Paylaş
Galatasaray yüzde 90 oranında üçlük atarak başladı… Üç tanesi de son saniyede atılan üçlüklerdi…
Fenerbahçe ise ısrarla topu pota altına sokmaya çalıştı…
Bu yüzdeye rağmen ilk yarı Fenerbahçe’nin 41-39 üstünlüğü ile kapandı…
Euro ligde iki maç üst üste kaybeden Fenerbahçe’de farklı olan, Vesely idi…
Bu sezona durgun giren Vesely; ilk yarıda, “tamam geldim” dedi…
Fark yaratan isim oldu…
İkinci yarı Datome’de, şeytanın bacağını kırdı…
“Doğru” oyunu oynamaya çalışan, rakibini çok iyi analiz eden Fenerbahçe, maçın sonunu kolay getirdi…
14 Haziran 2011'den bu yana ev sahibi olduğu 14. Galatasaray derbisinden de galibiyetle ayrıldı.
***
Galatasaray ve milli takım adına keyiflenecek iki isim, Sinan Güler ve Ege Arar’dı…
Sinan, ısrarla iyi oyununa devam ediyor… Topu baskıya rağmen getiriyor, oyunu kuruyor, içeri girip boş adamı buluyor, sayı atıyor ve 40 dakika süre alıyor…
Helal olsun!
Ege Arar, genç yıldız adaylarımızdan…
Udoh ve Vesely karşısında çok iyi durdu… İki kez blokladı… En fazla gelişim gösteren gençlerimizden biri oldu…
Bunlar dünkü maçın içinden aklımda kalanlar…
Biraz da sahanın dışına çıkmak zamanıdır!
“Doğru” bildiğimiz “yanlışları” anlatmanın zamanıdır…
***
Biraz soru sormak zorundayım…
Takımı alkışlamak varken, maç sonu çalan, “Binnaz” şarkısı nedir?
“Mola alsana, mola alsana” anons yapılma nedeni midir?
“Evet” diyorsanız;
“Şike yapsana, şike yapsana” nedir?
Anons nedeni değil midir?
Anons yapmanın bir standardı var mıdır?
Maçta hiç gerilim yokken, maçı Fenerbahçe koparmışken, topun oynanmadığı bir bölgede, taraftar gurubunun hep birlikte bir oyuncuya tepki göstermesi sebepsiz olabilir mi?
Amaç gerginliği azaltmak ise o oyuncu, saldıran taraftar gurubuna en yakın planda, ısrarla, oturtulur mu?
Bitmiş maçta, oyunun son bölümünde oyuna sokularak ısrarla oynatılır mı?
“Küfür etmeyelim” anonsu yapan Melih Mahmutoğlu’na tepki gösterilir mi?
***
Yazım burada bitmişti…
Gazeteye göndermiştim…
Ataman’ın basın toplantısını izledikten sonra yazının başlığını değiştirdim…
“Obradovic’in dediği oldu” yerine “Ataman’ın algı operasyonları” koydum…
Daha açık anlatmaya karar verdim…
Ataman; “Fenerbahçe, Türk oyuncuların oynamadığı pahalı bir takım” dedi…
Galatasaray içinse, “genç Türk oyuncuların oynadığı mütevazi bir takım” dedi…
Ataman açıkça; Fenerbahçe’nin başarılarını değersizleştirebilmek için yabancı-Türk edebiyatına başvuruyor…
Hani kahraman, fakir, elinde sadece kazma küreği olan Türk çocuğu, zengin, tankı, topu ile gelmiş Yunan’a karşı gibi…
“Mağdur ve gururlu”, edebiyatı…
Sürekli yapıldığı için artık son vermeli bu edebiyata…
***
Bir:
Bilinenin ve E. Ataman'ın söylediğinin aksine;
Fenerbahçe, Türk Basketbolunun en fazla üreten kulüplerinden biridir…
Avrupa Şampiyonu olan alt yapı yaş guruplarının çekirdek kadrosunu, Efes, Fenerbahçe ve Banvit oluşturmaktadır…
Alt yapısından yetişen, Ömer Aşık, Enes Kanter ve Ömer Faruk Yurtsever Amerika’da oynamaktadır…
Alt yapıdan yetişen birçok yıldız adayı, diğer kulüplerde kiralık olarak oynamaktadır…
Ataman, bunları hepimizden daha iyi bilmesine rağmen, kamuoyundaki yanlış algıyı, cilalamaya çalışmaktadır(!)
