Tiflis’teki bir hastanenin ameliyathane-sinde derin bir uykuda olan Davut, iki yıl içinde beşinci ameliyatına hazırlanıyor. Hukuk öğrencisi olan Davut 19 yaşındayken bir kazada kalçasını ve baş parmağını kırmış. Bir cerrah kırıkları sabitlemek amacıyla metalik parçalar koyuyor; ancak ne yazık ki bu uygulama sırasında hiçbir antibiyotiğin yerinden kımıldatamayacağı korkunç bir bakteri de metallerle beraber vücuda yerleşiyor.
O zamandan beri her ameliyat başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bir staphylococcus (çeşitli enfeksiyonlara yol açan bir tür bakteri) yavaş yavaş kemiklerini kemiriyor; bunun sonucunda da kronik osteomiyelit (kemik enfeksiyonu) ortaya çıkıyor.
Şimdiye kadar hiçbir antibiyotik çare olamadığı için David sonunda kendisini, eski komünist ülkelerde cerrahi enfeksiyonlara son derece başarılı müdahaleleriyle tanınan Dr. Guram Gvasalia’nın sihirli ellerine teslim ediyor.
Dr.Gvasalia mucize gerçekleştirmediklerini ancak Batı biliminin yenilgiye uğradığı pek çok vakada başarılı olduklarını kaydediyor.
1910’lara dayanan bir keşif!
Cerrrahın odası Sovyetler’in çöküşünden beri kaynak sıkıntısı çeken, son derece düzensiz bölge hastanesinin on
birinci katında yer alıyor.
Ancak yine de bu kötü koşullarda, pek de iyi aydınlatmayan sarı ampullerin ışığında Batı kimyasının en iyi moleküllerine bile meydan okuyan, en korkunç enfeksiyonlarla mücadelenin belki de geleceği belirleniyor.
Guram Gvasalia’nın sırrı mı? Savaş öncesi döneme ait, daha sonra antibiyotikler ortaya çıktığı için hiç ilgilenilmemiş ama Gürcistan’ın üzerine eğilip geliştirdiği eski bir reçete: "fagoterapi".
"Fago/faj" ya da daha akademik bir adla bakteriyofaj, bakterilerin virüslerini tanımlıyor. İnsan hücreleri için tamamen zararsız olan bu virüsler, enfekte ettikleri bir bakteriyi en az otuz dakikada yok edip burada yüzlere varan sayıda çoğalıyorlar.
Olağanüstü başarılar
İlaçların hiçbir etki göstermediği vakaların gittikçe arttığına dikkat çeken Guram Gvasalia, "faj"ların son derece etkili bir seçenek sunduklarını kaydederek, bunların kullanımından son yirmi beş yıldır olağanüstü sonuçlar elde ettiklerini belirtiyor.
Fagoterapi Batı’da gözardı edilse de, "faj"lar Kanada kökenli Felix d’Herelle ve Gürcü arkadaşı Georges Eliava tarafından 10’lu yıllarda keşfedilmelerinden beri tüm biyologlar tarafından biliniyorlar.
d’Herelle ve Eliava keşiflerinin tüm sırlarını ortaya koymadan çok önce bu olağanüstü potansiyeli belirlemiş ve Gürcistan’da tamamen bu küçük yaratıklara adanmış bir araştırma merkezi kurmayı başarmış.
ABD yardımı da var
Şimdiki adı Georges-Eliava olan mikrobiyoloji enstitüsü tüm krizleri atlatabilmiş. Kuşkusuz günümüzde, kapitalist dünyanın antibiyotiklerinin yasak ve fagoterapinin tek çözüm olduğu, 800 kişinin günde 1 ton bakteriyofaj ve Sovyet ülkeleri için diğer ilaçları ürettiği komünist yıllar özlemle anılıyor.
Ancak yine de neoklasik tarzdaki hastane binasının sütunları artık sallansa da, 90 araştırmacı tüm yokluklara rağmen azimle çalışıp uluslararası kuruluşların taleplerine başarıyla cevap veriyorlar.
Hatta Amerikan hükümeti bakteriyolojik silahlara karşı bir çözüm bulmak umuduyla Gürcü enstitüye son derece sofistike laboratuvar malzemeleri yolluyor.
"Her faj bir bakteriye özgüdür"
Faj morfolojisi laboratuvarı sorumlusu Zemphira Alavidze, bu bakterileri bir Petri tabağında toplayıp daha sonra değişik bakteriyofaj preparatlarını buraya yerleştirdiklerini kaydediyor.
