Paylaş
Ülke olarak dört kez Final Four oynamış hiç finale çıkamamıştık…
Bu kez finaldeyiz…
Şeytanın bacağı kırıldı…
En büyük kupayı almaya bir adım kaldı…
Pazar akşamı rakibimiz CSKA;
14 kez Final Four oynamış iki kez kupayı kaldırmış… 7 yıldır en büyük bütçeli takımları kuruyor, fakat mutlu sona erişemiyor. Bu yıl onlar da şampiyon olmak çok istiyor…
***
Bu yıl Euroleague'i iki takım domine etti… Biri bizim takımımız Fenerbahçe, diğeri CSKA Moskova…
İki ayrı yoldan ortalığı silip süpürdüler… Son 16 serisini, açık ara lider kapadılar… Elemelerde, rakiplerini 3-0 ile geçtiler, Yolları finalde karşılaştı… İkisi de sonuna kadar hak etti…
Yarım adım bile olsa CSKA favori gösteriliyor…
Bu da, benim için ve takım için bir rahatlık…
Takımın sahada, bizim salonda elimiz ayağımız titremeyecek.
Türkiye ilk defa en büyük kupada final oynayacak…
Hep birlikte keyfini çıkartalım…
Öldük öldük dirildik…
Hiçbir maçı bu kadar istediğimi hatırlamıyorum…
Laboral Kutxa, son 1 dakikaya 71-67 önde girerken;
“Yine telafisi olmayan bir maçı, yine finalde kaybettik, Bu kulübün kaderi değişmeyecek mi? Acaba dönüş biletimi erkene mi alsam?” diye düşünmeye başlamıştım…
Datome'nin 3 sayılık basketi;
“Otur Ateş! Maç bitmeden pes etmek yok, yazan sendin(!) dedirtti…
***
Bizim elimiz titrerken, Laboral çok rahat oynadı…
Klasik pivot anlayışının son örneklerinden Bourousis, bize Mercedes Arena’yı zehir ediyordu…
Sırtı dönük, Vesely’i ite ite geliyor, bir adım geride durursan üçlüğü sokuyor, Udoh’un bloğunu yiyince bile, bildiğin yapmaktan vazgeçmedi…
Helal olsun!
***
Fenerbahçe’ye önde baskı yapıldığında, oyun düzeni bozluyor… Laboral, 40 dakika bizi düzen dışına itti…
Ön sahada yapılan baskıyı cezalandırmadığında, baskı sürer…
Ceza kesmek için oyun kurucunun, rakibini basıp geçmesi lazım… “Acaba Berk’i alsak mı oyuna?” diye düşündüğüm dakikalar oldu…
Ben macera ararken Obradovic olanca sakinliği ile Yunan oyun kurucuya yapılması gerekeni anlattı…
Sloukas’ın ısrarla Vesely’den oynamaya başladığı dakikalar, bizim geri dönüşün başlangıcı oldu…
Benim de;
“Oyun sonunu, Yunan oyun kurucusu olan kazanır” sözü geldi aklıma…
LABORAL KUTXA TARAFTARI....
Bizim taraftara, bu kez tek lafım yok…
10.000 kişi ile sayısal üstünlük bizde… Sarılar kuşanılmış, salon kuşatılmış… Şarkı, türkü, minimum seviyede… Berlin sokaklarında eğlence 10 numara…
Ancak yine de öğreneceklerimiz var;
Dün akşam Laboral Kutxa takımı, “aldım” dediği maçı verdi… Şok oldular…
Bask ekibinden bir kişi salonu terk etmedi… Önce takımlarını alkışlayıp gönderdiler… Sonra bizim takımı alkışladılar… Biz salondan ayrılırken onlar hala orada ve marşlarını söylüyorlardı…
“Yaşama kahır etmediler, bu eğlencenin içinde olmak çok önemli” dediler…
Hatta Final Four’a büyük bir renk kattılar…
Elbette kolay olmuyor…
Bizde öğreniyoruz…
Dönmeyelim geriye…
Finali kazanmak önemli ancak benim için esas öneli olan seneye de oralarda olabilmek…
Pazar akşamı takımımız daha rahat olacak;
Siz de rahat olun!
Totemleriniz yapın, dualarınızı gönderin!
Gelirken kupayı da alıp gelelim memlekete…
Paylaş