Paylaş
Emre Mor’un adını ilk Beşiktaş’ın gönüllü scout’larından duymuştum. O zaman ülkemizde yayınlanmayan bir ligde oynadığı için “link kardeşliği”ne sarılmıştım! Sonra havalimanı kuşlarımdan birisi, Galatasaray scout’ının Emre’yi izlemeye gittiği haberini uçurdu. Aynı günlerde transfer listesini yönetime ulaştıran Mustafa Denizli “Türk olarak sadece Emre Mor’u alsanız da yeter” yazıyordu. Ezeli rakibi ve dostu Fatih Terim ise Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’daki gibi bir kez daha haksız yere ihale üstüne yıkılmasın diye Emre Mor’un Türkiye forması giymesi için günde en az 5 saat telefon görüşmesi yapıyordu. Sonunda Emre Mor’un babasını hapishanede bulunup Türkiye forması giymesi için evrak imzalatıldı.
O gün, formasını giydiği Nordsjaelland’ın teknik direktörü Hjulmand sadece “Emre’nin Türkiye’yi seçmesi, Danimarka futbolunun en büyük modern trajedisi” dedi. Emre, U17, U18, U19’da Danimarka forması giymişti. Nordsjaelland’dan önce oynadığı ve asıl yetiştiği kulüp olan Lyngby, Emre kulüpten ayrıldığında “Mor, artık bizim idare edemeyeceğimiz kadar büyük bir yeteneğe dönüştü. Kazanan Danimarka Milli Takımı olacak” açıklamasını yapmıştı.
DANİMARKA’NIN ALTINORDUSU
Lyngby, Danimarka’nın sayısız Altınordu’sundan birisi. Yetiştirdiği yeteneklerden bazıları Danimarka’nın şampiyon olduğu Euro 92’nin yıldızı Henrik Larsen, 126 kez milli olan uçan sağ açık Rommedahl... Say say bitmez. Danimarka 70’lerden beri bir sürü kısa boylu yıldız forvet yetiştirdi. 3 ayrı Avrupa Kupası finalinde gol atan Simonsen’den beri bu tip oyuncu yetiştirme işinin profesörü Danimarka. Ancak artık aşırı endüstriyel futbol çağında daha çok para yatıran ülkelerle finansal açıdan kapışmayı gereksiz masraf görüyorlar. Misal Emre ile ilgili 2013 yazında Saint Etienne scoutları “Aubameyang hızında bir oyuncu” raporu verdiğinde, Aubameyang’ı Dortmund’a satan Saint Etienne, Emre’yi deneme antrenmanlarına çıkarma izni almıştı. Lyngby kulübü Simonsen, Jesper Olsen, Laudrup kardeşler, Elkjaer, Lerby, Eriksen diye saymaya başlayıp genç yaşta Avrupa’nın daha iyi liglerine gidip dünya yıldızlarına dönüşen Danimarkalılardan hareketle “Hedefimiz milli takıma oyuncu yetiştirmek” diyerek izin vermişti.
NANTES MODELİ
HERKESİN “Keşke bizde oynasa” dediği Simon Kjaer de daha gençken bu yerli yetenek ihracatına dayalı Danimarka modelinin parlattığı isimlerden oldu. Kjaer’in yetiştiği Midtjylland 90’ların başında “Yapılmışı var” diyerek Nantes altyapı modelini ithal etti. O dönem Nantes’ta yetişen Desailly Şampiyonlar Ligi’ni üst üste 2 sezon farklı 2 takımla kazanan ilk oyuncuydu, Deschamps ise 1993’te Şampiyonlar Ligi kupasını kaldırdıktan sonra 1998 Dünya Kupası ve Euro 2000 şampiyonu Fransa’nın kaptanlığını yaptı. 2000’den sonra da kaptanlığı Desailly’e devretti.
Nantes modeli, aslında uğruna dünyanın en pahalı bonservisi ödenen Pogba’nın yetiştiği Le Havre modeli. Özetle bizim Altınordu’nun yerli olmayanlara da yetişme şansı verdiği evrensel kaliteli oyuncu yetiştirme modeli. Altyapıdan Emre, Kjaer yetiştirebilen kulüplerin hepsinin bizim en çok şampiyon olan takımların tesislerindeki kadar sahası var. Ancak altyapı hocaları Türkiye’deki meslektaşlarının 5 katı fazla maaş alıyorlar. Devlet, oyuncu yetiştiren kulüplere çocukların servisi, yemeği, gelişimleri için sübvansiyon veriyor. Misal Danimarka’da yaşayan Selim Perçinel’in 2 oğlu Brondby altyapısına gidiyor. Kapıdan alıp kapıya bırakıyorlar. Babaları “Bugün ne yaptınız?” diye sorduğunda “Eğlendik, derslerimizi de çalıştık” diyorlar, 10 yaşına gelmeden 3 ayrı dil konuşuyorlar.
Çocuklar günün yarısında normal eğitim alıyorlar. Dersleri kötü olan isterse Emre Mor yeteneğinde olsun, futbola devam edemiyor. Önce dersleri düzeltiyor sonra yeniden futbol başlıyor.
İşin aslı, yaz yaz bitmez, tıpkı Emre Mor transfer haberleri gibi sonu gelmez. Edirne-Kars arasında yeni Emre Mor yetiştirmek ise Türk futbolunun asıl çözmesi gereken problemi!
Paylaş