Ufuk Sarıca Spor Aşkına'ya konuk oldu

Güncelleme Tarihi:

Ufuk Sarıca Spor Aşkınaya konuk oldu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 28, 2013 14:51

Ufuk Sarıca, Skyturk360’ta yayınlanan Spor Aşkına programında Hakan Artış ve Gizem Durmuş'un konuğu oldu...

Haberin Devamı

Hakan Artış: Türk Basketbolunda seni hep iyi takımlarda oynarken izledik. Peki nereden çıktı koçluk fikri? Sen ‘Koç olmak istiyorum’ mu dedin yoksa birisi mi seni motive etti?

Ufuk Sarıca: Gelişen süreçle alakalı bir şey bu. Biz karşılıklı da oynadık senle, çok güzel günlerimiz vardı. Koçluk güzel bir şey ama oyunculuk ayrı. her zaman tercih edilmesi gereken kısım diye düşünüyorum. Oynadığım zamanlarda ben daha çok düşünerek oynayan aklıyla oynayan oyuncu sınıfındaydım. Altyapıda başladığımda ilk basketbolu bıraktığımda, dolayısıyla çok uzun süre bu işin içindesin kolay kopamıyorsun, bazı deneyimler yaşamışım bunları kullanma anlamında öğretmek istedim. Öğretmek güzel bir şey. Ben bundan hoşlanıyorum. Altyapılarda başlayan bir uğraş oldu ve ondan sonra sporculuğun getirdiği o yarışmacı kişilik hepimizin içinde olan mücadeleci kısım beni koçluğa doğru yönlendirdi. Şu anda gayet memnunum. Aslında çok yapılacak bir iş olmasa da. Dışında kalsan olmuyor, içinde kalsan da başka türlü. İnşallah uzun yıllar olur, güzel günlerimiz olur sporculukta ki gibi güzel günlerimiz olur. Sonuçta bu sporu seviyorum, çok seviyorum.

Haberin Devamı

Gizem Durmuş: Antrenörlükte felsefeniz ve sisteminiz nedir?

Ufuk Sarıca: Düne hiç bir zaman bakmıyorum, ölmüşle olmuşa çare yok. Bu kalıbı yaşantımızda kullanmamız gerekiyor. Ne kazandığın bir maçtan sonra sevinmeye bir vaktin oluyor ne de kaybettiğin bir maçtan ya da şampiyonluktan ki bu sene yaşadık bunu, vaktin oluyor. Hayat devam ediyor. Spor malesef böyle bir şey. Kendini ispat etmek, yenilemek zorundasın. Hayatta böyle ama hayatta gene soluklar oluyor. Çarşamba maç kazanıyorsun, cumartesi gene bir maç oluyor. Dolayısıyla be felsefeyi takımıma ve oyuncularıma yaşatmaya çalışıyorum. Spor bu, kazanmakta kaybetmekte olabiliyor.Benim felsefeme göre önemli olan sahada mücadele verebilmek. Onu yaptığın zaman zaten bazı şeyleri daha çabuk elde edebiliyorsun.

Hakan Artış: Oyuncuları onların düşüncelerini okuyup ona göre yönlendiriyorsun?

Ufuk Sarıca: Oyunculuk dönemimdeki o kesitleri kullanmıyorum dersem yalan olur. Sezon içinde maçların içinde o kesitler karşıma çıkıyor. Hafızamda ne kadar dönen film karesi var onları yakalıyorsunuz. Kenarda takım elbiseyle olmakla, sahanın içinde oyuncu olmak arasında çok büyük farklar var. Kenarda belli bir sınır var. Ben bazen aşıyorum onu gerçi ama, her koç yaşıyor ben kendi özümde söyleyeyim. Uymak lazım o kurallara ama bu kadar aktif, bu kadar üst düzey oynayınca kenarda duramıyorsun. Kendini daha hareketli olarak oyunun bir parçası kabul ettirmeye çalışıyorsun kendi zihniyetin içerisinde. Bunu kullanıyorum tabiki. Bazen düşüncelerini okuyorum, zaten oyuncularda sana inanıyor. Şunu söylemem gerekiyor, koçun illaki yıllarca basketbol oynaması gerekmiyor. Ama şu da bir gerçek ki üst düzey takımlarda Avrupa’da Türkiye Ligi deneyimler elde ediyorsan çok büyük bir avantaj sahibisin. Oyuncular bunu görüyor, oyuncular çok akıllı. Her zaman akıllıydı, her zaman da akıllı olacak. İlk aktör onlar bence sahada. Geminin başındaki adam önemli ama oyuncuların oynadığı bir oyun bu. Onlara eğer bu güveni verebiliyorsan, onlar da çok sorgulamadan, inanarak bunları uyguluyorlar. Yaptığımız işin önemli bir parçası iletişim kesinlikle.

