Paylaş
Kadrosundan oyuncu kaybetmeyen, geçen yılın şampiyonunu, utanıyorum ama yazmak zorundayım;
----- Ezdik!
Geçen yılın hesabını gördük, Real Madrid’i 3-0 ile geçtik ve ikinci kez Final Four’a gidiyoruz…
***
Nasıl becerdik bu işi?
---- Takımız… Hem de çok iyi bir takımız!
Birlikte seviniyoruz… Birlikte üzülüyoruz… Kimse kendi istatistiklerine oynamıyor… Kazanmak için gerekeni yapıyor… Müthiş bir yardımlaşma var… Sayı yemiyoruz…
Savunma yapıyoruz… İspanya’da, Real Madrid’den 63 sayı yiyoruz…
Bu adamlar, geçen yılın şampiyonu, İspanya milli takımının çekirdeği, ayrıca Murat Didin’in söylemi ile Hollywood yıldızı…
Çok zor bir işi çok kolaymış gibi yapıyoruz…
Biz ise çok sert bir takımız ve atamasak bile yemiyoruz.
Bizim pek haberimiz yok ama bütün Avrupa, Fenerbahçe’nin oynadığı basketbolu konuşuyor…
Obradovic’in takımını konuşuyor…
***
Uzun rotasyonumuzun az olduğunu biliyorduk…
Udoh ve Vesely’ye bir şey olur diye çok korkuyorduk…
Korktuğumuz başımıza geldi… Hem de en kritik dönemde;
Takımımızın sembolü Vesely sakatladı…
Üç beş dakika alsa bile Ömer Faruk da gitti…
----- Hep birlikte “Transfer” dedik…
Obradovic; “Devam” dedi…
Spor, önce kendine güvendir...
Obradovic oyuncularına güvendi… Onlarda; Güvenildiklerini hissettiler ve mahcup etmediler…
Sezon başından beri ortalıkta olmayan, Kalinic çıktı sahneye…
Sanki işi zaten buymuşçasına bir eda ile
Lig maçında eli titreyen adam, güle oynaya oynadı…
Antic geldi…
Yerden 5 santim sıçrayamıyor. Ama ribaunt alıyor, Reyes’in cinliklerini ezbere biliyor… Ondan da zeki… Bir de üçlük atıyor…
Sloukas, takıma soluk aldırıyor…
Birde Obradovic’in ayarlarını kontrol ettiği, Chicago sokaklarının çocuğu, Dixon var takımda…
Real “pislik” yapmaya başladığında, “gelin benim işim bu” diyor…
Fırçayı yiyor ama küsmüyor…
Çünkü fırçayı atan adam, babaları; Obradovic…
Ruhunu, bilgisini, hepsinden fazla emeğini koyuyor ortaya…
Çok mu işler sıkıştı;
Bogdanovic’e ver topu…
Olmadı, karışık bir savunma mı var karşı takımda;
Ver topu profesörümüz Datome’ye; O bulur, o defansın zayıf tarafını…
Udoh’u yazamıyorum…
Totem yapıyorum…
Sadece İstanbuldaki maçın sonunda, “çocuklarla çektirdiği fotoğraflara bakın” diyorum…
Alanlar, “adam” almışlar!
Ellerine sağlık…
****
Dikkat edin yedi tane yabancı oyuncunun ismini yazdım…
Sanki bizlerden birileriymiş gibi hissediyoruz değil mi?
İşte işin özü burada…
Bu işin yabancısı, yerlisi olmaz, forma için oynayan herkes Kadıköylüdür…
Kendine oynayan, Kadıköy’de doğsa bile “bizden” olamaz!
***
Bu akşam keyifli bir akşam…
Tadını çıkartalım…
İki maçtır “sevinmek için erken diyerek” kalemime fren yapıyorum…
Sürekli “totem” yapıyorum…
Etrafımdakilere, kan kusturuyorum…
“Baba yeter” demedilerse, bile diyecekler…
Maçın son beş dakikasında, ikizlerimden biri ortadan kayboldu…
İşler kötüye gitse, fırçayı yiyecek;
Bir de baktım, ilk maaşı ile Berlin’e uçak biletlerimizi almış…
Ne diyeyim;
Fener, doldurmuştu gözlerimizi zaten…
Bu gece, bu maçtan sonra Fenerbahçe basketbol takımı, sadece Fenerbahçelilerin değil bence…
Kuşanın “sarıları”, gidiyoruz Berlin’e…
Hem de, hep birlikte…
Paylaş