Birkaç gün beklemesi gereken antibiyotiklerin etkililik testinin tersine sonucun ortaya çıkması için birkaç saat yeterli. Bir preparat etkiliyse, yerleştirildiği yerde hiçbir bakteri varlığını sürdürmüyor.
Enstitünün moleküler biyoloji laboratuvarı sorumlusu Mzia Kutatcladze, fajlardan her birinin bir bakteriye özgü olup diğerlerini göz ardı ettiğini belirtiyor.
Belli bir patojeni hedef alıp da organizmadan beslenen, ama ona zarar vermeyen bakterileri yaşatmak gerektiğinde büyük bir avantaj.
Gürcü bilim adamları, antibiyotiklerden farklı olarak, fajların ağız ya da bağırsak florasını tahrip etme riskinin çok az olduğunu belirtiyor.
Peki suçlu bakteriyi hedefleyecek doğru faj nasıl bulunacak?
Etkili bir kokteyl
Enstitüde çalışan uzmanlar laboratuvarlarında yüzlerce değişik fajdan oluşan bir koleksiyona sahip. Ancak iyi olanı bulmak için hepsi içinde arama yapmak gerekmiyor; genellikle en yaygın görülen mikroplara karşı etkililiğini kanıtlamış olan pek çok fajlı bir kokteyl kullandıklarını ifade ediyor.
Yaklaşık altı ayda bir kokteyle, kesin olarak tanımlanmış ve üretimi istikrara kavuşturulmuş yeni fajlar ekleniyor.
Bu Gürcü enstitünün çalışmalarıyla ilgili olarak Kiril alfabesinde o kadar çok makale yazılmış ki, Rusya günümüzde kendi faj preparatlarını hazırlamak ve geliştirmek için enstitüyle olan bağını koparmış bulunuyor.
Her bakterinin fajı varYeni fajlar bulmak amacıyla enstitü çalışanları laboratuvarların birkaç yüz metre ilerisinde akan nehirden biraz su alıyorlar. Bakteri virüslerinin biyoçeşitliliği o kadar büyük ki, suyun içindeki bakterileri kültive eden uzmanlar, her defasında o zamana kadar rastlanmamış fajları bulmayı başarıyor.
Mikroorganizma genetiği laboratuvarı sorumlusu Nino Chanishvili, şimdiye kadar yok etme kapasitesine sahip fajı olmayan hiçbir bakteriye rastlamadıklarını kaydediyor.
Gürcistan’ın en modern oftalmoloji birimine sahip olan bölge hastanesinde de, hastane enfeksiyonlarının önlenmesi amacıyla sistematik olarak bir faj kokteyli uygulanıyor.
Sokak çocukları, anne babasız çocuklar ve kalabalık ailelerle ilgilenen bir sivil toplum kuruluşu olan Genesis kliniğinden cerrah Rupen Gazarian da, fajları günlük olarak kullandığını kaydediyor.
Gürcü ve Polonyalı başka doktorlar da septisemi (kan iltihabı) hastalarının kanına faj enjekte etmek suretiyle hastaları kurtardıklarını kaydediyor.
Fajlar, bağışıklık sistemi tarafından durdurulmadan önce, işlerini hallediyorlar.
Batı tıp kültürüne aykırı
Peki fagoterapi bu derece iyi işliyorsa o halde niçin Batı Avrupa’da ve ABD’de tamamen göz ardı edilmiş bulunuyor?
Bunun nedeni bilgisizlik değil unutma.
Bu ülkeler 30’lu yıllarda, kullanımı ve saklanması kolay antibiyotikler piyasaya çıkmadan önce bu yönteme başvurdular.
Günümüzde Pasteur Enstitüsü’nde antibiyodirenç uzmanı Patrice Courvalin’e bu tedavi yöntemiyle ilgili düşüncesi sorulduğunda şöyle cevaplıyor:
"Hiçbir yararı yok. Kontrol edilemeyecek kadar hassas ayrıca bakteriler de bakteriyofajlara direnirler."
Atlantik’in öte yakasında, Washington’daki Evergreen State Gollege’dan mikrobiyolog Elizabeth Kutter ise bu fikri paylaşmıyor.
