Türkler motosiklet kullanmaktan korkuyor

Güncelleme Tarihi:

Türkler motosiklet kullanmaktan korkuyor
Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 2004 00:49

Göçebe ve ata binen bir ırkın torunları olarak felsefesi gitmek olan motorculuktan nasıl bu kadar uzak kalabildiğimizi anlayamıyor Ferruh Tanay. Ona göre Türkiye doğal bir motosiklet ülkesi ama binen yok.

İki tekerlekli hayat. Otomobil yerine motosiklet kullanmayı tercih etmek anlamına geliyor. Bu haftaki röportaj konuğum da böyle biri. Motorsiklet onun hem hobisi hem de işi. Ferruh Tanay, Türkiye'ye Harley Davidson'u getiren kişi, Parkorman'ın işletmecisi, yeni kurulan MOTED yani Motorsiklet Endüstrisi Derneği Başkanı ya da sadece motorcu. Ama aslında hepsi. Sohbet boyunca hiç motosiklet demedi. Onun yerine motor ya da iki tekeri tercih etti. İlkine diyecek lafım yok ama ikincisi benim için oldukça yeni çünkü iki teker deyimi her ne kadar motorcu jargonuna ait bir tanımlama olsa da beni başka düşüncelere sürükledi. Mesela aklıma hemen dikiz aynasından yansıyan ya da tek şeritli bir yolda karşıdan gelen ışık hüzmesi geldi. Acaba motosiklet mi, yoksa tek farı yanmayan bir otomobil mi? Neyse ben zaten motor kullanmayı da bilmiyorum. Ama ayda 70-80 milyona o şeker gibi Vespa'lardan bir tane satın alabilmenin mümkün olduğunu biliyorum.

Biz neden motosiklet kullanmıyoruz?

Bu tamamen korkaklık. Irktan gelen bir korkaklık. Türk cesurdur falan palavra. Türkiye'de bin kişiye 16 motor düşüyor. Bulgaristan 50, Yunanistan 80, İtalya 140. Almanya, Avusturya falan da 200'lerde. Ki bu ülkeler doğal motosiklet ülkeleri de değil.

ATA BİNMEK GELENEK

Sizce böyle bir trafikte korkmaları normal değil mi?

İtalya'nın trafiği daha kötü bizden, Yunanistan çok daha kötü. İran'ın daha kötü. Bir çizgi var. Portekiz, İspanya, Fransa, İtalya, Yunanistan, İran. Bunların hepsi motosiklet ülkeleri. Arada bir ülke var bu işin olmadığı o da Türkiye.

Neden olmamış?

Ata binme geleneğine sahip olmamıza ve yola vurup giden göçer bir ırk olmamıza rağmen olmamış. Motorda da o felsefe vardır. Biner gidersin. Birinci neden bence bir gelenek oluşmamış. Biraz belki aile baskısı. Korku olayı var orada. Bir de çaktırmadan bir devlet politikası var aslında. Motosikleti önleyelim anlamında değil ama daha çok dört tekerlekli bir sanayi oluşmuş. Otomobil sektörü desteklenmiş. Biz Vespa Piaggio distribütörlüğünü almıştık 5 sene önce. Kutlamaya yemeğe gideceğiz. İtalyanlar yol üzerinde bulunan yakın bi üniversitenin kampüsünden geçmek istediler motosiklet parkındaki araç dağılımını görmek için. Biz de hiçbir üniversitede böyle bir şey yok ki. Biz güldük adam üniversite öğrencilerinin otomobil alabildiğine şaşırdı. Onlarda gençler harçlıklarıyla ancak bir scooter, bir Vespa alabilir. Bizde de bir zenginler var babası araba alan bir de otobüsle gidenler var. Arası yok. Enteresan. Biz hesabını yaptık. Neredeyse bir aylık mavi kart karşılığında aylık taksitle bir scooter almak mümkün aşağı yukarı. 70-80 milyon taksitlerle alabiliyorsunuz. Sonuçta Türkiye'de bu bir şekilde geri bırakılmış.

Türkiye'de 700 tane Harley Davidson kullanıcısı var dediniz. Toplam motor kullanıcısı adedi nedir?

Milyonun üzerindedir. Dünya standardına göre ciddi bir rakam değil belki. Bir milyon civarında motorcudan bahsediyoruz. Ama hepsi kullanıcı değil. Bir şekilde bulaşmış. Ama büyüyecek bir sektör. Motosiklet federasyonunun ayrılması, işi sahiplenmesi, Motorsiklet Endüstrisi Derneği, MOTED'in kurulması çok olumlu.

Evet çok yeni bir derneğiniz var. Derneğin kuruluş amacını anlatabilir misiniz?

