Güncelleme Tarihi:
"Her yıl beş takımın değiştiği 20 büyük takımlı bir lig düşünüyorum. Avrupa futbolu durgun bir duruma geldi ve fazla gelişemiyor. Bu Avrupa futbolunda yeni bir adım olacak. Ligin kontrolü UEFA ya da kulüplerde olabilir ama kulüplerde olması daha iyi olur. Bugün belki bir rüya olarak görünüyor ama her gerçeğin bir rüya ile başladığını unutmamalıyız. "Beş yıl içinde er ya da geç gerçekleşeceğine eminim..."
Bu sözler 2013'ün Ekim ayında Londra'da düzenlenen Futbolun Liderleri Konferansı'nda o dönemki Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'a aitti.
Avrupa futbolunun yeni bir heyecana ihtiyacı olduğuna inanan Aysal'ın bu sözleri konferansta yer alan birçok futbol adamının dikkatini çekmiş ve bugün itibarıyla futbol dünyasında deprem etkisi yaratan Avrupa Süper Ligi'nin ilk adımlarından biri olmuştu.
Ünal Aysal, 12 büyük Avrupa takımının katılımıyla hayata geçen ancak altı Premier Lig takımının geri adım atmasıyla geleceği belirsizliğini koruyan Avrupa Süper Ligi projesini ve Türk takımlarının bu projede kendilerini konumlandırması gereken noktayı Goal'e değerlendirdi
Ünal Aysal ne söyledi?
Avrupa futbolundaki ekonomik gerçeklerin büyük kulüpleri bu kararı almaya ittiğini belirten Aysal, Türk takımlarının da bu projede yer almak için gerekli adımları atması gerektiğini söyledi:
"Ekonomik gerçekler tabii olaylar gibidir. Rüzgar ve fırtınayı ne kadar doğal karşılıyorsak ekonomik gerçeklere de bu gerçeklikte yaklaşmalıyız. Avrupa Süper Ligi'ni ortaya çıkaran sebepler ben o gün bu açıklamaları yaptığımda da vardı ve bu sebeplerin bu neticeyi doğurması kaçınılmaz bir sondu.
"Sadece bir zaman farkı oluştu. Ben beş yıl içerisinde gerçekleşeceğini düşünüyordum ama sekiz sene sonrasında hayata geçti. Son derece doğal bir durum. Bu adımın zaten atılması gerekiyordu. Belki pandemi olmasaydı bu süreç biraz daha hızlı gerçekleşebilirdi. Bu durum süreci geciktiren faktörlerden biri olabilir.
"Bu projeyi ekonomik realitelerden bağımsız düşünmemek gerekiyor."
"UEFA'da gelir adaletsizliği var"
2013 yılında yaptığı açıklamanın temelinin UEFA'nın yayın gelirlerindeki adaletsizliğine dayandığını söyleyen Aysal, büyük takımlarla aynı skorları alan Türk kulüplerinin bu takımların dörtte biri oranında gelir elde etmesini kabul edilemez bulduğunu söyledi:
"Avrupa futbolunun çıkış yolunun buradan geçtiğine inanıyordum ama bunu esas Galatasaray için istiyordum. Galatasaray ve Fenerbahçe gibi Avrupa'ya daha sık gitme ihtimali olan büyük takımların daha fazla kazanması gerekiyordu ama UEFA'da yerleşik bir düzen vardı. UEFA'yı kuran büyük kulüpler aslan payını alıyordu ve bizler sadece figürandık.
"Büyük takımlarla aynı neticeleri alıp, aynı başarıyı göstermemize rağmen iş ödemelere geldiğinde onların ancak dörtte birini alabiliyorduk. Kendilerine göre haklı olabilirler ama bize göre kabul edilebilir değildi.
"Fark iki misli olsa bir nebze anlaşılabilir elbette neticede daha fazla sponsora ve daha fazla taraftara sahipler ama bu fark dört misli olmaz. En fazla yüzde 50 ya da iki misli olmalıydı. Bunun bir ölçüsü vardı ve ölçüler haksızlık düzeyindeydi.
