Oluşturulma Tarihi: Nisan 06, 2004 00:00
BİR hakem nasıl olmalı... Ya da ideal hakemde ne gibi özellikler aranmalı? Sevgili meslektaşım, Nuray Babacan'ın hafta içinde manşete taşıdığı haberinde, Türk Standartları Enstütüsü, İdeal Hakem portresini bazı koşullara bağlıyor. Bakalım, hangi hakemimiz sıralayacağım özellikleri taşıyor. Yorumu açık bırakıyorum... 1- En az lise mezunu olacak. 2- Futbol tarihini ve futbol oyununu bilecek. 3-- İnsan psikolojisinden anlayacak. 4- Tarafsız, adil, dürüst ve sabırlı olacak. 5- Soğukkanlı, titiz ve dikkatli davranacak. 6- İnsiyatifini hissettirecek 7- Vücut dilini iyi kullanacak. 8- Mesleği ile ilgili yayınları takip edecek. VE seyahat-uçak korkusu olmayacak! Evet, uçak korkusu olmayacak... Sadece uçak korkusu mu? Sevgili Bülent Yavuz'dan da korkmayacak! Bu standartı da ben ekliyorum yukarıdaki satırlara... Futbol tarihini ezberlese de... İnsan psikolojisinden anlasa da... Üst düzey eğitim görse de... Ve uçaktan korkmasa da... Bülent Yavuz'dan korktu mu, o hakeme hakem demem... Bilmem, anlatabildim mi? *** OLİMPİYAT Stadı'nda belki de son yılların en berbat derbisi oynandı... Kalite hiç yoktu. Pozisyondan çok, karambol vardı. Her derbi bir kahraman yaratırdı. Bu derbide ara ki bulasın. Pas hataları birbirini kovalıyordu. Akıllarda kalacak ne bir şut atıldı. Ne de gollük bir pas... Hakemi formsuzdu. Teknik adamları çaresiz... Maçtan sonra İngilizlerin Stadio dergisinin yazarı Sam Wvibrowv ile birlikteydik. Hem derbiyi izlemek, hem de 2005'de Avrupa finalinin oynanacağı Olimpiyat Stadı'nı incelemek için İngiltere'den kalkıp buralara kadar gelmiş... Sordum İngiliz'e... Nasıl buldun derbiyi? Net bir yanıt geldi. Derbi mi.Gerçekten bir derbi mi oynandı? Peki, hakemi nasıl buldun? Bu hakem gerçekten Türkiye'nin en iyi hakemi mi? İşte böyle yorumladı derbiyi Sam Wvibrowv. Belli ki, geldiğine, onca yol teptiğine pişmandı... *** Sebat maçından sonra VAN HOOİJDONK'a soruyorlar... Nobre ile mükemmel bir ikili oluşturdunuz. Ne dersiniz?. Evet. Birbirimizi tamamlıyoruz. Ben kötüysem o iyi oynuyor. O kötüyse, ben iyi oynuyorum. Ve devam ediyor... Nobre'de bende olmayan bazı özellikler var. İşte, bir futbolcu milyonların gönlüne böyle girer. Van Hooijdonk gibi... Kompleks yok. Kıskançlık hiç yok. Dikkat edin, F.Bahçe'nin attığı her golden sonra, golü atana ilk koşan Van Hooijdonk. Öpücüklere boğan, sırtını sıvazlayan ilk futbolcu yine Van Hooijdonk. Bir ankete göre, Hollandalı, F.Bahçe'ye gelmiş geçmiş yabancılar listesinde açık ara en sevilen futbolcu. Kötü de oynasa, F.Bahçe yenilse de tribünler onu çağırıp alkışlıyor. Biliyorlar ki, o F.Bahçe'nin kazanmasını herkesten çok istiyor. Ve kaybetmesine de yine en çok o üzülüyor!
button