Hep problemler yaşamış bir sektör. Daha önce de benzer bir dernek kurulmuş. Bir türlü sahiplenilmemiş. Bu derneği yeniden oluşturalım içinde üreticiler de, distribütörler de olsun, ortak dertlerimizi çözelim, problemlerimizi tek bir ağızdan anlatalım dedik. Tabii bazı distribütörler aynı zamanda aynı markanın otomobillerini de getiriyor. mesela BMW, Suzuki, Honda. Onlar Otomotiv Sanayi Derneği'nden bahsettiler. Dernek kurulduktan sonra sektörün ne kadar büyüdüğünden söz ettiler. Bir de karşınızda muattap olarak bir devlet kurumu var. Kamusal bir kimlikle gitmek başka bir etki yaratıyor.

Öncelikleriniz neler?

Bir yönetim kurulu oluşturduk benim başkanlığımda. Bir trafik kanunu taslağı var Avrupa Topluluğu uyum yasaları çerçevesinde. Biz bireysel dernekler olarak daha önce Ankara'da Trafik Daire Başkanlığı'nda bir görüşme yaptık. 4-5 madde var orada değişen. Bir tanesi trafikteki öncelikle ilgili. Avrupa'da motosiklet ön sırada geliyor. Kavşaklarda yol verme, haklı haksız olayında, motosiklete dikkat etme olayında en azından ciddi bir avantaj sağlayacak diye düşünüyoruz. Trafik Yasası'ndaki değişiklik bir artı bizim takibimizde. İkincisi köprü ve otoyol geçişleri. Birçok ülkede üctersiz bu. Hem trafik çözümü hem de pratik. Motosiklet normalde trafiği rahatlatan birşey ama köprü de tıkayan birşey. Gişeye gittiğimde duruyorum. Cebimden para çıkartıyorum. Yandaki adam gelip geçiyor ama ben uzun bir süre duruyorum. Bir de rakamların o kadar büyük olmadığını da anlatıyoruz. Bir üçüncüsü ise özellikle İstanbul'da örnek olabilecek semtlerde motosiklet park alanları yapmak istiyoruz. Bir tane arabanın park ettiği yere siz 20 tane motosiklet parkedebilirsiniz. Bugün gidin Milano, Madrid, Barselona'da her caddenin ilk ve son 10 metresi motosikletlere ayrılmıştır araba giremez.

MOTOPARK YOK

İstanbul'da hiç var mı?

Bir tek Park Orman'da var. Onu da ben yaptırdım işlettiğim için orayı. Orada motorsiklet için özel park yeri vardı. Sırf millete örnek olsun diye koymuştuk. Bu tabi ektra bir teşvik olabilir. İnsanlar gelirsem motorumu park edebiliyorum diyebilir. Çünkü şu konuşuluyor; motorla bir yerden bir yere ne çabuk gidilebiliyor. Ben Çiftehavuzlar'da oturuyorum, Maslak'a motosikletimle hız yapmadan normal bir akışla 17-18 dakikada gidiyorum. Arabayla gittiğimde bir saat, bir saat yirmi dakikayı buluyor. Bir de sinirlenmiş, gerilmiş oluyorum. Kışın bile çok yağmur çamur olmadığında motora binilebilecek bir şehirdeyiz. Bütün bunu görerek insanlar artacak diye düşünüyorum.

İş stresinden kurtarıyor

Motora binmek cesaret ister mi?

Birazcık istiyor. Bir sürü nedeni var aslında bir insanın motosiklet alması için. Trafik hariç. Hobi olarak cesaret gerektiriyor. Kendini göstermek durumu var elbette. Ben farklıyım şeyi herhalde var. Ben bunu incelemeye başladım.

Sadece çok pratik ve işlevsel olması değil motor tercih edilmesinin altında yatan başlıca sebepler?

Hayır hayır. Zaten Dünyada motosiklet üç amaçlı kullanılıyor. Taşıma, ulaşım, hobi. Dünyada demin söylediğimiz gibi ulaşım yok. Taşıma var işte. Kuryeler filan. İnsanların sabah ev akşam iş olarak kullanmalarını ben ulaşım olarak görüyorum. Bu yok bizde. Hobi tamam var. Haftasonu motoruma bineyim. O da ne yapıyor iş stresinden kurtulmak için insanlar doğal olarak hobi arayışlarına giriyor. Motor da iki şey birden yakalanıyor. Biri adrenalin ve cesaretin ön plana çıkması. İkincisi, stresi atmak. Ben motoru stresi toprağa atma makinası olarak görüyorum. İş yerinde ne kadar probleminiz olursa olsun motor üzerinde işi düşünemiyorsunuz. Ben mesela sörf yapıyorum, bir süre sonra aklıma iş gelebiliyor. Motorda dikkat çok önemli. Çukur mu var, adam mı çıkacak. Motordan bir iniyorsunuz kafa boşalmış. Hakikaten enteresan bir tarafı var ama bunu denemek lazım.