***
Fenerbahçe taraftarları da dahil olmak üzere şu bilinmelidir ki;
F. Bahçe; daha tecrübeli, dakika alacak, Türk oyuncu almayı bilirdi...
En azından, kadrosunda bulunan, Semih Erdem, Oğuz Savaş, Emir Preldzic, Kenan Sipahi gibi oyuncuları tutarak daha güvenli olabilirdi…
Ancak Fenerbahçe farklı bir şey yapıyor;
Şampiyon olan alt yapı oyuncularının önünü açıyor...
Zoru seçiyor!
Obradovic ve yönetimin, stratejisi bu…
Belki kendilerini riske atıyorlar ama uzun dönemli doğruyu yapıyorlar…
Fenerbahçe forması giyen 12 yaşındaki minik basketbolcu, gece yattığında, Obradovic’li kadronun içinde, kendini hayal ediyor…
Onun bu hayalinin ete dönüşmüş kimliği, bugün Egehan Arna’dır… Dün Berk Uğurlu idi…
Kulübeyi, tecrübeli Türklere verdiğiniz anda alt yapı oyuncularının hayallini bitirirsiniz… Obradovic’in eğitiminden geçme şansını yok edersiniz…
Özetle gidilen yol daha zor ve meşakkatlidir…
Tük basketbolu için yararlıdır!
Yayılmaya çalışılan algının tam tersidir!
Bunu, milli takım koçu E. Ataman da, hepimizden iyi bilmektedir(!)
Ataman;
Son 5 yılda Avrupa’da derece alan Türk Milli takımının tüm alt yaş guruplarında oynayan oyuncuların hangi kulüplerin yetiştirdiğine bakmalı…
Ligde oynayan oyuncuların hangi kulüplerden yetiştiğine bakmalı…
NBA de oynayan Türk oyuncuların hangi kulüplerden yetiştiğine bakmalı…
Bir daha; Türk oyuncu oynatmayan kulüp” derken, on defa düşünüp bir kez laf etmeli…
İki:
Galatasaray’ın basketbol bütçesi ile ilgili Ataman’ın yıllardır verdiği sayılar, sadece oyuncuların aldığı ücretlerin toplamıdır…
Teknik heyetin, kondisyoner, doktor gibi çalışanların ücretleri dahil değildir…
Seyahat, idman, salon, gibi giderler hiç yoktur…
Yıl içinde sürekli yapılan yabancı oyuncu değişim maliyetleri yoktur…
Esas önemlisi vergi yoktur…
Fenerbahçe ve Avrupa’nın diğer büyük takımları için sözü edilen rakamlar ise toplam bütçedir!
Üç:
Abdi İpekçi salonunda yaşanan olaylarla, Fenerbahçe salonunda yaşananları aynı kefeye koymak bile insafsızlıktır!
Rakibinin boğazına sarılan futbolcunun, elini iten futbolcuya da, sarı kart gösteriler ya; İşte ona benzer…
Nitekim bu konu, Euro Ligde de görüşülmektedir. İlk Euro Lig maçından sonra Galatasaray kulübü para ceza almıştır…
Ataman taraftarına yönelik yaptığı maç sonu konuşmasında, itiraf etmiş;
“Burası Euro lig, burada böyle yapamazsınız” demiştir…
Aslında demek istediği, “Türkiye liginde özellikle Fener maçında olur ama burada olmaz” demek istemiştir…
Dört:
Bu akşam sırası geldi yazmalıyım…
Galatasaray basketbol takımının geçen yıl kazandığı Avrupa kupası değerlidir…
Ancak değerinin ne olduğu da, artık daha net yazılmalıdır!
Eurocup, basketbolun ikinci ligidir…
Euro ligden düşen takımlar, Avrupa Kupasında oynarlar…
Avrupa kupasının şampiyonu da, Euro Ligde oynamayı hak kazanır…
Tıpkı Galatasaray basketbol takımının, bu yıl hak kazandığı gibi…
Tıpkı, TFF birinci ligini üst sırada bitiren, Adanaspor’un, Alanyaspor’un ve Karabükspor’un, bu yıl Süper Ligde oynamayı hak kazanması gibi…
Maçın sonunda yapılan toplantıyı dinledikten sonra bunları yazmak zorunda kaldım…
Bir yanlışı 40 kez söylersen doğru sanılırmış…
Düzeltmek lazımdı.
Paylaş