Science et Vie/Ocak 2006-Sayfa 78-83 / Çeviri: Anahid Hazaryan
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2006 00:00
Fransa’da ilk kez uygulanan yeni bir yöntemle, kalp krizi geçiren bir hastanın vücut sıcaklığını düşürerek uyutan doktorlar ölümü geciktirmeyi başardılar.
Oksijen pompalarının uğultusu, neon lambaların çiğ ışığı... Hemşirelerle çevrili yatağın ortasında uzanmış olan adam derin bir uykudaymış gibi yatıyor. Yaklaşık 40 yaşlarında. Kendisi bir buçuk gün kadar önce enfarktüs teşhisiyle hastanenin acil servisine getirildi. Doktorlar kalbi yeniden çalıştırmayı başardılar.
Solunum yardımıyla göğüs kafesi makinenin ritmiyle hafif kalkıyor. Kontrol ekranında kalp atım frekansı düzenli olarak kaydediliyor. İlk bakışta, Paris’teki Lariboisiere Hastanesi’ndeki bu yeniden canlandırma servisi diğerlerinden farklı değil gibi gözüküyor.
Ama görünüşe aldanmamak lazım. Burada özel bir dikkat söz konusu: Hasta otuz altı saattir vücut sıcaklığı düşürülmüş halde uyutuluyor. Hasta getirildiğinde doktorlar kalbi yeniden çalıştırdıktan sonra soğutucu makineye bağlı çeşitli kateterleri, küçük sondaları damarlarına soktular.
Amaç beyni korumak
Böylece organizmasında dolaşan kan "soğuk noktalar"la karşılaştığında düzenli olarak soğumaya başladı.
Sonuçta vücut sıcaklığı 32 Ğ 33 dereceye düşürüldü. Bu da normal vücut sıcaklığının yaklaşık beş derece altında. Bu ilginç müdahalenin amacı çok açık:
Fransa’da ilk kez denenen bu "vücut sıcaklığını düşürerek uyutma" yönteminin uygulayıcılarından Doktor Nicolas Deye, bu şekilde hasta uyandığında beyninin daha iyi bir durumda olacağını söylüyor. Kendisi şu açıklamalarda bulunuyor:
"Bu yöntem bazı servisler tarafından benimsense de henüz yaygınlaşmış değil. Amaç geçici bir kalp krizinin ardından hastalardaki nörolojik sıkıntıları sınırlamak."
Halen her yıl kalp krizi geçiren 40 bin Fransız arasında yüzde 10’dan daha azı doktorlar tarafından kurtarılabiliyor.
Hücre intiharını önlemek
Bu krizlerden sağ çıkmayı başaranlar ise bellek, konuşma, hareketlerde sıkıntı gibi sayısız nörolojik hasarla karşı karşıya kalıyorlar. Doktor Deye de zaten kalbin durmasını izleyen iki saat içinde bu vücut sıcaklığını tedavi amaçlı olarak 33 dereceye düşürme yöntemiyle bir iyileşme sağlamayı hedefliyor.
1950 yılında ortaya konan yöntem
Kalbin durması halinde vücut sıcaklığını düşürme yeni bir tedavi yöntemi değil. Soğuğun beyin üzerindeki koruyucu etkileri 50’li yıllardan itibaren keşfedildi. Ancak o yıllarda bu vücut sıcaklığını düşürme yöntemi tartışmalıydı. Hücre araştırmaları olmadığı ve yararları da tam olarak bilinmediği gibi uygulanan yöntem de son derece ilkeldi; vücuda doğrudan buz kalıpları yerleştiriliyordu.
Bu koşullarda sıcaklık eğrisini kesin olarak kontrol etmek imkansızdı, sıcak soğuk değişimi hastanın organlarının korunmasında risk oluşturabilirdi. Bu gibi nedenlerden dolayı hipotermi gözden düştü yalnızca cerrahlar beyin ve kalbin karmaşık ve nadir bazı ameliyatlarında bu yönteme başvurmaya başladılar.
