Paylaş
Fenerbahçe yine bildiğiniz yerde!
Üç yıldır yaptığını yine yaptı…
Yıl 2015 Nisan ayı, Fenerbahçe:3, Maccabi:0; Fenerbahçe Final Four’da…
Yıl 2016 Nisan ayı, Fenerbahçe:3, R. Madrid:0; Fenerbahçe Final Four’da...
Yıl 2017 Nisan ayı, Fenerbahçe:3, Panathinaikos;0:Fenerbahçe Final Four’da…
Bu güzel takımın, bir de kötü özelliği var;
Play Off’ları maç kaybetmeden geçiyor…
Bize heyecan çektirmiyor…
Biz sahamızda az maç izliyoruz ama olsun… Bu kadar heyecan bize yetiyor!
Fazlası bana zarar veriyor…
***
Nedir bunun adı?
------İstikrar ve başarı…
Bir yıl şampiyon olup, 15 yıl bunu anlatmaya benzemez bu!
“Devamlılığın, sürdülebilinir” olduğunun kanıtıdır, benim için çok değerlidir!
Obradovic’in Pao serisi öncesi, Yunanlı gazeteciler ile yaptığı bir söyleşiyi okudum…
-------Takımınız, bu yıl iyi oynamadı, elenirseniz kendinizi başarısız olarak görür müsünüz?
Diye soran gazeteciye;
“Ben geldiğimde maçlarımıza 2.500 kişi geliyordu… Şimdi 10.000 taraftar önünde oynuyoruz! Benim başarı ölçütüm bu!” diye yanıtladı…
İşte tam bu nedenle, CSKA’ya değil Fenerbahçe’ye gelmişti…
Kesinlikle aynı şekilde düşünüyorum Obra Reis ile!
Benim ölçümde;
Bu takım kazandığında taraftar, Bağdat caddesinde kutlama yapılıyor ise, kaybettiğinde alkışlar ile uğurlanıyor ise, maç bileti için yedi sülalem beni arıyor ise, bu takım başarılıdır!
Görevini yapmıştır!
Ülkede basketbol kültürünün yaratılmasını sağlamıştır!
Obra Reis’te bir Beyaz Gölge gibi görevini yapmıştır…
Örnek olmuştur…
***
Maç sonunda televizyona konuşmayı bile istemeyen, “sevginizi bana değil oyuncularıma gösterin” demek isteyen, soyunma odasına hızla giden Obradovic;
Bir anda geri döndü…
Koltuğunda ayağa kalkmadan sessizce maçı izleyen başkanın yanına gitti…
O’nu, Aziz Yıldırım’ı kucakladı, öptü ve gitti…
O Obradovic, O adamı tanıyordu…
O Obradovic, bu ülkeyi tanıyordu…
O Obradovic, o adamın hepimizden daha iyi anlıyordu…
Sadece O’nu öptü…
Transfer ettiğinde gözyaşlarını tutamayan O adamı öptü:
Kulağına;
“Boşuna çekilmedi bu acılar” dedi…
Severiz sevmeyiz, kızarız, ancak yiğidin hakkını vermek zorundayız;
Bu işin sessiz kahramanıdır, Aziz Yıldırım…
Bu işin sesiz kahramanıdır, başta Ozan Balaban olmak üzere basketbol şubesi…
Futbolumuz da artık sessiz kahramanlar görmek ister, o da bilginize(!)
***
Bu yıl bu takımın sponsoru yoktu…
Elbette sevenleri vardı ama resmi sponsoru yoktu…
Bütçesi kısılmadı…
Başkan ve yönetim bir geri adım atmadı… Ellerindeki kaynağı, eski ve karakterli oyuncuları, NBA’ye kaptırmamak için harcadılar…
Yeni güçler katamadılar ama birlikteliğin verdiği sinerjiye inandılar…
Hepimiz takviye istediğimiz anlarda bile oyuncularına güvendiler…
“Güzel Takım da”, onları mahcup etmedi!
***
Şimdi üçüncü yılımızda, yeniden Final Four’dayız!
“Varan 1” diyoruz, “Efes ve Darüşşaka’yı” bekliyoruz…
Bu akşam sarıya boyanmıştı Ülker Arena…
Taraftar, bu yıl hiç bu kadar doğru ve hiç bu kadar güzel olmamıştı!
Maç çekişmeli geçmedi ama bu taraftarın kaybetme şansı yoktu!
Güzel takımda, bu gün çok güzeldi…
Atamadıkları çok oldu… Skorerleri de pek ortada yoktu…
Ancak hepimiz biliyorduk ki, atamadığımız da yeme ihtimalimiz de yoktu…
Obra Reis rahatça değiştiriyordu oyuncularını…
Bizlerde rahat ve keyifli bir maç izledik…
Bu kez 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramında, Sinan Erdem’deyiz!
Sarılara boyayalım, Sinan Erdem’i
Sonunda yine bugünkü gibi çıkartalım ay yıldızlı bayraklarımızı…
Hep bir ağızdan söyleyelim marşımızı!
Paylaş