Paylaş
Pirim olayı ön plana çıkartıldı;
Fatih Terim; “Benden değil Türk halkından özür dilemeliler” dedi…
***
Ne yaptı bu çocuklar?
O günden bu yana hep birlikte ne olduğunu araştırıyoruz…
Olayın muhatapları televizyonlara çıkıp konuşuyorlar;
“Hiçbir şey anlamıyoruz”
Herkes birilerinin bildiğini sanıyor, ancak kimse bir şey bilmiyor…
Ya da biliyormuş gibi yapıyor…
***
Ben çözdüm olayı…
Kimse ile görüşmedim… Olayın kahramanlarından hiç biri ile tanışıklığım yoktur…
Ancak problemin ne olduğunu artık biliyorum…
Ne oldu biliyor musunuz?
----- Hiçbir şey olmadı…
----- Sadece eski anlayış ile yeni anlayışın fikir çatışması…
“Büyük kadro dışı” olayının nedenlerini anlatmak zorunda olanların, anlatabileceği;
Dinleyenlerin; “Vay canına, bunu da mı yaptılar!” diyebileceği hiçbir şey yok ortada…
Sadece bir fikir çatışması…
Muhafazakâr ve otoriter yapıya karşı; Özellikle yurt dışında top oynayan futbolcuların, “fikirleri özgürce söyleme” çabası var ortada…
Kimi zaman teknik konularda, kimi zaman idari konularda yönetime ortak olma gayreti, otoriter yapı tarafından tepki gördü…
***
“Buranın tek patronu benim” anlayışı,
“Sen, sana verilen görevi yap! Nerede kimin oynayacağı, hangi sistem ile oynayacağımız konusu, benim işim” mantığı,
“Racon kesilecek, emekçilere prim verilecekse onu da ben yaparım” düşüncesi,
Arda Turan’ın başını çektiği “özgürce fikrini beyan etme” anlayışı ile çatıştı…
Olayın aslı budur…
***
“Ne oldu?” sorusuna, cevap verememelerinin nedeni de budur…
Çünkü ortada, “vay be haklıymış diyecek, yüz kızartacak bir suç yok”
Yoksa anlatmasalar bile sızdırırlardı…
Zaten sızdırıldı da, ancak kamuoyu ilgilenmedi bile…
İşte bu nedenle prim olayı sızdırıldı…
Oysaki bu “acayip prim”, ortak günahlarıydı…
Diyeceğim o ki, ortada çok önemli bir şeyler var ama genel kabul görecek bir şey yok!
***
Biraz, otoriteyi koruma çabası,
Biraz taraflar yaratarak, bölerek, motivasyon sağlamak amacı,
Biraz, “canı yanan çocuklara mikrofonu tutun diyerek” alınmayanlar ile yeniler arasını açıp, gaz verme çabası,
Her maç sonunda, bireysel hatalara dikkat çekip, topu futbolculara atma gayreti,
Koşu mesafelerinden söz ederek, faturayı kulüplere atma çabası,
Bildiğiniz eski yöntemler…
Bu kez tutmadı…
Çünkü Arda Turan, Barcelona’da oynuyor…
Terbiyesizlik etmeden anlatıyor…
Boyun eğmedi…
Benim gözümde Arda Turan, şimdi kaptan oldu…
Esas önemlisi, ona mikrofon veren bir medya var bu kez yanında…
Dikkat edin, Burak, Selçuk, Hakan, Caner, Gökhan, halen susuyorlar(!)
“Gel” deyince geliyorlar, “git” deyince gidiyorlar…
Kabahat onların değil!
Şimdiye kadar konuşalar, hep yok oldular…
Hazırlık maçında, daha maç başlamadan kendi seyircisi önünde ıslıklanan Emre Belözoğlu ve Volkan Demirel’in başına gelenleri gördüler…
Sustular…
Haksız değiller!
Kabahat, yargısız infaz eden, sürekli gücün yanında yer alan, bizlerin…
***
Özetle, ben kimselerle görüşmeden, kendi kafamda, bana göre çözdüm olayı…
Meselenin çözümü de; “Babanın biri gelsin, ikisini öpüştürüp barıştırsın” anlayışı ile olmaz…
Bu zihniyet tartışmasından, doğru bir sentez üretilerek olur…
Sizlerde sanırım sıkıldınız!
Artık yormayacağım kafamı…
Akşama, Euroleague şöleni başlıyor!
Sırasıyla dört takımımız parkeye çıkıyor…
Sahne onların!
Konuşmak değil oynamak zamanı…
Paylaş