Londra’da günlerdir sıcak ve kurak bir hava egemendi ve hava kirliliğinin oluşturduğu yoğun bir pus, kentin üzerine çökmüştü. 24 Haziran 2005 günü yağmur bulutları gökyüzüne akın ederken, Britanya Sağlık Tahmini Birimi tarafından hastanelere hazır durumda olmaları yönünde bir yönerge gönderildi ve uyarıda bulunuldu.
Daha önce kendilerine astım tanısı konmayanlar da dahil olmak üzere, saman nezlesi olan herkese sokağa çıkmamaları öneriliyor, aksi taktirde astım nöbeti riskiyle karşı karşıya kalacakları belirtiliyordu.
Yetkililer boşuna kaygılanmamışlardı. 11 yıl önce aynı tarihte benzer hava koşulları polen ve sporların her zamankinden daha etkili olmalarına neden olmuş, binlerce kişi "yıldırım astımına" yakalanarak hastanelere akın etmişti.
Bu kez hastaneler çok daha hazırlıklıydılar. Her zamankinin yaklaşık sekiz katı kadar hasta astım nöbeti yüzünden hastaneye kaldırılmış olmasına karşılık, hastaneler bu konuda uyarılmışlardı ve halk da ne tür önlemler alınması gerektiğinin bilincindeydi.
İlgi artıyor
Bu ve benzer uyarıların sağladığı başarı, hava koşullarının insan sağlığını nasıl etkilediği yönündeki tahminlere duyulan ilginin artmasına neden oldu.
Giderek sayıları artan kanıtlar sıcaklık, nem, esinti ve hava kirliliğindeki değişimlerin kalp krizi, felç ve solunum yolu hastalıklarında önceden kestirilebilir bir artışa yol açtığını ortaya koyuyor.
Bu görüş ilk kez Britanya’da ortaya atılmasına karşın, dünya çapındaki salgın hastalık uzmanları ve meteorologlar şimdi biraraya gelerek insanların tam olarak nasıl, ne zaman ve nerede hastalanacaklarını önceden kestirmenin, hastane ve hastalara sağlık konusunda belirli uyarılarda bulunmanın yollarını araştırıyorlar.
Polen ölçümleri, havanın niteliğiyle ilgili güncel bilgiler ve güneş ışınlarının gücü gibi sağlıkla ilintili birtakım bilgilerle "sıkı giyinin" ya da "zorunlu olmadıkça dışarıya çıkmayın" türü uyarılar zaten bir süredir günlük yaşamımızın bir parçasını oluşturuyor.
Farkı ne?
Sağlık tahminlerinin tek farkı havayla ilgili belli bir yöreye özgü verileri o koşulların hastalığın ciddiyeti ve yayılımını
nasıl etkileyeceği yönündeki verilerle birleştirmesinden kaynaklanıyor. Her ikisinin bileşimi yaşam kurtarıcı uyarılara dönüşüyor.
Addenbrooke Hastanesi’nden Shuaib Nasser, Temmuz ayında çim poleni mevsiminin sonunda astım nöbetlerinde korkunç bir patlamanın yaşandığı, 2002 yılından beri yıldırımlarla astım arasındaki bağlantıyı araştırıyor.
"Yıldırım astımının" gerçek bir olgu olduğuna dikkat çeken Nasser,"Hastalarda risk yaratabilecek ve bu yüzden de belli bir stratejinin izlenmesini gerektiren türde bir yıldırımlı fırtınanın ne zaman patlak vereceğini önceden kestirmenin kesin bir yolu olmalı," diyor.
Kırmızı alarm
Bu yöntemi belirlemek son derece kolay. Yıldırım astımı görüldüğü kadarıyla yalnızca saman nezlesi olanlarla polene ve Nasser’e göre mantar sporlarına da duyarlı alerjik astımlıların bir bölümünü etkiliyor. Bu hastalığın yüksek düzeyde polen, hava kirliliği ve sıcak durgun hava bileşiminin oluşturduğu belli hava koşullarıyla da yakından bağlantılı olduğuna inanılıyor.