"Ben bu projeyi bu haksızlıkları dile getirmek için gündeme getirmiştim."
"Taraftarlar büyük maçlar istiyor"
Futbolun her geçen gün değişen ve gelişen bir endüstri olduğunu belirten Aysal'a göre taraftarlar kaliteli takımların daha sık karşı karşıya gelmesini arzuluyor:
"Futbol süratle gelişiyor ve bir endüstri haline geldi. Kulüpler çok büyük maliyetlerle yola çıkıyor. Şampiyonlar Ligi artık insanları mutlu etmiyor.
"Taraftarlar daha kaliteli takımların daha sık bir araya geldiğini görmek istiyor. Bu hem futbolseverler için hem de kulüpler için önemli bir imkan."
"Yönetim gerekli adımları atmalı"
Türk futbolunun çıkış yolunun daha fazla gelir getirebilecek bu gibi organizasyonlardan geçtiğini belirten Aysal, Galatasaray yönetiminin gecikmeden bu lige dahil olmak için gerekli adımları atması gerektiğini söyledi:
"Ben bunu bir Galatasaraylı olarak değerlendirebilirim ama Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor'un yönetimleri de mutlaka kendi içlerinde değerlendirme yoluna gideceklerdir. Galatasaray için bu kaçınılmaz bir gerçeklik.
"Galatasaray bu sistemin içinde var olmak zorunda. Yönetim gecikmeden müracaat etmeli ve sisteme dahil olmalı. Bugünkü yönetiminin bir an önce bu adımları atmasını bekliyorum. Galatasaray'ın bugünkü durumunu çok daha iyiye götürecek bir adım olur.
"Korkacak hiçbir şey yok. Hiçbir şeyden çekinmemeleri lazım. Avrupa Süper Ligi hayata geçecekse, bugün bu lige başvurup, bunun peşine düşmeleri gerekir. Bu konuda bir gecikme olursa büyük bir imkan kaçırılmış olur.
"Bunun peşinde olacağım ve yönetimimizin bunu bir an evvel yapması için gerekli bütün ilişkilerimi kullanmaya çalışacağım ama olmazsa da bu işin hesabını ilk genel kurulda soracağım."
"Marka değerini yükselttik"
Galatasaray'ın Avrupa Süper Ligi gibi organizasyonlara katılabilmesi için doğru adımları atması gerektiğini ve bunun yolunun da doğru statejiyi belirlemekten geçtiğini ifade eden Aysal, kendi döneminde uyguladığı stratejiyi örnek gösterdi:
"Doğru adımı atabilmek için kulüplerin öncelikle stratejilerinin olması gerekir. Kulüplerdeki üst düzey yöneticilerin birinci görevi stratejiyi iyi tespit etmektir. Bu da planlamayı gerektirir. Bu iki görevi iyi yaparsanız detayları artık gündelik takiple en mükemmel hale getirmeye çalışırsınız.
"Büyük kulüplerin başarılı olmasının arka planında da var. Bir strateji ve planlamaya sahipler. Bunun gerisinde de bunu takip edecek bir kurumsal yapıları var. Bizim kulüplerimiz bu noktada sınıfta kalıyor. Ben başkanlığım döneminde bunu kurmaya çalıştım.
"Esas önemli olan bu yapının kurulması ve takibin doğru geliştirilmesiydi. Bir noktaya kadar başarılı da olduk sayılır. Benim ana stratejim marka değerini yükseltmekti. Galatasaray 2011'de çok zor bir dönemden geçmişti ve büyük bir borca sahipti. Biz kim ne bıraktı bu borcu sorgulamadan sorunları çözmeye odaklandık.
"Bizim kurgumuz öncelikle marka değerini yükseltme odaklıydı. Marka değeri artınca sponsorlar artar, sponsorlarla beraber de taraftarların sayısı. Böylece uzun vadede gelir elde edebileceğiniz bir yapıya dönüşürsünüz. Biz bunu başardık. Stratejimizde hedeflediğimiz gibi başarı parayı getirdi.
