Paylaş
Ülkeye döndüğümde bir de baktım ki; “üzülüyormuş gibi yapanların” sayısı, “gerçekten üzülenlerden” çok fazlaymış… Üzüntüm bir kat daha arttı… Yaşamları futbol yorumu yapmak ile geçen ‘bilinen dostların’, Fenerbahçe Basketbol takımı, Obradovic ve Vesely ile ilgili yorumlarını dinledim…
------Güldüm…
Burada yazamayacağım Pedro’nun fıkrasını hatırladım…
------Güldüm…
***
Gülüp geçmemek lazım, yazmak lazım!
İnanın, Fenerbahçe şampiyon olsaydı, merkez medyada bu kadar yer almazdı(!)
Kuru ve mecburi bir tebrik ile geçerlerdi…
İsterseniz geçen yıl aynı insanların yaptıkları konuşmalara bakın!
İnanmak istemiyorsunuz ama örnek ile anlatayım…
Koçunu değiştirerek Türkiye şampiyonu olan Fenerbahçe kadın basketbol takımı, 6 yıldır sürekli Final Four oynuyor ve kazanamıyor…
“Kazanamadığı” için manşetlere çıkıyor…
“Şubeyi kapatın!”, Diyenler bile oldu…
Bu yıl dörtlü finale kalamadı, merkez medyada bir tek eleştiri olmadı…
‘Hangi düzeyde ve nereye bakarak’, eleştiri yaptıklarını anlatmak için verdim bu örneği…
5 yıl önce Final Four’u, ancak televizyondan izleyebildiğimizi unutmamamız gerektiği için verdim bu örneği…
Dikkatli olmanız için verdim…
Vesely ile başlayıp, Obradovic ile devam eden, ‘yabancı oyuncu sayısını azaltmalı! Ya kadar varan önerileri dinlerken “gizli arzuları” iyi anlayın, Diye verdim bu örneği…
***
Biraz daha açalım konuyu…
Bu bahsettiğimiz Final Four’a gitmek için organize olan, bütçesini ayarlayan en az 10 takım vardır…
Bakın Barcelona, yıllardır gidemiyor…
Milan aynı şekilde…
Macabi İsrail halkının gururu, tek hedefleri Dörtlü Final.
Bu yıl yılların devleri Yunan takımları, Olimpiakos ve Panatinaikos gelemedi.
Avrupa’nın en pahalı oyuncusu Alexey Shved’i kadrosunda bulunduran Khimki ve Baskonia gelemedi.
Efes’i ve evlerinde final oynanacak Kızılyıldız’ı saymıyorum.
Fenerbahçe Doğuş, dördüncü kez üst üste Final Four’a gitti.
Geçen yılın şampiyonu olarak gitti…
Bütçe rekortmeni, sezonu açık ara önde bitiren CSKA finale kalamadı…
Fenerbahçe Real’e, finalde kaybetti.
Bu oyuncuları ve bu ekibi bağrımıza basmazsak, bize “nankör” derler.
Ya da, “kaybedince mutlu olanların”, gizli üyesiyizdir…
Ortası yoktur!
Bulunduğumuz yerin değerini bilmezsek bu günleri çok arayacağız…
“20 yıl önce final oynuyorduk”, diye torunlarımıza anlatacağız…
Şampiyonluk hikâyemiz, destansı bir teselliye dönüşecek(!)
Oysa gerçek başarı, kazanmaya devam edildiği için unutulabilen başarıdır!
Geçen yılın Avrupa Şampiyonu Fenerbahçe, bu yıl bu başarıyı unutturduğu için çok değerlidir!
***
Ancak;
Eleştiri yapmamak gibi ters yönde bir başka hataya da düşmemeli!