Bulutlar biraraya toplandıkça, yukarıya yükselen hava yerdeki kirlenmeye yol açan unsurlarla polen taneciklerini emiyor. Tanecikler donuyor ve bulutların tepesine ulaştıklarında parçalanarak içeriklerini ortaya saçıyor ve daha alerjen bir yapıya bürünüyorlar.
Yağmur bu polen parçalarını yeniden yeryüzüne taşıdığında, bunlar şiddetli alerjik etkilere neden oluyorlar. Bu olaylar
dizisinin kavranması ve önceden kestirimi bu tür hastalıkların ne zaman ve nerede patlak vereceğinin önceden kestirilebilmesini çok daha kolaylaştırıyor.
Niteliksiz havanın ölümcül etkisi
Bu durumlara çok ender tanık olunmakla birlikte, sıcaklıklardaki normal mevsimsel dalgalanmalar da sağlığı ciddi biçimde etkileyebilir. Kışın sıcaklıklar düşerken ölüm oranları da yükselmeye başlıyor.
1997 yılında Avrupalı bir grup araştırmacı tarafından yapılan ve The Lancet dergisinde yayımlanan bir rapor, soğuğun sağlık üzerindeki etkisinin yaşanan yere göre değiştiğini ortaya koyuyor.
Ilıman bir iklimin egemen olduğu Londra’da 18Ü C’nin altındaki her bir derecelik düşüş için ölümlerde %1,4’lük bir artışa karşılık, soğuk hava koşullarına çok daha hazırlıklı olan Finlandiya’da %0,2’lik bir artış olduğu belirtiliyor.
Ölümlerin hemen hemen yarısı solunum sorunlarından kaynaklanıyor. 19Ü C’nin altında burundaki zarlar daha az mukoza ürettiğinden mikropları yakalama ve hastalığı engellemede daha etkisiz olurken, soğuk hava solunum yollarınının tıkanmasına ve akciğerlerin işlevinde bir azalmaya da neden oluyor.
Niteliksiz hava olumsuz etkiyi daha da arttırıyor. Hava kirliliği de burundaki mukoza üretimini azaltıp akciğerlerdeki çukurlarda iltihaplanmaya, kanın pıhtılaşmasına ve bir olasılıkla felce neden olabiliyor.
2003 ölüm nedenleri
Soğuk havaya bağlı ölümlerin öteki yarısı kardiyovasküler sistem üzerindeki etkilerden kaynaklanıyor. Düşük sıcaklıklarda kan akışı uç noktalardan merkezdeki organlara yöneldiğinden bedene ek bir yük biniyor. Ani sıcaklık düşüşleri adrenalin salınımını da hızlandırabiliyor. Buna bağlı olarak, kan basıncı ve kalp atışında da bir artış oluyor.
2003 yılında Avrupa’da 35,000 kişinin yaşamına mal olan türde kalıcı yüksek sıcaklıklar da, özellikle yaşlılarda, ölüm oranlarında bir artışa neden olabiliyor. İnsan bedeni gece serinlediği sürece gündüz sıcaklarına dayanabiliyor. Ancak sıcağın gece gündüz sürmesi sıcak çarpması, kalp krizi ve felce neden olabiliyor.
Ancak iyi
haber aşırı sıcak ya da soğuğa bağlı ölümlerin önüne geçilebilir olması. Finlandiya’da soğuğa bağlı ölümlerin Londra’ya kıyasla daha düşük olması daha sıcak konutlara ve daha elverişli giysilere bağlanıyor. Avrupa’da 2003 yılında meydana gelen ölümlerin büyük bir bölümünün ise yeterli miktarda su içmemekten kaynaklandığı belirtiliyor.
Yararlı öğütler
Farklı iklim koşullarında insanlara tam olarak nasıl öğütlerde bulunulmasını saptamak amacıyla, Britanya
meteoroloji yetkilileri 2001 yılında bir proje başlattı. Projenin amacı iş yükünün önceden kestirilmesi için gerçek zamanlı Ulusal Sağlık Hizmetleri, bulaşıcı hastalıklar ve hava tahmini verilerinden yararlanmanın ne denli geçerli olacağını belirlemekti.
