Paylaş
Samanyolu, en parlak yıldızını kaybetti…
“Sen kalbimin mehtabısın güneşisin
Sen ruhumun vazgeçilmez bir eşisin
Bir şarkısın sen ömür boyu sürecek
Dudaklarımdan yıllarca düşmeyecek”…
***
Yıllarca Saracoğlu’nda kaş kollarımızı sallayarak söyledik…
Söylerken hem Fenerbahçe’mizi düşündük,
Hem de bizi Fenerbahçeli yapan, aramızdan ayrılanları…
Bugün farklı bir anlam kazandı bu sözcükler…
Berkant bu sözleri sanki Alex için söylemiş…
Bu günden sonra Samanyolu, Alex için söylenecek!
Tesadüfen birlikte göçüp gittiler…
Aslında;
Hiç gitmeyecekler, nesiller boyu sürecekler!
Kalplerimizden de, dudaklarımızdan da yıllarca düşmeyecekler!
***
Alex ayrıldığı gün yazmıştım bunları…
Yazının devamı da var…
2012 yılının Ekim ayında birçok Alex yazısı var…
Ne düşündüğümü merak ediyorsanız arşivden bulabilirsiniz…
***
Dün gece futbola veda ederken yine aynı şeyleri düşündüm…
Çubuklu forma ile attığı goller geldi aklıma…
Golden sonra “Alex tribününe” gidişi, birlikte sevinçlerimiz…
Ailesi ile kucaklaşmaları...
Duygulanmayan bir tek Fenerbahçeli yoktur…
Hatta sporsever diyelim…
Gözünden akan damlalar, hepimizin yüreğini yaktı…
Öpüşerek koklayarak ayrılmak isterdik, olmadı…
***
O jübilede olmak istedik…
O duygu dolu güzelliğin bir parçası olmak istedik…
“Biz olmasak bile Fenerbahçe orada olmalıydı” dedik…
Ancak olmadı…
Neden yoktuk biz orada?
***
Kolay bir cevabı vardır;
Çakarsın faturayı Aziz Yıldırım’a;
Rahatlarsın!
Ancak sap ile samanı karıştırmamak lazım…
Ben kendimce ayıkladım…
Yazacaklarım benim görüşlerim…
Yanılabilirim ama söyleyeceklerim nettir.
Karnımdan konuşmam!
***
Alex; Fenerbahçe’den ayrılışında, kabahati kendinde aramak zorundadır!
Bu sorgulama, ona yaşamanın gelecek bölümünde ışık tutacaktır…
Futbolun içinde kalacak ise çağdaş futbol anlayışını tazeleyecektir. Revize edecektir.
Merdivenleri kolay çıkmak isterse; Tavrına devam edecek…
Ancak yükselişi uzun dönemli olmayacaktır…
Tabi ki bence…
****
O dönemi birlikte hatırlayalım;
Alex;
Ne, daha az oynamaya razı oldu, ne de daha fazla koşmaya…
Aynı karede fotoğraf çektirmek bile istemedi…
Oyundan çıkarken Kocaman’ın uzattığı eli sıkmadı…
Kulübede birlikte oturmaya bile razı olmadı...
Alex; ayrılık kararına, yönetimi zorlamıştır…
• Ya, kulübün anahtarı, Alex’e verilecektir…
• Ya da, Alex gidecektir…
Başka çare bırakmamıştır…
Ben kendi adıma anahtarı kimseye vermem…
Aziz Yıldırım’a bile…
O anahtar hepimizindir!
***
Ayrılış süreci ve sonrası daha kötüdür…
Basın toplantısı ve twitleri hatırlamak bile istemiyorum…
Fenerbahçe’yi karıştırmak isteyenlerin, kepçesi olmuştur…
----Pardon düzeltiyorum;
Aziz Yıldırım’a karşı olanların maşası olarak kullanılmıştır…
Kullanılmaya devam edilmek istenmektedir!