Geçmişten dersler almak başka bir şeydir, geçmiş ile avunmak başka bir şey…
Turnuvanın ilk günü, sezon içinde oynadığımız en iyi savunma maçlarından birini oynadık…
Hücumda oyun sıkışınca;
Kıvırcık saçlı, afacan, oldukça yaşlı bir sokak basketbolcusu çıktı sahneye… Sezon boyunca sakatlıklarla boğuşmuş, genellikle kulübede oturmuştu… ‘Artık bu sertlikte oynaması çok zor’, gözüyle bakılıyordu…
Obradovic, maçın tıkandığı anda “haydi sahne senin, özgürsün”, dedi…
O ana kadar bilinen tüm setler alt üst oldu… Çalışılan tüm dersler çöpe gitti… Obra Reis için bu da, çalışılmış bir düzensizlik düzeniydi…
O kısacık sokak çocuğu, maçın ivmesini bir anda değiştirdi…
Yorulunca kenara oturuyor… Takım sıkıştığında oyuna girip sayılarını atıyordu…
Sahadaki yerimiz ateşli taraftar grubunun içinde olduğu için tüm maçı ayakta izledik…
Eşim Feyza, Dixon kenara geldiğinde oturuyor maçı ekrandan izliyor, Dixon oyuna girdiği anda ayağa kalkıyordu…
Kazandık…
Dixon iki maçta toplam 24 dakika oynadı… 25 sayı attı… Final Four’u “Dakika Başına Verimlilik puanında açık ara önde tamamladı…
Finali kazansaydık, “En Değerli Oyuncu” seçiminde Melly ile çekişecekti…
Euro lig, Luca Doncic’i parlatmak yerine;
“Kardeşi öldürülmüş annesi hapishanedeki Bobby’nin, uyuşturucu satıcılığından, zor durumdaki gençlere yardım elini uzatmaya giden hikâyesini”, MVP seçebilseydi…
En değerli oyuncu, çok daha değerli olacaktı…
Dünya’daki tüm gençlere örnek olacaktı…
***
Finalde tutuktuk… Dizlerimiz titriyormuş gibi geldi bana…
Real ise çok iyi hazırlanmıştı. Coşkuluydu… Titremeden atıyor ve sokuyordu… Biz dışardan sokamayınca, içeriyi daha bir sıkı kapattılar…
Bu yıl korkumuz, uzun oyucu rotasyonumuz… Korktuğumuz başımıza geldi… Vesely oyununun 2 dakikasında, 2 faul birden aldı…
Sertliğimiz yitirdik…
Kaybımızı hakemlere bağlamak doğru değil. Ancak ben, ‘sahanın iki farklı bölümünde sertliğe aynı düzeyde izin vermediler’, görüşündeyim… Biraz Luka Doncic’ MVP seçebilmeyi, çok arzu ediyorlarmış gibi geldi bana… Biliyorsunuz en değerli oyuncu, şampiyon takımdan çıkar… Bu arada çok iyi oynayan Real oyuncuları Thomkins ve Fabien Caseur’a, yazık oldu gibi geldi bana…
Bize dönersek;
Thomson, Vesely, Nunnaly, Guduric, Melih ve Sinan’dan Final Four’da katkı alamadık…
Önümüzdeki yıl bunları düşünmek zorundayız…
***
Keyifli güzel bir yolculuk daha Belgrad’da son buldu…
Bir yıl boyunca bu heyecanı yaşadık… Her maç öncesi ailemizle, arkadaşlarımızla buluşmanın çok güzel bir bahanesi oldu…
Son maça kadar oynadık… Bize dolu dolu bir basketbol sezonu yaşattılar…
Zalgiris Kaunas’ın yaptığı gibi alkışlarla karşılamamız gerekiyordu bu güzel takımı…
Çok ama çok güzel bir takımımız var!
Transfer olarak başka takımlara giden, Udoh, Bogdanovic, Andic bile tatile gitmek yerine, salonda yerlerini almışlardı…
Bu takıma ait hissediyorlardı… Böylesi bir takım yaratmak, şampiyon olmaktan bile daha değerli bir şey…
Teşekkürler, Aziz Başkan…
Teşekkürler, Obradovic…
Teşekkürler, Maurizio Gherardini…
Teşekkürler, Ozan Balaban…
Teşekkürler, Dünya’nın En Güzel Takımı…
Teşekkürler, Belgrad’ı Ataşehir yapan taraftar…
***
Şampiyon olmak değerlidir, ancak her yıl oralarda olmak daha değerlidir!
Takımına kulübüne ve sistemine güvenmek çok daha değerlidir!
Final Four biletleri, aylar önce kimin gideceği hiç bilinmeden satışa çıktı… Açık ara en fazla bileti Fenerbahçe taraftarı aldı… Çünkü sisteme güveniyorlardı…
Önümüzdeki yıl Final Four Victoria/ispanya da oynanacak. …
Bugün basketbol konuşmaya başlayanlar;
“Vesely ve Obradovic’i nasıl uzaklaştırırız? Diye plan yapsalar da, yabancı oyuncu sayısını kısıtlamaya çalışsalar da;
Ben biletlerimi ilk çıktığında alacağım…
Binlerce Fenerbahçe Doğuş taraftarı da alacak!
Çünkü Fenerbahçe basketbol sistemine güveniyorum…
***
Önümüzde seçim var…
Hiç problem değil…
Tavsiyemdir sizde alın!
İki çok değerli başkan adayından kim kazanırsa kazansın;
Bilin ki, bu yatırım sürecek!
Fenerbahçe Basketbol şubesi, bayrağını yine zirvede dalgalandırmaya devam edecek!
Paylaş