Yaşar Kemal'le İnce Memed kavgası

Güncelleme Tarihi:

Yaşar Kemalle İnce Memed kavgası
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 08, 2002 01:51

Ünlü gazeteci Bedii Faik ‘‘Basın Matbuat Derkeen... Medya’’ serisinin üçüncü cildinde, Yaşar Kemal'in, daha sonra adını bütün dünyaya duyuracak olan İnce Memed romanının yayımlanma öyküsünü de anlatıyor. Bugünlerde ‘‘Karıncanın Su İçtiği’’ adlı yeni romanıyla gündemde olan Yaşar Kemal, ‘‘macera romanı’’ diye nitelediği İnce Memed'e imza koymak istemez. Neden mi? Bedii Faik cevaplıyor bu soruyu.

‘Doğru sana geldim baba' dedi (...) ve elindeki koskocaman, şişkin mi şişkin zarfı önüme koyarken ekledi:

‘Al bu senin. Cumhuriyet'ten çekip alıyorum, sen yayımla!'

Ve anlattı. Son romanıydı bu. Ama gazetede dizi olması kolaylığına uygun düşmesi için bir macera romanı yazmıştı, hiçbir edebi iddiası yoktu ve tıpkı Peyami Safa'nın macera romanlarına koyduğu ‘Server Bedi' imzası gibi, o da bu romanını Yaşar Kemal adıyla yayımlamayacak, uydurma bir adla, bir nam-ı müstearla neşredecekti. Eserini Cumhuriyet'ten çekip almasına gelince, bunu Cevat Fehmi'nin tutumuna dayandırıyor ve Cumhuriyet'in yazı müdürü olan Cevat'ın, kitabın başındaki yirmi sayfa kadar tutan upuzun bir girizgahı sıkıcı bulup çıkarmak şartına katlanamadığını söylüyordu!

Masama bıraktığı çok hacimli büyük zarfı önüme çekerek,

‘Bak Yaşarcığım' dedim, ‘bir defa hiç şüphen olmasın ki burası da senindir ve böyle bir durumda Dünya'yı düşünmen ve sıcak bir kucak sayman bizleri sadece sevindirir. Tabii eserini yayımlayacağım ama anlayamadığım bir taraf, bir macera romanı ile edebiyatı neden ille de uyuşmaz bulduğun ve imzanı atmaktan kaçındığındır!'

Hemen atılmıştı:

‘Yok yok... Okuduğun zaman sen de göreceksin ki tam bir macera romanıdır bu ve Yaşar Kemal imzasıyla bir arada durması bence imkánsız!’’

EDEBİYATIN GÖZDESİ

Yaşar Kemal böyle der demesine ama Bedii Faik tatmin olmamıştır. O gece oturup Yaşar Kemal'in ‘‘İnce Memed’’ adını verdiği romanı okumaya başlar. Evet, romanın başındaki girizgáh hem hayli uzun, hem de hayli sıkıcıdır ama romanın bütünü müthiştir. Bunu müstear isimle yayımlamak Yaşar Kemal'e, Dünya'da yayımlamak ise Cumhuriyet'e haksızlıktır:

‘‘Seni' dedim, ‘Önce tebrik ederim. İnce Memed bence senin en güzel eserin! Ama sonra da hemen teessüf edeceğim, böyle bir eseri ikinci plana atıp, edebi saymadığın ve adına layık bulmadığın için! Hayır yüzde yüz haksızsın, bu eser senin imzanla yayınlanmalı ve hem de gene Cumhuriyet'te yayımlanmalı.'

Donup kalmış gibiydi. Karşı koymasına hiç meydan bırakmadan hemen yapıştırdım:

‘Bak şimdi ne yapacağım. Sen burada oturup beni bekleyeceksin, ben Cumhuriyet'e gidip, Nadir Nadi'yle konuşacağım. Hiç şüphem yok, seni kaybetmek istemeyecek ve bana teşekkür edecektir. Yalnız bilmiş ol ki, imzanı atman şartını ona da söyleyecek ve ancak bunu kabul edersen eseri yayınlamasında ısrar edeceğim!’’

Dediğini de yapar Bedii Faik. Çok geçmeden Nadir Nadi'nin karşısında görürüz kendisini. Bedii Faik'in, Nadir Bey'i ikna etmesi hiç de zor olmamıştır.

Arkasından Yaşar Kemal'i Nadir Bey'e gönderir Bedii Faik. Yaşar Kemal, olup bitenlerden son derece etkilenmiş ve şu sözleri söylemekten kendini alamamıştır: ‘‘...Bunu asla unutmayacağım. İnce Memed kitap olduğu zaman onu sana ithaf ettiğimi de ekleyeceğimden hiç şüphen olmasın!’’

Bedii Faik'in buna verdiği cevap, memleket mensuplarının zihniyetinin, ta o zamanlardan nasıl belirlendiğinin somut bir ifadesi gibidir aslında: ‘‘İşte o ithafı yapamazsın Yaşarcığım. Ben solcu değilim ve senin çevren buna dünyada razı olmaz ve izin vermez!’’

Sait Faik kimin oğlu

Geçmiş gün, Sait Faik'e pasaport gerekmiş ama emniyete başvurunca, o yıllarda hayli yaygın olan cevabı almıştır: Bekleyin! O da çareyi, bir Çiçek Pasajı akşamında tanıştığı, daha sonra da Burgaz-Heybeli seferlerinde kaynaştığı Bedii Faik'e başvurmakta bulmuştur.

Ertesi gün Bedii Faik ilk iş olarak Emniyet'ten bir arkadaşını arayacak ve onun, ‘‘Hemen inceleyeceğim’’ sözü üzerine biraz rahatlayacaktır. Öğleye doğru kapısını çalan sivil komiser ise aynen şunları söyleyecektir: ‘‘Efendim' dedi, ‘Müdürümün selamları var, oğlunuz sanıyorum pasaport istemiş. Şimdi sizden bir kefalet senedi imzalamanızı rica ediyoruz. Evrakı tamamlar tamamlamaz da hemen pasaportu takdim edeceğiz.'

‘Oğlunuz’’ lafını düzeltmek, dilimin ucuna kadar geldi ama, kendimi tuttum ve sevimli polisin önüne açmaya başladığı birtakım kağıtlara hayretle bakarak,

‘Peki ne gerekiyorsa yapayım' demekle yetinmeyi daha ihtiyatlı saydım (...)

Bir küçük not ekleyeyim ki, olaydaki ince tuhaflık gözlere daha rahat girsin:

Sait Faik benden on yaş kadar büyüktü!..’’
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!