***
O dönemi netleştirelim anlaşılsın;
Alex’i gönderen Yıldırım değil Aykut Kocaman’dır…
Aslında bence her ikisi de “doğru” yapmıştır…
Kararı Aykut Kocaman vermiş;
Yıldırım, sevdasına tuz basarak hocasının verdiği kararın yanında olmuştur.
Bugün yapamadığı doğruyu yapmıştır…
Daha açık yazalım sizi de rahatlatalım;
Ersun Yanal ayrılırken yaptığı hatayı yapmamıştır…
***
Tesadüf bu ya;
• Alex ayrılırken Kocaman aracılığı ile Yıldırım’a vuranlar,
• Kocaman ayrılırken de, Yıldırım’a sallamışlardır…
• Ersun hoca da ayrılırken aynı şeyi yapmışlardır…
• Hatta Alex’i Türkiye’ye getirip yine aynı şeyi yapacaklardır!
Zamanında eleştirdikleri tüm sarı lacivert formalılar, ayrıldıklarında onların kahramanı(!) olacaktır.
Oysaki onlar, Fenerbahçe’nin kahramanıdır…
***
Alex, dikkat etmelidir;
Bir gün ülkemize gelirse;
Getirenler; Teknik adam deneyimi (!) nedeniyle değil “Alex sevgisini, muhalefet aracı olarak kullanmak” için getireceklerdir…
Kullandırmamalıdır kendisini…
***
Hayatta hiç kimse, “hep yanlış” yapmaz!
Tıpkı hiç kimsenin “hep doğruları” yapamadığı gibi…
Biz insanları tutmamalıyız!
Fikirlere ve ilkelere sahip çıkmalıyız!
Size de tavsiyem, insanların değil fikirlerin yanında olun!
Bazen “dönek” diyebilirler size…
Bilmediklerindendir…
***
Laf uzayacak ama anlatmalıyım;
Dün akşam spor programında bir sunucu arkadaşımız;
“Beşiktaşlı Sosa kötü niyetle basmadı ki, Emre Belözoğlu olsa basarım kırmızıyı ama Sosa’nın iyi bir geçmişi var” dedi...
Açıkça;
-----“Gördüğümü çalmam, niyet okurum” dedi…
-----“GBT’ye bakarım… Ön yargım ile hareket ederim” dedi
Dediklerini de ciddi ciddi savundu…
Ben de;
“Şükürler olsun!
Hiç olmaz ise sunucu olmuş, bir de hakem olsa ne yapardık(?)” Dedim…
***
Lafı toparlarsak;
İnsanların kimliğine, en önemlisi de bizim ne tarafta durduğumuza değil;
Ne söylediklerine ve ne yaptıklarına bakmamız gerekiyor…
**
Çok mu Aziz Yıldırım’ eleştirmek istiyorsunuz;
Bırakın Alex falan gibi topluma değer olmuş insanlar üzerinden vurmayı…
Adam gibi direk eleştirin;
Ben size tiyo vereyim…
“Bu takımları hocalar mı şampiyon yaptı?” dedi…
Demek ile kalmadı..
Her başarıdan sonra hocaların görevine son verdi…
Yanal’ı gözden düşürmek için konuşmaya başladı.
Kocaman’dan, Denizli’ye oradan Zico’ya gitti.
Adam, teknik direktörün varlığına inanmıyor…
Özet ile bilime inanmıyor…
Buyurun buradan yakın…
Bunu eleştirin…
***
Özetlersek;
Alex’in, Fenerbahçe kulübüne bir özür borcu vardır…
Bizim de ona yakışan bir veda borcumuz…
İki sevdalının kucaklaşması ancak böyle olur…
Yıldırım; Özür beklemeden elini uzatırsa, büyüyen o olacaktır.
Ben, özlem ile o günü bekleyeceğim…
Hem bunları yazacağım;
Hem de Samanyolu çaldığında, Alex’i hatırlayacağım…
Paylaş