Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2003 12:13
Dünyamız, her yüzyılda ortalama olarak 2 kez şiddetli volkanik püskürmelere sahne olduğunda bilim adamları jeolojik felaketten söz ederler.
Güçlü sarsıntılarla yanardağ bacalarından püsküren lavlar kentleri ve doğayı kavururken insanlara kaçma fırsatı bile kalmaz, 10 000’lerce insan yaşamını yitirir. Fakat dünyanın herhangi bir yerinde günden günde tekrarlanan küçük püskürmeler pek hissedilmez. Son derece tehlikeli olduğu tahmin edilen 100 yanardağın 50’sinden her yıl boşalan enerji yüzünden insan ve hayvanlar yedi tehlikeyle karşı karşıya geliyor: Lavlar, yıkıcı akıntılar, yer kayması, gazlar, püskürme, çamur akıntıları ve çamur selleri. Boşalan enerjinin gücü ve yer değiştiren maddelerin oranı olağanüstüdür. Aralık 1991 yılında örneğin Etna yanardağından dakikada yaklaşık olarak 360 metreküp lav akmış ve bu güçlü akıntı, taş ve kumdan yapılan engellerle bile durdurulamamıştı. Yanardağ473 gün kadar sürdürdü etkinliğini ve bu zaman zarfında akan lavlar kenar uzunluğu 630 m olan bir küpü dolduracak kadar da çoktu. Bununla birlikte kül ve gazlardan oluşan bulutlar yavaş yavaş akan lavlara oranla çok daha büyük felaketlere yol açabilir. Bir yolcu uçağının hızıyla vadiye inen kızgın bulutlar tüm bir yerleşim bölgesini yok edebilecek kadar güçlüdür çünkü. Martinique adasındaki Mont Pelee, Mayıs 1902 yılında 800 derecelik kızgın bir bulutu vadiye savurduğunda 58 kilometrekarelik bir alanın çölleşmesine ve St.Pierre kentinde de 29 000 insanın yaşamını yitirmesine neden olmuştu. Tabii benzer felaketler yer kaymasıyla da yaşanabiliyor. Amerika’nın kuzeybatısındaki Mount St. Helens volkanında 1980 yılında tarihin en büyük yer hareketi meydana geldi. Öyle ki hareket sırasında yerinden oynayan taşlarla kenar uzunluğu 1400 olan bir küp elde edilebilirdi. Fakat Kamerun’daki felaket daha sessiz ve aniden geldi. Nios denizindeki volkandan uzun bir süre karbondioksit sızmış ve suyun alt tabakalarında birikmişti. 21 Ağustos 1986 yılında meydana gelen bir sarsıntı sonucunda bu tabaka dağıldı ve yeni açılmış bir soda şişesindeki benzer bir biçimde fışkıran gaz 1746 köylünün yaşamına mal oldu. Birçok püskürmede, tehlike, muazzam kül yağmurlarıyla gelir. Örneğin İzlanda’daki Laki volkanı 1783 yılında saniyede 24 000 ton kadar volkanik madde savurmuştu. Ve bu püskürme sırasında bacadan fışkıran maddenin yoğunluğu yaklaşık 175 m yüksekliğindeki bir yapının kütlesine eşitti. Üstelik bu etkinlikler sırasında ev büyüklüğündeki parçalar bile kilometrelerce uzağa savrulabiliyor. Ama küçük parçacıklar da tehlikelidir. Mesela St.Helen yanardağından yükselen 25 000 m yüksekliğindeki kül bulutu bir yolcu uçağının çıkabildiği seviyenin iki misline eşitti. Ve kızgın kül yığınları bazı durumlarda yamaçlarda güçlü çamur akıntısına dönüşmekte. İşte Kolombiya’daki Nevado del Ruiz volkanında Kasım 1985’te yaşanan da buydu. Muazzam sıcaklık yüzünden zirvedeki buzullar erimiş ve volkanik külleri de beraberinde sürükleyerek saniyede 30 000 metreküp yoğunluğunda akarak çok sayıda kente sızmıştı. Dünyanın en büyük akarsuyu Amazon bile aynı sürede ancak altı misli su taşımakta deltasına. İnsanlık için en büyük felaketi oluşturan yanardağ püskürmesi Ağustos 1883 yılında yaşandı: Sumatra ve Java arasında yer alan Krakatau volkanı etkinleştiğinde 40 m yüksekliğinde bir sel dalgası zikzak şeklinde kıyıdaki köylere yerle bir ederek 36 000 kişinin hayatını almıştı. Küller yaklaşık 700 000 kilometrekarelik bir alana yayılmış ve dev volkanın gökyüzüne savurduğu 22 000 000 000 metreküp volkanik malzeme yaklaşık olarak 270 kilometrekarelik bir gölü dolduracak miktardaydı.