Haberin Devamı

Gizem Durmuş: Sizin için oyunculuk mu daha kolay yoksa koçluk mu?

Hakan Artış: Harun geçen hafta buradaydı, eskiden oyunculuk daha kolay diyordu ama şimdi menejerlik daha kolay diyor.

Ufuk Sarıca: Harun için oyunculuk çok kolaydı. Menajerlik bunlara göre daha kolay. Senin soruna geliyorum , yüzde yüz oyunculuk daha kolay. Koç olduğun zaman bir bütünden sorumlusun, hatta o bütün sadece oyuncularla da kalmıyor. Kulübün tümüyle de olabiliyor, basınla da olabiliyor. Oyuncuyken kendi oyunundan sorumlusun. Biraz daha profesyonelsen, biraz daha fazla düşünüyorsun ama sonuçta tek başına düşünorsun. Ama bir koç, maç bittikten sonra bütün oyunu bütün oyuncuları değerlendiriyor. İşi bitmiyor o yüzden oyunculuk yüzde yüz daha kolay.

Haberin Devamı

Hakan Artış: Hayatının en güzel 12-13 senesini geçiriyorsun bu sporda, insanlar aranızda oynuyorsunuz para kazanıyorsunuz diyor, sen ne diyorsun bu konuda?

Ufuk Sarıca: Mesela ben ikinci oğlumun Efe’nin doğumunda yoktum, İtalya’daydım maç için. Hayatta böyle tuhaf sürprizlerle karşılaşabiliyorsun. Senin söylediğinin dışında daha komiğini duyuyorum. Ne güzel hem spor yapıyorsunuz, hem para kazanıyorsunuz. Bizim yaptığımız spor değil, vücut olarakta spor değil. Çok ağır, vücudunuzda sürekli deformasyonlarla karşılaşıyorsunuz. Spor salonuna 2 yada 3 gün gitmek yada sahilde yürümek zevk için yapılan birşey.

Gizem Durmuş: Peki oyunculuk yıllarınıza dönmek istermiydiniz?

Haberin Devamı

Ufuk Sarıca: Kim istemez ki, hele bizim Efes’te 92-98 senelerinde oynadığımız bir 6 senelik süreç var oraları tabi ki isterdim.

Gizem Durmuş: Peki hem formasını giydiğiniz hem antrenörlüğünü yaptığınız Karşıyaka taraftarlarına söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Ufuk Sarıca: Bu sene bize çok yardım ettiler. Zaten takımla taraftar arasında güzel bir sinerji yakaladık. Onlar bize çok destek verdi. Bazen onlar bizi, bazen biz onları ateşledik. Bu sene her kulvarda mükemmel bir sezon yaşadık. Çok iyi başarılar elde ettik, onların da payı çok büyük. Sezon başında oraya giderken de söyledim her zaman da söylerim, Karşıyaka taraftarı çok önemli. Gerçek bir deplasman İzmir. Biz burada son topa kadar oynayan bir takım yaratmak istiyoruz. Mücadeleci bir takım yaratmak istiyoruz. Bunu da onların desteğiyle başardık. Gerçekten mükemmel bir sene oldu. Hem benim için hem onlar için. Bilerek oyuna müdahele ediyorlar. Bologna’ya gidersin onlar öyledir. Siena öyledir, insanlar işten çıkmış takım elbiseli gelirler. Maçın öyle bir yerinde dahil olurlar ki oyuna, hakemi de etkiliyorlar, burada da böyle. Şanslıyım böyle taraftarla koçluk yapmak ve oynamak güzel bir şey. Sonuçta yaptığımız iş görselliğe dayanan bir şey. Kimse boş tribünlere oynamak istemez.

Haberin Devamı

Hakan Artış: Profesyonel sporculuk ve antrenörlük döneminde duygusal anların oldu mu? Bir keresinde biz maça çıkacakken koç öyle bir konuşma yapmıştı ki soyunma odasında herkes ağlamaya başladı.

Ufuk Sarıca: Soyunma odası çeşitli şeylere gebe. Bazen kızgınlılar oluyor ama ağlama kısmını yaşamadım.

Hakan Artış: Sen peki böyle duygusal konuşmalar hazırlıyor musun maç öncesi?

Ufuk Sarıca: Artık iş biraz daha profesyonelliğe kaydı açıkçası. Eskiden çokmuş mesela.

Gizem Durmuş: Kendi sağlığınızı ve fiziğinizi korumak için neler yaparsınız?