2000’li yıllara gelindiğinde, yeni kan dolaşımını soğutma cihazları bu olumsuz tabloyu tamamen tersine çevirmeyi vaat ediyor. 2002 yılında Avusturya’da vücut sıcaklığı düşürülen ve düşürülmeyen hastaları karşılaştıran bir çalışmada, 24 saat boyunca hipotermiye maruz kalınması halinde hayatta kalma oranının yüzde 45’ten yüzde 60’a çıktığı gözlendi. Ancak bunun için salt kalp durmasının söz konusu olması, başka bir kalp komplikasyonu ya da patolojiyle bağlantılı olmaması gerekiyordu.
Ancak ne yazık ki, pratikten ve acil müdahaleden kaynaklanan nedenlerden dolayı vücut sıcaklığını düşürme kalp durmasının meydana gelmesinin hemen ardından başlatılamıyor. Doktorlar hayatta kalma şansını artırmak amacıyla hücrelerin kendi kendilerini yok etme sürecini bloke etmek için daha uzun süreli bir "vücut sıcaklığını düşürüp uyutma" yöntemini benimsiyorlar.
Domuzların vücut sıcaklığı 10 dereceye kadar düşürülebiliyor
1. Soğutma
Ölümcül yaraları olan bir domuza 4 derecelik tuzlu bir solüsyon enjekte ediliyor.
2. Askıya alınan hayat
28 dakikada hayvan 27 derece kaybediyor. Kalp donuyor ve beyin dinlenmeye başlıyor.
3. Yeniden canlandırma
3 saat sonra sıcak kan aşılanıyor. Kalp ve beyin yeniden faaliyete geçiyor ve domuz eski yetilerine kavuşuyor.
Soğuk, nöronların yok olmasını nasıl engelliyor?
Organların saklanması uzmanı Gerard Mauco da, vücut sıcaklığını düşürmenin "kalp krizinden birkaç dakika sonra meydana gelen nöronların kendi kendilerini yok etme mekanizmasını sınırladığını" belirtiyor.
Nitekim kalp atışları durduğunda kan dolaşmadığından organlar da hücrelerin düzgün çalışması için vazgeçilmez olan oksijenden mahrum kalıyorlar.
Böbrek gibi bazı organlar oksijenden mahrum kalmaya dayansalar da diğer organlar böbrekler kadar dayanıklı olamıyor.
Üstelik bunlar arasında en hassas olanı da en değerlisi yani beyin. Fransız araştırmacı Mauco, nöronların biyokimyasal aktivitesinin raydan çıkması için beş dakikanın yeterli olduğunu söylüyor. Bu durumda beyin hücreleri adoptoz adı verilen gönüllü "intihar" sürecine giriyorlar.
Süreci durdurmak önemli
Bu süreç hemen durdurulmadığı takdirde lezyonlar ortaya çıkıyor. Daha da kötüsü kalp yeniden çalıştırılsa bile beyin kendi kendini yok etmeyi sürdürüyor.
Nedeni ise yeniden akın eden kan oksijen yokluğunda ortaya çıkan enflamatuvar moleküllerle yükleniyor. Gerard Mauco konuyla ilgili şu açıklamalarda bulunuyor:
"Soğuk hücrelerin aktivitesini durduran güçlü bir frenleyici olarak etki ediyor; vücut sıcaklığının altındaki her santigrad metabolizmayı yüzde 5 ila 7 oranlarında daraltıyor. Daha da çarpıcısı, hipotermi bazı tahrip edici biyokimyasal reaksiyonların oluşumunu da engelliyor."
Böylece bazı tahripkar eylemlere maruz kalan nöronlar hastanın vücudunun aniden soğumasıyla kurutuluyorlar. Bu nedenle, bu intiharları acele önlemek zorunlu.
