…
---- “Yeter artık, yönetimin de gücü yetmiyor” diyor…
Haklılar, ancak meydanı bırakmamak gerekiyor…
Ya da, “ben bu yıl yokum, siz kendi kendinize oynayın bu filmi” demek icap ediyor…
***
Hakemleri, federasyonu, ceza kurullarındaki insanları, televizyona ceketleri giyip kravatları bağlayarak çıkan insanları, basını, birazcık anıyorum…
Su, o tarafa akıyor, onlarda yüzüyorlar.
Veya rüzgâr öyle esiyor, yelkeni açıyorlar…
İnanın futbolcuları ve taraftarı algılayamıyorum…
Ülkenin her stadında benzer taraftarı ve oyuncuları görünce umudumu yitiyorum.
Sadece futbol ile ilgili umudumu değil, insanımız ile ilgili umudumu yitiriyorum…
“Biz bu kadar mı gücün yanında yer alan bir toplum olduk?” diye soruyorum…
Üzülüyorum…
***
Evet, bu sesiz filmin aktöreleri o kadar çok ki…
Ve inanılmayacak kadar sessiz ki…
Hep birlikte;
“Fanatik delinin” yazdıkları, deyip geçecekler…
Ya da hiç okumayacaklar…
Hiç önemli değil beyler!
Arşive yazıyorum ben!
“3 Temmuz da” yazmıştım, duruyor!
Sizler okumuyorsunuz ama yarın çocuklarınız okuyacak onları…
Sizleri bilmem ama benim yüzüm olacak yarın ile yüzleşmeye…
Paylaş