Güncelleme Tarihi:
Oh! İlk defa bir konuda dünyanın önüne geçtik. Hem de yüzlerce yıl önüne. Şu Viagra denilen iktidar hapından söz ediyorum. Zavallılar daha yeni keşfetmişler. Ayol, bizim Osmanlı padişahları bunu tam 1300'lerde bulmuşlardı. Tek farkı, bizimkiler aynı zamanda damak tadına da düşkün olduklarından içine bin bir çeşit baharat katıyorlardı. ‘Hap kullandıklarını nereden çıkardın’ diye sorarsanız, 130 cariyeden 112 çocuğu, kendime başka türlü izah edemediğimden.
‘‘130 cariye iyi de 112 çocuğa ne gerek vardı?’’ derseniz, koskoca Al-i Osman'a veliaht doğuruyorsunuz, bir batında en iyisini bulmak mümkün mü? Bunun delisi var, sulusu var. Ama tabii 112 tane biraz fazla.
Efendim, o zaman doğum kontrol hapı yok, prezervatif de bilinmiyor, yoksa bizimkiler akıllı adamlardı, patiskadan falan bir şeyler yapıp denemişlerdir mutlaka. Geriye ne kalıyor? Padişaha ‘‘Tiz geri çekilesiz devletlum’’ demek. Anlaşılan koskoca padişaha bunu diyebilecek bir cariye çıkmamış ki neticede yüzlerce çocuk sıra sıra dizilmişler.
Bir gün bakmışlar ki şehzadeler, cariyeler, hanım sultanlar derken sarayın nüfusu neredeyse dışarıdakileri geçecek. Görüşü kuvvetli padişahlardan biri de ‘‘Biz sürsek sürsek 600 sene hüküm süreriz. Bu sürede de taş çatlasa 36'mız padişah oluruz. Ne olacak bu şehzade fazlalığı? Devlet bankası da yok ki yönetim kuruluna atayalım. Buna bir çare bulmak lazım’’ demiş. E, doğum öncesi kontrolü beceremiyorlar, o halde ne yapmalı? Doğum sonrası kontrol. Onlar da öyle yapmışlar. ‘‘Tiz boynu vurula’’ deyip fazlalıkları ortadan kaldırmışlar.
Bu arada dikkatimi çeken şey, saraydaki isim kıtlığı. Bütün padişahların, şehzadelerin isimleri aynı. Ahmet, Mehmet, Murat, Selim, Mustafa. Bir de son devirlerde nereden duydularsa Abdül'le başlayanlara dadanmışlar. Düşününce hak verdim. Padişah ne yapsın, cariyeler habire doğuruyorlar. Yüz tane çocuk, oturup her birine isim aramaya kalksa zaman yok. Daha Eflak-Boğdan'a savaşa gidilecek, gönlü edilecek 40-50 cariye sırada beklemede. Sizin anlayacağınız iş çok. Otuzuna Selim, kırkına Murat, gerisine Mustafa deyip geçiyor. Zaten bunlardan bir Murat, iki Selim ya kalır ya kalmaz. Gerisi dünyaya şöyle bir uğramış durumdalar.
Bunların anneleri de yol yordam bilmez, 15-16 yaşında cariyeler. Hepsi de Rus, Sırp, Rum, Yahudi kızlar, saraydan dışarı çıktıkları yok. Bakıyorlar kocaları Ahmet, kayınpederleri Mehmet, kayınbiraderleri Murat, kumaların çocukları desen aynı. E, o zaman şimdiki gibi ‘‘Doğacak Çocuğunuza İsimler’’ sözlüğü de yok ki. Ne bilsinler, dünyayı Ahmet'lerden, Mehmet'lerden ibaret zannediyorlar.
Hazır Osmanlı'dan söz açılmışken, şu emeklilik sistemine getirdikleri kolaylıktan bahsetmeden geçemeyeceğim. Adamlar adeta bürokrasiyi sıfıra indirmişler. Sadrazam görevdeyken eceliyle ölürse ne ala, yok ölmezse, ne yapıp edip emekli olmasıyla, hakkın rahmetine kavuşmasını aynı güne denk getirirlermiş. Bunun için de padişahın ‘‘Sadrazamın İşi bitirile!’’ demesi kafiymiş. Bu arada geride kalan çoluğu çocuğu mağdur etmemek için onları da beraber görderdikleri çokça vaki.
Ah, şu paparazziler o devirlerde olacaklardı. Onca şehzade, kadın, eğlence, para, entrika, cinayet, rüşvet, ihtişam, ihtiras, herhalde magazin dergileri her hafta ansiklopedi gibi cilt cilt çıkardı piyasaya.
O devirdeki malzeme bolluğuna inat, bir zaman çocuksuz, dolayısıyla tatsız iktidar dönemleri yaşadık. Allahtan rahmetli Özal, üç çocuğuyla çıkageldi de sessizliği bozdu. Çiller ve Yılmaz da iki çocuğuyla ortalığı biraz hareketlendiriyorlar, ama bu kadarı da kesmez. Şu Viagra denen hap, dilerim iktidardakilerin iktidarına iktidar katar da ortalık şenlenir.
Hadi bakalım tiz davranasız, bize atalarımızı aratmayasız.
Haberlere dokundum!..
Oturup aklı başında bir şeyler yazayım diyorum, kısmet olmuyor. Haberler beni baştan çıkarıyor. Bakınız Allahaşkınıza:
Özer Çiller'e verilen 6 ay hapis cezası 1 milyon 916 bin 666 lira ağır para cezasına çevrilmiş.
Gerçekten ağır ceza. Sen Türkiye'nin en önemli adamı ol, sonra kalkıp senin altı ayına bu kadar fiyat biçsinler. Adamın ağrına gider tabii.
* * *
Japonlar aşık olmak isteyen birinin kalp atışlarını hissederek yeşil ışık yakan aşk zili icat ettiler.
Hiç şaşırmadım. O robot kılıklı Japonlardan iki romantik laf etmeleri beklenmezdi zaten. Ancak zil sesi çıkarır onlar. O alet bize uymaz, kısa devre yapar.
* * *
Allah, Demirel kardeşlere ‘‘Yürü ya kulum’’ demiş.
Onlar yanlış anlayıp koşmuşlar.
Ajda Pekkan beste telifi ödememek için kasetteki şarkıları anonim göstermiş. Kültür Bakanlığı buna ses çıkarmamış.
Eee o kadar kıyak yapacaklar yengelerine.
* * *
Sivilce ilacı intihara yol açıyormuş. İngiltere ve Amerika'da bu ilacın üzerine yazıldığı halde, Türkiye'de hiçbir uyarı yapılmıyormuş.
Bizimkiler nüfus planlaması için her fırsatı değerlendiriyorlar.
* * *
Fazilet Partili Abdullah Gül ‘‘Telefonum sürekli dinleniyor’’ demiş.
Kötüye yormayın beyefendi. Hani bir sapık filan dadanmış olmasın diye dinliyorlardır.
* * *
Pul skandalı! Devlet, mahkemesine bir pul bile gönderemiyor.
Olsun! Devletin pulu yok, ama şişkin kadroları var. Versin birinin eline evrağı, yollasın. Şahsen ben kapıya gelen eli yüzü düzgün birini pula tercih ederim.