İdeal sıcaklık arayışı
"Vücut sıcaklığını düşürerek uyutma"da "ideal" sıcaklığı bulmak önemli. Böylece bu yöntemden beklenen yararlarla hastaların karşı karşıya kaldıkları riskler arasında en uygun uzlaşma formülü bulunmuş olacak.
Şimdilik ikincil etkilerin az olması nedeniyle 33 derecelik eşik belirlendi.
Teorik olarak daha düşük bir sıcaklık daha fazla iyileşme sağlayabilir, ama vücut sıcaklığıyla çok fazla oynamak da yanlış.
Ayrıca kalp ritmi, solunum ya da fırsatçı enfeksiyonlarla ilgili sorunlar da vücut sıcaklığının çok fazla düşürülmesi halinde bu hastaların yaşama şansını azaltacak tehlikelerdir.
Gittikçe daha soğuk
Fransız bilim dergisi Science at Vie’nin ocak sayısında yayımlanan yazıda uzlanlar şöyle diyor: "Dikkatli olmak zorundayız. Belki bir gün en fazla 28 dereceye kadar soğutabiliriz ama bu derecenin altı hasta için risk oluşturur özellikle de kalp ritmiyle ilgili ciddi sorunlar uygulamadan elde edilebilecek yararları aşar."
Öte yandan, bazı araştırmacılar özellikle de Amerikan ordusuyla çalışanlar sınırları olabildiğince aşıp vücut sıcaklığını 10 dereceye kadar düşürebileceklerini iddia ediyorlar! Kuşkusuz şimdilik araştırmaları yalnızca hayvanları kapsıyor ama deneylerinin oldukça ilginç olduğunu da söylemek gerekiyor.
Kalp durduktan üç saat sonra vücut sıcaklığını 10 dereceye düşürerek tekrar hayata döndürmek! Boston cerrahi araştırma merkezi ve San Diego Üniversitesi’nden bir grup askeri ve sivil Amerikalı doktor domuzda bunu gerçekleştirmeyi başardılar.
Araştırma ekibinden cerrah Hasan Alam, deneyin hayvanın kanının büyük ölçüde boşaltılmasına dayandığını kaydediyor.
Nasıl yapılıyor
Kan hacmi azalırken hemen bunun yerine vücut sıcaklığını yarım saatte 37 dereceden 10 dereceye düşürecek çok soğuk tuzlu bir solüsyon konuluyor. Hayvanın hayatta kalma şansını artırmak için soğutma çok hızlı olmalı.
Kanın yüzde 50’sinin yerine buzlu solüsyon konduğunda, tam da o anda cerrahlar kanamayı durduruyorlar. Domuzun vücut sıcaklığı 10 derecede sabitlendiğinde, hayvan üç ay boyunca kalbi hiç atmadan uyuyacaktır.
Doktorlar bu uyuma evresinde beyinde neler olup bittiğini bilmediklerini çünkü halihazırda kullanılan cihazların işleyişinin soğuk tarafından engellendiğini belirtiyorlar. Doktorlar da bu süreçle ilgili bilgisizliklerini itiraf ederek, söz konusu durumu "hayatın askıya alınması" olarak adlandırıyorlar.
Üç saat geçtikten sonra 37 derecede saklanan kan yeniden vücuda enjekte ediliyor. Hayvan yavaş yavaş ısınıyor ve kalbi tekrar çalışmaya başlıyor. Yani sanki öteki dünyaya gidip gelmiş gibi...
Ama hepsi bu da değil. Doktor Alam," Uyutulmayı izleyen 12 saat içinde hayvan ayağa kalkmakla kalmayıp üstelik psikolojik ve bilişsel testleri de son derece normal çıkıyor. Bu durum da bizler için bile son derece şaşırtıcı" diyor.
Alam, beş yıl içinde Amerikan ordusunun savaştığı yerlerde bu deneylerin insanlar üzerinde de başlatılabileceğini umuyor. Ama tıp dünyası insanların kobay olarak kullanılmasına pek sıcak bakmıyor.