Ufuk Sarıca: Kendime bakmaya çalışıyorum, tabiki oynamak zor. Dikkat etmeye çalışıyorum ama son zamanlarda spor yaptığımı söyleyemem. Biraz daha yediklerime içtiklerime dikkat etmeye çalışıyorum. Normalde spor yapan biriyimdir ama son 1,5 senedir yürüyüş haricinde spor yapmıyorum. İzmir’de takımı kurarken ilk gittiğimde bir bisiklet aldım, aslında orası bisiklet için çok uygun. Ama ancak 3-4 kere binebildim. Tekrar başlayacağım spor salonunada başlayacağım, aktif olarak spor yapmayı seviyorum.

Gizem Durmuş: Sporun aileler içinde bir yaşam stili olduğunu düşünüyor musun?

Ufuk Sarıca: Kesinlikle düşünüyorum, aslında bizim ailemizinde yaşam biçimi spor, çünkü o kadar yoğun ve o kadar hayatın içindeki spor, bütün yaşam şeklini buna göre yaşıyorsun. Çocuklarda basketbol oynuyorlar. Biz biraz daha şanslıydık benim çocukluğumda, şimdi daha sistemli, sınav sistemleri falan. Bunlar biraz daha sporu zorlayan etkenler. Profesyonel sporcu olurlarsa çok sevinirim, ama olmasalarda sporun içinde olmaları bence çok önemli. Spor özgüven kazandırıyor, sağlık kazandırıyor. İnşallah onlarda devam ettirirler uzun yıllar.

En beğendiğin futbol takımı?

Beşiktaş

En beğendiğin antrenör?

Ergin Ataman ve Dusan İvkovic

En beğendiğin sporcu?

Kerem Gönlüm

En unutamadığın basket?

Panathinaikos’u yenmiştik, orada oyundan çıkarken üçlük atmıştım, o sayı maçın gidişini değiştirmişti.

En unutamadığın maç?

Team System Bologna maçı, yarı final maçıydı ve müthiş oynamıştım. Bir ilke imza atmıştık. Bir de 92 senesinde finalde Aris’le oynamıştık, kaybetmiştik ve seyircilerle sahada sıcak bir çatışma çıkmıştı. Bu iki maçı unutamam.

Gizem Durmuş: Seni sahada en çok ne kızdırır?

Haksızlık ve küfür

Hakan Artış: En büyük pişmalığın nedir dönüp geriye baktığında?

Ufuk Sarıca: Keşkelerle çok takılmıyorum. Her zaman önüme bakıyorum ama belki basketbolu biraz daha oynayabilirdim diye düşünüyorum.

Hakan Artış: Koçlukta en büyük hayalin?

Ufuk Sarıca: Bu sene çok yaklaştığım ama kazanamadığım bir Avrupa Kupası. Aydın Örs var, ben oyuncuydum, Ergin Ataman var. Ülkede böyle 8 tane 10 tane Avrupa Kupası kazanan takım yada koç yok. Önemli bir kariyer, önemli bir Avrupa takımının başında olmak güzel.

Hakan Artış: En etkilendiğin film?

Ufuk Sarıca: Son Mohikan ve Braveheart ilk aklıma gelenler. Ama Godfather önemli, başka... Scarface’te öyle.

Gizem Durmuş: En sevdiğiniz müzik türü?

Ufuk Sarıca: Reggae. Ama çok hardrock tarzı olmadığı sürece bütün müzikleri dinlerim.

Hakan Artış: En sevdiğin yemek nedir, yemek yapıyor musun?

Ufuk Sarıca: Balık. Zaten İzmir’de her akşam yerim, İstanbul’da da yerim ama İzmir’de çok yedim. Yemek yapma konusunda ise hiç bir yeteneğim yok.

Hakan Artış: Milli Takım koçu sence yabancı mı olmalı yerli mi olmalı?

Ufuk Sarıca: Milli Takım koçluğu yapacak çok başarılı yerli koçlar var ama bunların değerlendirme mekanizması basketbol federasyonu. Bence Türk bir koçun takımın başında olması hem iletişim açısından hemde son dönemdeki yaşanmışlıklar bakımından daha sağlıklı.

Gizem Durmuş: Sizin zamanınıza döndüğümüzde şimdiki takımınıza kimleri almak isterdiniz?

Ufuk Sarıca: İlk aklıma gelen herhalde Naumoski’yi alırdım. Rahmetli Conrad McRea’yi alırdım. Harun’u alırdım ama az oynatırdım savunma yapmıyor çünkü. Volkan’ı alırdım, orta sahadan üçlükleri vardır.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!