Güncelleme Tarihi:
Oynanır mı oynanmaz mı dedik. Oynandı ve bitti. Ve şimdiden yeni sezonun telaşı başladı. Hem de ne telaş...
En önemlisi; henüz daha yayın işi netleşmedi. Kulüpler ile Digitürk’ün teklifi (yıllık 220 milyon dolar karşılığı TL) arasında adeta uçurum var. Kulüpler yıllık 3.15 milyar istiyor, Digitürk’ün teklifi ise 1.7 milyar TL. Nerede ve nasıl buluşurlar; kocaman bir soru işareti. Ama yaşanan ekonomik kriz nedeniyle 3 yıl önce adı konmuş miktarların kasaya girmeyeceği net.
Kulüpler, Digitürk’ten gelen bu yüzde 50’lik indirim talebini, “Bu, mantıklı ve kabul edilebilir bir şey değil” diyerek geri çevirdi.
Ve yayıncıya 2 soru yönelterek bunların cevabını beklemeye geçti.
· 1-) Pandemi döneminde kadarlık bir abone iptali oldu?
· 2-) Yine bu süreçteki sponsorluk ve reklam kaybınız nedir?
Kulüpler, “Kayıp neyse ona göre indirim yapalım” diyor. Mantıklı da... Ama öğrendiğimiz kadarıyla Digitürk bu topa pek girmek istemiyor.
Bekleyip göreceğiz ama kulüpler açısından pek iç açıcı şeyler görmeyeceğimiz kesin. Endişeliler. Endişelerinin başını da TFF’nin yayıncı kuruluşa karşı tutum ve davranışları çekiyor. Bu konuda ortada ciddi bir çatışma var. Yakın da gün yüzüne çıkar.
VERGİ ŞARTI KALKSIN
Belki de kulüpleri bu yayın konusunun çözümsüzlüğü kadar endişe ettiren bir husus da; transfer sürecinin olmazsa olması vergi konusunda istenen borçsuzluk kağıdı. Çünkü talimat açık ve net...
“Transfer yapacak olan kulüplerin vergi dairelerine vadesi geçmiş borcun bulunmaması gerekir” diyor.
Sanırım bugün itibariyle bu kağıdı TFF’ye ibraz edebilecek sadece bir veya iki kulüp var. Bu sebeple TFF’ye başvurarak bu transfer dönemi için bu şartın ortadan kaldırılmasını (ileri bir tarihe ötelenmesini) istemişler. Gerekçeleri şu; yaklaşık 6 aydır kasaya giren para yok. Gireceği de yok. Seyirci yok. Kombine ve ürün satışı yok. Sponsorluk ve reklam geliri?.. O da yok.
Kulüp Lisans Talimatı’ndaki yüzde 15’lik sapma zaten birçok kulübü şimdiden köşeye sıkıştırmış durumda. Üstüne üstlük transfer tescil için istenen geçmiş döneme ait (SGK, Vergi vs.) borçsuzluk yazıları kulüplerin elini kolunu bağlıyor. Bir de tüm bunların üzerine TFF’nin yeni yabancı sistemiyle kulüplere getirdiği kontenjan boşaltma zorunluluğu. Adeta al bir krizi, vur ötekine!
16 MİLYONLUK TAKIM!
Medipol Başakşehir. Yani ülkemizin yeni şampiyonu. Belki de en üst profesyonel ligler bazında dünyanın en genç şampiyonu. Daha dünkü takım. Logosunda kuruluş tarihi 2014. Dünün İstanbul Büyükşehir Belediyespor’u. O da pek yaşlı sayılmaz; kuruluşu 1990.
Peki nasıl oldu? İBB Futbol Kulübü; 2014’te meclis kararıyla belediye bünyesinden ayrıldı. Bir firmaya yaptırılan değerlendirme sonrası 16 milyon 550 bin TL değer biçilen kulübü, içlerinde bugünkü başkan Göksel Gümüşdağ’ın da bulunduğu 7 işadamı, bu bedeli belediye kasasına koyarak devraldı.
Ve o 16 milyonluk İstanbul’un, 16 milyon TL’lik takımı, koca bütçeli kulüpleri geride bırakarak 6. yılında şampiyonluk ipini göğüslüyor. Güzel ve kârlı bir yatırım valla!
TFF VE FUTBOLUN MARKA DEĞERİ
Futbol Disiplin Talimatı. 36 ve 38 maddelerinde çok açık ve net: “... açıklamaları ile TFF’nin saygınlığını zedeleyen, futbolun değerini düşüren... TFF yöneticilerini rencide edebilecek ya da bu kişilere husumet duyulmasına neden olabilecek şekilde açıklamada bulunan...
Tutum ve davranışlarıyla TFF’nin saygınlığını zedeleyen ya da futbolun değerini düşüren... “ kişiler ‘şu, şu ... cezalara çarptırılır” diyor.
Diyor da... Kime? Benim federasyonumda okuma yazma bilen yok sanırım!.
Kural koyucu sensin. Dolayısıyla markanı koruma görev ve sorumluluğu da sende... Ama bir teknik adam çıkıp (Sergen Yalçın) basın toplantısında senin koyduğun yabancı kuralını, ‘şahane!’ diyerek aleni bir şekilde ti’ye alabiliyor. Ardından Okan Buruk aynı şekilde “Saçmalık” yakıştırmasını yapabiliyor. Keza Fatih Terim de...
Ve diğer teknik adam ve kulüp yöneticileri... Ama söyledikleri bizimkilerin bir kulağından girip diğerinden çıkıyor. Bu sadece bir örnek. Sonra da ‘Benim futbolumun marka değeri’ demeleri yok mu, beni hem güldürüyor hem de öldürüyor!
23 MART SONRASI GALATASARAY!
Fatih Terim’in pek alışık olmadığı bir tablo bu; 9 hafta galibiyete hasret kalmak gibi. Bu, pandemi, sakatlıklar, teknik taktik vs. ile izah edilebilecek bir şey değil. Hadi saha sonuçları bir tarafa, şu art arda yaşanan aksilikler ne öyle.
‘Başımızda bir musubet var ama Allah hayra çıkartsın’ dercesine bir durum. Nasıl oldu, neden oldu? Ama bence, bunun cevabını sahada filan aramayın.
23 Mart gününe bakmakta fayda var. Onun öncesi ve sonrası yaşananlar çok farklı. Umarım ‘evlatlar’ bundan iyi bir ders çıkartır!
HANİ FATİH HOCANIN KUTLAMASI?
Başakşehir şampiyon olunca beklenen yerlerden tebrikler geldi. Siyasetinden spor dünyasına, kulüplerden federasyona. Bu alanda ilginç ve sürpriz bir şey olmadı. Ama inanın o son düdük çaldığından bu yana kendi adıma Sayın Fatih Terim’den bir tebrik bekledim.
Hani o hiçbir tuğlasında emeği olmamasına rağmen büyüklerimizin Türk futboluna hizmetlerinden ötürü adını stada vererek onurlandırdığı Fatih Terim’den. En azından o kapıdaki tabelanın hatırına, sosyal medya hesabından iki satırlık bir tebrik mesajı gönderilebilirdi. Düşünsenize, son üç sezonun ikisinde Fatih Terim’in takımı, diğerinde de adının verildiği stat şampiyonluk gördü. O tabelanın hatırına bir tweet atsan hocam, olmaz mıydı.
Mesela, “Organize ve profesyonel bir kulüp olan Başakşehir’i bu zorlu süreci şampiyon tamamladığı için kutlarım” diyerek!
Misli.com’dan herkese 5 TL hediye, hemen katıl!