Bu projenin başarıyla tamamlanması sonucunda Sağlık Tahmin Birimi oluştu. Belli hastalık bölgelerinde araştırmaları sürdüren bu birim 2005 kışında kronik akciğer hastalığının doruğa ulaştığı dönemleri önceden kestirmek amacıyla ülke çapında pilot bir proje başlattı.
Sigarayla bağlantılı olan ve her yıl dünyada yaklaşık 2,7 milyon kişinin ölümüne yol açan bu hastalığın sıcaklıkta bir düşüşü izleyen 12 günlük sürede doruk noktaya ulaştığı ve hastalığın yüksek nem, düşük rüzgar hızı ve kötü hava koşullarıyla yakından bağlantılı olduğu görüldü.
Meteoroloji ve sağlıkla ilgili verilerden yararlanılarak oluşturulan iki haftalık tahminler sağlık yetkililerine gönderildi. Böylelikle, belli kitlelere uyarılarda bulunularak koşullara hazırlıklı olmaları sağlandı.
Verilen öğütler arasında
gerekmedikçe yolculuğa çıkılmaması, özellikle de
duyarlı kişilerin sokağa çıkmak zorunda kaldıklarında sıkı giyinmeleri ve
soğuk havanın solunmasını önlemek için ağzın iyice örtülmesi gibi yararlı öğütler yer almaktaydı. Sağlık görevlileri, ayrıca, evlerin iyi ısıtılması ve doğru ilaçların kullanılması konusunda da insanları uyarmaktaydı.
Sağlık Tahmin Birimi yetkilileri bu süreç içinde hastaneye yatan hasta sayısında %85’lik düşüş kaydedildiğinin belirtildiğine dikkat çekiyor. Girişimden hastaneler de epey kazançlı çıktı. Çünkü yatakların en dolu olacağı dönemleri önceden tasarlayabiliyorlar ve buna bağlı olarak da iptal edilen ameliyatların sayısında ciddi bir azalma meydana geliyor.
Felç ve astım tahmini de gündemde
Proje öyle başarılı oldu ki, Britanya meteoroloji bakanlığı bu kış kronik akciğer hastalığıyla ilgili tahminleri daha da genişletti ve elde edilen sonuçları daha önceki klinik bir deneyin parçası olarak kayda geçirdi. Yetkililer önümüzdeki birkaç yıl içinde felç, astım ve kardiyovasküler hastalıklarla ilgili olarak da benzer bir sağlık tahmini oluşturmayı tasarlıyor.
Avustralya ve A.B.D’de de benzer çalışmalar sürdürülüyor. Cambridge’de bir sivil toplum örgütü olan Sağlık Geliştirme Enstitüsü’nden Maureen Bisognano bu eğilimin zamanla tüm dünyaya yayılacağına inanıyor.
Hastalıkla hava koşulları arasında kesin bir bağlantı kurulmasını sağlayacak yeterince kanıt olmaması, geniş kapsamlı sağlık uyarılarının zamanla kuşkulara ve gönül rahatlığına neden olabileceği gibi birtakım kaygılara karşın, sağlık tahminlerine gösterilen ilgi giderek yoğunlaşıyor.
New Scientist’de etraflı olarak yer alan araştırmaya göre: On yıla kalmadan Britanya’da bu uygulama gündelik yaşamın bir parçası durumuna gelecek. Haber ve hava durumunun ardından ekranda güleryüzlü bir sunucunun gelecek haftalarda yaşamda kalmamızı sağlayacak önerilerde bulunması da herkesin kanıksadığı, sıradan bir olay olacak...
Müthiş SoğumaSıcaklıklar düşmeye başladığında, kalp krizinden ölümler de artmaya başlar ve en soğuk günü izleyen iki günde doruk noktaya ulaşır. Solunum yolu hastalıklarına bağlı ölümler de tırmanışa geçer ve en soğuk günden 12 gün sonra doruğuna ulaşır. Soğuk dalgasının çarpıcı etkileri en soğuk günü izleyen 40 gün boyunca etkisini sürdürebilir.