OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 04, 2000 00:00
TUTSAK KADINLAR Ibrahim Tatlıses-Derya Tuna-Asena ile Lale Manço haberleri ekseninde bize dayatılan "televole kültürü" (Bu söz de mevcut yapıyı meÅŸrulaÅŸtırmanın bir yolu aslında ama...) bu kez farklı bir gerçeÄŸi anlattı bana...Arabesk yapının kadın kahramanlarına bu kez kızamadım. Ne "ekonomik özgürlük" yetiyordu tutsak kadınları kurtarmaya, ne de toplum için çok önemli olan 'yuvayı yapan diÅŸi kuÅŸ' imajı. Tatlises'in otelini terkeden Asena'yı baska bir otelden korumalarıyla getirtmesi üzerine yazılanlar dikkatimi çekti ilkin. Sonra da dayak haberleri...Bir kadının, vücudunu sistemin egemeni erkeklere sergileyerek para kazanması bile yetmiyordu. Dansın büyük bir sanat olduÄŸu tartışmalarına girmenin de hiç anlamı yok. Dansöz meraklılarının sanat hastasi olmadığı kendileri tarafından bile biliniyor...Saatlerce sahnelerde boy gösterip, emek vermek yetmiyordu. Işçi-iÅŸveren iliÅŸkisinin bilinen sömürüsü vardı ortada ama sözlerine gerçek anlamda önem verilmeyen feministlerin dediÄŸi gibi, "Kadın-erkek iliÅŸkisi sözkonusu olunca sömürü bir kat daha artıyordu." Patronun sevgilisi olmak zorundaydınız meselâ... "Sevgili" sözcüğünü kullanmak da çok yanlış kanımca, çünkü bu iliÅŸkilerde sevgiden baÅŸka her sey var... Sevgi dışında her türlü iliÅŸkinizin olduÄŸu erkek patrona bütünüyle baÄŸlı olmak zorundasınız. Tartışma hakkınız yok, hele birÅŸeylere kızıp çekip gitme hakkınız hiç yok!.. Medyaya yansıyan bu manzaralar, Türk filmlerinde yer aldığında "aptal" damgası vuranlar, tüm gerçekliÄŸiyle karşımızda duran bu olaya ne dediler acaba? Korumalarla ayağına getirtmek yetmedi, dayak geldi ardından... Egemenlik bir kez daha pekistirildi böylece. Medyanın da "imparatora" dokunmaya hiç niyeti yoktu zaten...Bir kadın daha, tekrar, ezildi. Bir kadın tekrar ezildi ve bu olayın en acı yorumu yine bir kadından geldi. Tatlises'in nikâhsız eÅŸi (anlamsiz bir laf daha) Derya Tuna, "Beni bir dansöz parçasıyla muhatap etmeyin" dedi. Tuna"ya kızmamak elde deÄŸildi ama belki de en tutsak oydu ve kızmak da gerçeÄŸi deÄŸiÅŸtirmiyordu...Derya Tuna bir evkadını, hesap-kitap iÅŸlerinde erkeÄŸine "destek olsa" da, sonuçta Ä°brahim Tatlıses'in eline bakıyor yani. Tatlıses hayranı medyamız, Tatlıses dolayısıyla Derya Tuna'yı da çok sevdiÄŸinden, kimi zaman röportajlar yapılıyor kendisiyle. Tatlıses'in çapkınlıklarını soruyorlar; "Duydum ama görmedim" diyor. Göremiyor belki de. Görse, bir tokat da O'nu bekliyor olabilir. Sokakta kalma korkusu ruhunu sarmış da olabilir... Sömürü sisteminde hep olduÄŸu gibi ezilen, ezilene baskıyla da düsman ediliyor...Tuna'nın içinde bir isyan uyanıyor mu uyanmıyor mu bilinmez ama tüm öfke Asena'ya yöneliyor: "Dansöz parçasi." Ne bir kadının içine düşürüldüğü konuma sinirleniyor; (zaten sinirlenecek olsa kendi konumuna yanardı öncelikle), ne de ÅŸiddete... (Aynı deÄŸerlendirme Asena için de geçerli olabilir aslında tabii.) Ya para galip geliyor O'nun için, ya da örnek anne-eÅŸ imajı. Yalanlar yaÅŸamı sürdürmeye yetiyor kimi zaman -belki de çoÄŸu zaman. Ä°mparator da imparatorluÄŸundan bir ÅŸey kaybetmiyor. Sistemin adamları için... Bu olay, baÅŸlıklarına bakıp geçtiÄŸim Lale-Barıs Manço haberlerini bir kez daha düşünme ihtiyacı uyandırıyor bende. Dünyanın en aptalca ay-yıl tartışmalarının bir kadın tutsaklığı üzerinden yürütüldüğünü görüyorum...Barıs Manço'nun ölümünden sonra ortaya çıkan genç kadın geliyor aklıma. Ne çok kızıyorlar O'na. Åžov pesinde olduÄŸunu söylüyorlar, evli bir adamla birlikte olduÄŸu için, egemenlerin malum bakışının yansıdığı sözleri yöneltiyorlar. Kimse Barıs Manço'ya dokunmuyor. "Ölümün adından olur mu" muhabbetleri aklınıza bile gelmesin, çünkü Ä°brahim Tatlıses yaşıyor ama bu yaklaşımda bir farklılık yok...Sonra Lale Manço'nun sevgilisini buluyorlar. Ve baslıyor takvim hesapları... Ä°liÅŸkileri ne zaman baÅŸladı? Barış Manço hayattayken olduysa, hatta ölümünden kısa bir süre sonra baÅŸladıysa bu iliski; vay kadının haline... Bütün bunlar gerçek mi diye bakıyorsunuz, çünkü öyle aptalca ve öyle adaletsiz ki. Oysa bunlar gerçekten oluyor. Tutsaklığın bu kadarı çok acı geliyor bana. Konuya çok da duyarlı yaklaÅŸmayan insanlar bile, durup düşünmeli biraz. Sistemin ikiyüzlülüğünün, adaletsizliÄŸin daha iyi bir anlatımı olamaz ki... Bu dört kadına bakın ve düşünün... Not: Olayların geliÅŸimi, kiÅŸilerin yaptıkları, masumiyet(!) dereceleri beni hiç ilgilendirmiyor. Tartışmak istediÄŸim "kiÅŸiler" deÄŸil, iliÅŸkiler ve sistem. Verilen isimler yerine a-b-c harfleri de kullanılabilirdi. Yelda ATAÇ - 4 AÄŸustos 2000, Cuma Â
button