Güncelleme Tarihi:
Mızıkçıyız, mızıkçı. Kimse aksini iddia edemez. İşimize geldiğinde demokrasi isteriz, işimize gelmediğinde iki tanesini sallandırıcan Taksim’de deriz. Kazandığımızda kahraman biziz, kaybedersek hep bir suçlu buluruz. Birgün böyle birgün şöyle idare eder gideriz. Sezen Aksu’nun şarkısındaki gibi: biz yanımız her duruma müsait.
Hayatın diğer yönlerindeki mızıkçılıklara zaten alıştık ama ben özellikle futbol ile ilgili sezon sonlarında takınılan tavırları, sözle sallanması yetmiyormuş gibi utanmadan kaleme alınan, sadece takım renkleri ve ağır gözyaşı kokan yazı ve iddialardan gitgide daha nefret eder oldum.
Sezon biterken herkesde bir tribün ağzı. İşin kötüsü UluDigi’nin büyük talihi ile son haftalara dört takımı da potada tutan şampiyonluk yarışından kimin nerede çıkacağı tam belli değilken sallamalar daha da pis kokuyor.
Mesela: Sen bütün sezon futbolun F’sinin yanından geçme, hocan sürekli o hafta gelsin bu hafta gitsin diye seni aptal yerine koysun, başkanın birbirinden kötü transferlerle paraları sokağa atıp kulübü borçlandırsın, sonra ezici üstünlükle yeniden başkan seçilip tepene otursun, İnönü’de attığın ilk golden sonra ‘yeter yeter’ diye bağır. Sonra tak at gözlüklerini, bir tarafa siyah öteki tarafa beyaz, Bursa’nın liderliğini Federasyondakilere bağla. Takım tutmaya ve desteklemeye tabii ki itirazım yok ama bu insanları kafasız sanma trendi fazla oldu artık.
Bakın, geçtiğimiz haftalarda İlhan Cavcav’ın Milli Takım’ın maç aldığına dair açıklamalarını okuduk. Cavcav yıllardır bu futbol camiası denilen şeyin içinde. Türkiye Futbol Federasyonu’nun Macaristan kalecisi ve o zaman Gençlerbirliği oyuncusu Petri’yi satın aldığını Meclis Şike Komisyonu’na açıklıyor ve bu kayıtlarda. Açıklamayı yaptığı insanlar bu milletin vekilleri. Ne oldu? Doğruysa yer yerinden oynamalı değil mi? Değil işte. Demek doğru: yalan olsa Cavcav’ın şimdi başının büyük belada olması lazım değil mi? O da değil. E ne o zaman?
Bunun gibi binlerce boncuk komplo teorisini sadece tuttuğu takım kazanamıyor diye ortalığa seren arkadaşlar var. Nasılsa söylemesi bedava. Üstüne para bile veriyorlardır Allah bilir.
Birşeyler atıyorsan bari takım gözlükleriyle değil de genel akıl yararına at, hepimiz faydalanalım. Mesela gelin sadece bazı haberleri altalta yazalım:
Aziz Yıldırım, Eskişehir maçından hemen sonra ve yayın ihalesinden hemen önce Fenerbahçe’nin hakemlere karşı haklarını savunamadığı için Kulüpler Birliği Başkanlığını bıraktığını açıkladı.
Başta Polat ve Demirören olmak üzere ‘Aman Aman’ dediler en azından ihaleye kadar görevde kalması için ikna ettiler.
İhale kulüpler açısından büyük bir başarı ile sonuçlandı ve övgülerin aslan payı Aziz Yıldırım’a verildi. Yıldırım, Fenerbahçe’nin haklarını savunmaktan vazgeçmiş olmalı ki (sadece mantık yürütüyorum) yeniden Kulüpler Birliği Başkanı oldu.
Digiturk, Türkiye’de futbolun daha da büyük finansal kaynağı oldu ve üzerindeki ekonomik baskı iyice arttı, kamuoyu ve medyada bazı isimler, bu para nasıl ödenir gibisinden hesaplarla kafa bulandırdılar.
Bursaspor şampiyonluğa, Trabzonspor kupaya yakınlaştı ve özellikle Trabzonspor ile ilgili tüm Digiturk bazlı yorumlarda ‘seneye şampiyonluğa oynar’ mesajı her maç verilir oldu.
Üç büyüklerin bu şampiyonluğu kaybetmesinin herşeyden çok üç büyüklere iyi geleceği ile ilgili bolca mesaj ve yorum hala her yayın organında bolca işleniyor.
Anadolu futbolu ayaklanıyor, İzmir takımları süper lige yakınlaşıyor, Ulu Digi decoder satışları için yepyeni alanlar kazanmış oluyor.
Nasıl? Federasyon Başkanı İzmir’li, öteki Bursa’lı, tamamı Demirören’e gıcık teorisinden daha güzel değil mi?