Oksijenin yerine gaz
Washington Üniversitesi’nden moleküler biyolog Marc Roth’un fareler üzerinde gerçekleştirdiği bir başka deneyde de hayatı askıya almak için soğuk yerine gaz kullanıldı. Yani H2S gazıyla vücut ısısı düşürüldü. Bu gazı soluyan kemirgenler beş dakikada soğutularak uyutuldular.
Bunların saniyedeki 120 soluması 10’a geriledi. Böylece hayvanların vücut sıcaklığı 16 dereceye kadar düştü. Altı saatlik tedavinin ardından hayvanlar oksijenin altına yerleştirilerek canlandırıldı; üstelik herhangi bir kalıcı hasar da meydana gelmedi.
Bu ilginç fenomen H2S ve oksijen arasındaki az çok benzerlikle açıklanabilir. H2S molekülleri hücrelerin çeşitli biyokimyasal reaksiyonlarında yer alıyorlar ve bu değiş tokuş da oksijen olmadığında ortaya çıkan toksik moleküllerin oluşumunu engelliyor.
Peki bu durumda sihirli bir formülden söz edilebilir mi? Tam olarak değil. Unutmamak lazım ki, H2S kullanılması son derece riskli toksik bir gaz. Ancak yine de Gerard Mauco organizmanın sınırlarının kaldırılması halinde birgün yeni kaynaklar bulunabileceğini umut ediyor.
Kısacası bu konuda çeşitli uygulamalar tartışılsa da şu bir gerçek ki, yüzlerce kişi günümüzde hayatta biraz daha fazla kalabilmeyi "vücut sıcaklığını düşürerek uyutma" yöntemine borçlular.
1. Normalde kan nöronları suluyor
Kan nöronlara mitokondriyalar tarafından ATP üretilmesini sağlayan glükoz ve oksijeni ulaştırıyor. ATP kalsiyum, glütamat naklini sağlayan hücre yakıtıdır.
2. Kalbin durması nöronları oksijenden mahrum bırakır: Bunlar kendi kendilerini yok ederler
Beş dakika boyunca oksijensiz ve glükozsuz kalındığında, hücre paralize olur. Glütamat ve kalsiyum tehlikeli bir biçimde birikir, serbest radikaller (hücre zehri) ortaya çıkar. Hücre enflamatuvar reaksiyon ve intihar etmesine yol açan kaspazla (enzim) karşı karşıya kalır.
3. Zamanında soğutulduğunda bazı nöronlar kurtulur
Tedavinin ardından vücut sıcaklığı 33 dereceye düşürülür, toksik reaksiyonlar engellenir. En az etkilenen hücreler yeniden faaliyete geçer.
3"... Diğerleri çürür
Buna karşılık, soğuk desteğine rağmen çok ciddi hasar görenler çürürler.
Kadavrayı dondurmak yasak
Kadavraları dondurarak birgün dirileceğini umut etmek bilimsel bir yöntem değil yalnızca bir inanış. Şimdiye kadar canlanan ölü hiç olmadı. Bu konuda en ünlü vaka Doktor Raymond Martinot’nunki. 1984 yılında doktorun karısı ölür. Kendisi bunun üzerine Loire’daki şatolarında karısını soğuk hava deposuna koyar. Hukuksal boşluklardan da yararlanarak, Dr. Martinot kadavrayı eksi 60 derece soğukta dondurucuda tutarak kan pıhtılaşmasını önleyen bir ürünle bir antijel aşıladı. On yıl sonra da kendisi öldü ve isteği doğrultusunda donduruldu. Zaman geçti ve dondurma yeni vakalarla karşı karşıya kalan yetkilileri tedirgin etti. 2002 yılında mahkeme kararıyla çift gömüldü ve kadavraların dondurularak saklanması o tarihten sonra yasaklandı. Günümüzde ABD’de bazı kuruluşlar bir servet karşılığında müşterilerinin vücutlarını sıvı azotta saklamayı öneriyorlar.