Çok şükür bitti şu sezon

Atiker Konyaspor yaklaşık 1 yıl önce ZT Kupası’nı ve 9 ay kadar önce Beşiktaş’ın elinden Süper Kupa’yı almasıyla bir fitili ateşledi. Öyle bir fitildi ki bu işin sonunda yukarıdakiler Konyaspor’un fişinin çekilmesini istedi.

Haberin Devamı

Yaptığı yenilir yutulur cinsten değildi çünkü. Bir Anadolu takımının haddine miydi İstanbul takımından kupa almak, bir sezonda 3 kupanın 2sini müzesine götürmek. Cezasız kalmamalıydı.

Öyle de oldu. Süper Kupa’nın faturasını 5 maç saha kapatma ile kestiler. Daha ligin ilk haftasında sezon kapattıracak şekilde en iyi oyuncusunun ayağını kırdılar, 2.5 metre gerideki oyuncunun golünü ofsayt gerekçesiyle iptal ettiler, Konyasporlu oyuncuya yapılan faule -AROG tabiri ile söylersek- tersten penaltı verdiler.

Bunların üstüne Konyaspor’un efsane teknik direktörü Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’ye gitmesi ve yönetimin hem oyuncu hem de antrenör transferi konusundaki beceriksizlikleri ile yersiz yurtsuz açıklamaları da eklenince Konyaspor 2 kupa şampiyonu apoletiyle, göğsünde ay-yıldızlı bayrağımızı taşıdığı sezonda, 2 sene üst üste Avrupa grupları görme başarısının ardından küme düşmeyle burun buruna geldi.

Nihayetinde devre arasındaki son çırpınış transferleri ve Sergen Yalçın’ın gelmesi ile 33. Haftada da olsa ligde kalmayı başardı.

Böyle bir ortamda oynanan ve şampiyonluğun belirleyicisi niteliğindeki maçta sezonun en iyi oyunlarından bir tanesi ile Fenerbahçe’ye 3-2 mağlup oldu. Aynı oyunu ligin genelinde oynamış olsaydı bu takım şu an tekrar Türkiye Kupası’nı alıp Avrupa Ligi bileti alırdı ya da ligde 5.lig kovalardı.

Sergen Yalçın’ın Selim Ay ile Benzerliği

Başlığı görenlerin ilk anda bir afallayacağını biliyorum. O yüzden direk gireyim konuya…

Malum Sergen Hoca ile yarım dönemlik bir anlaşma yapıldı. Küme düşmüş olsa idi takım, Sergen Hoca da takımdan ayrılacaktı. Ancak Konyaspor’un ligde kalması ile Sergen Hoca da takımda kalma isteğini açıkça ifade etti. Hatta ve hatta Levent Ümit Erol’a göre yönetimin sözleşme uzatma teklifinde bulunduğu ve hocanın da seçim yapılması durumunda sonuca göre yeni yönetimin önünü açmak adına kabul etmediği söylendi.
Şimdi gelelim Selim Ay benzerliğine…

Sergen Hoca konusu sosyal medyada taraftarların da öncelikli konusu durumunda. Hatta bu konuda bir tweet görmüştüm.

“‘Sergen Yalçın Konyaspor’un başına geçip ligde kalmasını sağlarsa seneye de kalacak’ dense hayır diyen olur muydu?”

Bugün Selim Ay’ın performansını gördükten sonra bende de şu soru belirdi.

“’Selim Ay Konyaspor’un en zor döneminde Filipovic’in sakatlığından dolayı formayı giyecek ve iyi performans gösterirse seneye iyi bir stoper transferi yapılmadan Selim Ay ilk 11 oynayacak’ dense herkes kabul eder miydi?” (Bu benzetmenin aynı olmadığını düşünenler olacaktır elbette. Lakin teşbihte hata olmaz.)


Selim, Filipovic’in yokluğunda gerçekten muazzam işler yaptı. Fakat Fenerbahçe maçında önce kendi kalesine gol attı, sonra Fernandao’ya faul yaptı gereksiz yere, daha sonra kornerde kaleciyle anlaşamayıp kalede tehlike oluşmasına neden oldu ve en sonunda da saçma sapan bir şekilde penaltı yaptırdı.
İkinci soruya geri dönersek: Eminim hiçbir Konyaspor taraftarı Selim Ay’ın normal şartlarda 30 maç ilk 11de oynamasına razı gelmeyecektir.

Buradan ilk soruya geçersek: Sergen Hoca saman alevi gibi ne yazık ki. Belki ileride bu özelliğini geliştirir ama şu anda 34 maç aynı üstün performansı göstereceğini düşünmek bana göre hayal olur. Gittiği her takımda 8-10 maçtan sonra ilk geldiğindeki yakaladığı havayı kaybeden bir tarzı var. Böyle bir durumda en doğrusunun sistemli bir hoca ile anlaşmak olduğu kanaatindeyim.

Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe’yi bıraktığı söylentileri var. Eğer yapılabilirse Aykut Kocaman, o olmazsa yardımcısı Ömerovic ile anlaşılmasının daha mantıklı olduğunu düşünüyorum.

Anadolu Ligi Deklarasyonu

Anadolu takımları ne yazık ki her yönüyle Süper dediğimiz bu ligde figüranlık, averaj takımlığı yapıyorlar. Yöneticiler, yayıncılar, medya vs. her yönüyle İstanbul takımlarının başarısını üzerine çalışıyorlar. Geçtiğimiz sezon Konyaspor’un Türkiye Kupası’nı kazanması neticesinde kupa sisteminin değişmesi bunun için en iyi örnek.

İşte bu yüzden Süper Lig’in Anadolu Ligi ve İstanbul Ligi -daha önce yapılmış olan Milli Küme şeklinde de olabilir- ikiye ayrılması gerektiğini düşünüyorum. Bu iki ligin ilk 4 ünde olan takımların da daha önce yapılmış olan Süper Final şeklindeki bir final organizasyonu ile karşılaşması neticesinde Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi’ne gidecek takımların belirlenmesinin daha adaletli ve izlenebilir bir lig oluşturacağını düşünüyorum.

Böylece sırf Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe şampiyon olacak diye Anadolu takımlarının hakları yenilmemiş olur, Türk Futbolunun her konudaki tekelleşmesinin de önüne geçilmiş olur. Anadolu takımları sadece İstanbul takımları ile maç yaptığı haftalarda haber değeri taşımaz, figüran gözüyle bakılmaz.

Yazarın Tüm Yazıları