"Para gelince beni borçları ödememekle eleştirdiler çünkü ben aşağı yukarı dört sene sonra bıraktığımda kulübü aldığım borçla bırakmıştım ama herkesin unuttuğu bir nokta var; takımın hem marka değeri çok yükselmişti hem de kulübün 120 milyon euro değerinde bir futbol ve çok değerli bir basketbol takımı vardı.
"Benden sonraki yönetimler de bu oyuncuları satarak para kazandılar. Ben o oyuncuları satmayı tercih etseydim borçları büyük oranda azaltabilirdim.
"Benim derdim borcu ödemekten ziyade öncelikle marka değerini yükseltmek ve başarı sağlamaktı. Ondan sonraki kazanımlarla borçlar zaten çok daha kolay ödenebilecek seviyeye gelecekti."
Tek rüyası Avrupa Süper Ligi değildi
Futbol dünyasına ve Galatasaray'a dair tek rüyasının Avrupa Süper Ligi projesi olmadığını söyleyen Aysal, şimdilerde Leipzig'in başrolünü oynadığı farklı ülkelerdeki birçok takımı tek çatı altında birleştirme projesinin de hayalini kurduğunu söyledi.
Prandelli'nin bu yöndeki açıklamalarını doğrulayan Aysal, bu projeyi hayata geçirecek zamanı bulamadığını belirtti:
"Prandelli'nin söylediği büyük oranda doğru. Böyle bir projem vardı ama dört takım içermiyordu. Avrupa'dan 2-3 farklı takım olmasını planlamıştım ve bunları Galatasaray'ın altyapısı gibi kullanacaktık.
"Bu takımları ileride kurulacak Avrupa Süper Ligi'nin tohumları olarak düşünmüştüm ama Galatasaray'da bu projemi gerçekleştirecek zaman bulamadım.
"Benden sonra gelen arkadaşlarım aynı stratejiyi ve politikayı sürdürmek yerine daha tutucu bir yapıyla yola devam etmek istediler."
"Galatasaray'ın istikbali Avrupa'da"
Kongre sürecindeki Galatasaray'da yeni seçilecek yönetime yönelik tavsiyelerde de bulunan Aysal, Galatasaray'ın büyük düşünmesi gerektiğini ve Türkiye ile sınırlı kalmaması gerektiğini belirtti:
"Galatasaray'ın stratejisini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. 2011 stratejisine geri dönülmesi gerekiyor. Gelişmeci, atılımcı, devamlılıktan korkmayan bir strateji kurgulanırsa o gün olduğu gibi yine başarılar gelir.
"Galalatasaray'ın Real Madrid, Liverpool, Tottenham gibi kulüplerin istediği oyuncuları alabilme şansı mutlaka var. Galatasaray'ın gerek oyuncu seçiminde gerekse kendilerini böyle büyük takımların ayarında görme konusunda korkak davranmaması lazım. Galatasaray gibi kulüplerin diğerlerinden hiçbir eksiği olamaz. Bütün mesele düşünce farkıdır. Ya büyük düşünürsünüz ya küçük.
"Yeni seçilecek arkadaşlara benim tavsiyem gelişmeci, atılımcı ve cesur olmaları. Galatasaray gibi kulüplerin istikbali Türkiye'de değil. Türkiye dışında. Türkiye küçük bir futbol dünyası. Dünya büyük bir futbol dünyası. Daha büyük sahalarda oynamak, büyük denizlerde seyredebilmek için güçlü olmak ve o bilince sahip olmak gerekir.
"Mayıs ayından sonra gelecek arkadaşların Avrupa Süper Ligi gibi, para kazanma teknikleri gibi birçok konuda kendilerini yenilemeleri ve hatta kendilerini zorlayıp dışarıdan destek almaları gerekir. Galatasaray'ın içinde bu beyin yapısı var zaten. Bunu kullansalar yeter."
10.000 TL'ye varan "Hoş geldin bonusu" sadece Misli.com'da! Hemen üye ol...