Batı tıbbı gözlüyor
Ona göre, bakterilerin direnci sorun değil, çünkü daha etkili yeni bir faj bulmak için birkaç gün yeterli. Kendisi bununla birlikte, bir bakteri direnç gösteremediğinde antibiyotiklerin önemini koruduğunu da sözlerine ekliyor.
Ancak Batı kriterlerine göre, fajların özelliklerinin belirlenmesi, seçme, arıtma, etkili klinik deneylerinin yapılması prosedürlerinin standardizasyonu fagoterapinin kabulünün önündeki başlıca engeller.
Araştırmayı genişletmek amacıyla Elizabeth Kutzer sık sık Doğu Avrupa’ya seyahat ediyor.
Ancak Batı dünyasının her şeye rağmen bu yöntemle ilgili ciddi çekinceleri var: Hastayı hareketsiz bir molekülle değil de canlı bir organizmayla tedavi etmek, gerçekçi sayılabilecek kaygılar uyandırıyor.
Bu da kuşkusuz hiçbir klinik deneyin tatmin edici bir sonuç ortaya koymamasından kaynaklanıyor.
Kuzey Amerika’ya
Ayrıca hangi eczacılık kuruluşu doğrudan doğadan gelen, hiçbir teknik uygulamadan geçmemiş bir ilaca yatırım yapmak ister ki? Üstelik çok fazla getirisi de olmayan bir uygulama... En azından antibiyotikler kadar karlı olmadığı kesin.
Batı’da durumun değişmesini beklerken umutsuz hastalar dertlerine derman bulmak amacıyla yüzlerini Gürcistan’a çeviriyorlar.
Fransa’da yayımlanan bilim dergisi Science et Vie’nin Ocak 2006 sayısından size unduğumuz bu habere göre:
Bu arada fajlar çoktan Kuzey Amerika’yı fethetmeye çıkmış bile ancak şimdilik Meksika sınırında bloke edilmiş durumdalar. Bu da yanki bakterileri için iyi bir
haber. Batı Avrupa’dakilere gelince onlar rahatlıkla direnç göstermeyi sürdürsünler: Kimse onların karşısına amansız düşmanlarını çıkarmaya niyetli değil.
Bakteriyofajlar Batı’ya geçecekABD’de Intralytix kuruluşu gıdalara Listeria monocytogenes bulaşmasını engelleyebilecek bir gıda katkı maddesinin onayını bekliyor. Bu, Doğu Avrupa dışında bir ilk. İnsan tedavisinde fajların kullanımına onay verilmesi zayıf bir ihtimal olsa da, bakteriyolojik tehditlerle mücadele bu yaklaşımı tersine çevirebilir. Nitekim Amerikalılar teröristlerin potansiyel olarak kullanabilecekleri şarbon v.b. dirençli mikroplara karşı bu yönteme başvurma olasılığını araştırıyor. Ve bu konuda bir alternatif de Vincent Fischetti’nin, fajların kolonize ettikleri bakterileri yok etmek için kullandıkları enzimleri izole ettiği Rockefeller Üniversitesi’nden (New York) gelebilir. Ancak klinik deneylerin hemen yapılacağı söylenemez... Kuruluşlar bunları enfeksiyon tanısında kullanmayı da planlıyorlar: Bir fajın bir ortamda çoğalması seçtiği bakterinin varlığına işaret ediyor.
Fajlar, bakterilere karşı Truva atlarıBakterilerin özgül virüsleri olan bakteriyofajların sayısı ev sahiplerinkinin on katı kadar. Dünya üzerindeki bakteriyofaj sayısı yaklaşık 10 __; böylece biyoçeşitliliğin büyük bir bölümünü oluşturuyorlar. 5 bini aşkın, 30 grupta sınıflandırılan bakteriyofaj söz konusu. Fajlar genleri devretmek ve bakterileri tanımlamak amacıyla biyoteknolojide kullanılıyor. Fajların büyük bir bölümü DNA’larını içeren yirmi yüzlü bir baş ve bir kuyruktan oluşuyor. DNA’larını bir kanal aracılığıyla bakterilere enjekte ediyor; fajlar bu kanalın ucundaki lifler sayesinde bakterilere asılıyorlar (dipteki fotoğraf). Bakteri enfekte edildikten sonra çoğalıyor ve fajın değişik bileşenlerini topluyor. Böylece zarı kesilerek komşu bakterileri enfekte etmeye hazır bir yeni faj ordusunu serbest bırakıyor.