Sıradan bir hobi arayışı değil bu.

Cesaret ve farklılık arayışı bu. Ben farklıyım cesurum bir sürü şey var. Asilik, özgürlük. Kim tutar seni gibi. Harley ile ilgili anektodlar vardır. Mesela Harleyci benzinciye gider. Yaşlı benzinci ‘‘çok güzel motor, yolculuk nereye’’ der. Harleyci de ‘‘oraya’’ der. Benzinci ‘‘orası neresi’’ der, Harleyci'nin cevabı ‘‘gidince göreceğim’’ olur. Hani şu an herşey planlı ama orada özgürsünüz. Sonuçta insanın hayalindeki arzu ettiği hayal kahramanına ulaşması gibi birşey de var içinde.

Motordan düşmeyi bilmek lazım

- Motorda korunmasızmışsınız gibi geliyor bana hep. Üzerinizde sizi saran bir karoser yok. En küçük bir kazada bile yaralanmak mümkünmüş gibi.

Sonuçta onun için kıyafet çok önemli. Tamamen kapalı kask kullanılmasını çok teşvik ediyorum. Onun dışındakilerin hiçbir anlamı yok. Bir de tabi eğitim çok önemli. Düşmeyi bilmek de gerekiyor. Belli bir noktada motoru bırakmayı bileceksiniz. Belki bir takla atıp kalkacaksınız.

Yani motora binmeye karar verdiyseniz illa ki düşeceğinizi de kabullenmeniz mi gerekiyor?

Kesinlikle. Herkes motordan düşmüştür. Bak ben düştüm sıramı savdım gibi bir mantık da yok. Her an yeniden olabilir. Paoulo Volpara diye bir arkadaşımız var İtalyan, Türkiye'de yaşıyor. Kendini Türkiye'de motosiklet olayına adamış biri. Müthiş eğitimler veriyor.

Hepsinde Paulo'nun ilk sorusu ‘‘motosikletin ön tamponu neresidir?’’ oluyor. Herkes birşey söylüyor. ‘‘Hayır alnımızdır’’ diye başlıyor eğitime. Kıyafet konusu için de şöyle der: ‘‘Asfaltla deri bir araya gelirse asfalt kazanır. Onun için doğru kıyafet giyeceksin.’’ Mesela önünde taksi mi var, içine bakacaksın. İçinde müşteri var mı, yok mu? Diyelim yok. Ve ileride bir adam duruyor demek oluyor ki taksici her an durabilir. E taksici nasıl durur, yolun ortasında durur. Bütün bunları öngörmek ve dikkat etmek lazım.

Motosikletçi komplekssiz olmalı

Hafta içi takım elbiseli ama haftasonu deri ceketli olma durumu gibi mi?.

Artık iş dünyasında da takım elbise olayı gittikçe azalmaya başladı. Ben bugün Harley'e binen birçok insanın normal iş hayatında bile bir şekilde gömlek, çakmak, kalemlik gibi Harley'e özgü giysiler ya da aksesuvarlarla dolaştığını görüyorum. Çok ciddi bir iştir, takım elbise gerektirebilir. Harley Davidson kıyafetiyle kayak yapanları bile gördüm. Superman olayı gibi bu. Ben çok net gözlemlediğim insanlar var. Gelip Harleyin ‘H’si ile ilgisi olmayıp, aradan iki sene sonra bambaşka biş adam olarak görünebiliyor. Şaka değil ama hayır duası bile aldım.

Sonuçta motosiklet yaşam biçimi. Otomobil kültürü dendiği gibi motosiklet kültürü diye bir şey de var.

Ya otomobil kültürü var mı, otomobilci diye birşey var mı? Mesela ben daha çok otomobile biniyorum ama otomobilci değilim ama motorcuyum. Yarışcı falan onu anlıyorum da...

Otomobilci diye bir şey de var. Yarışanından tutun da hobi olarak bunu benimseyenine kadar var muhakkak. Arabasının motorunu söküp odasına götüren tipler var. Mekanik sevgisi bu.

Ona katılıyorum da. Mesela ben mekaniğiyle ilgili biri değilim. Bir çoğumuz da öyle. Ama bütün motorcularda da motorla ilgili şeye ilgi duymak var. Bu belki geriye itilmiş olmanın kompleksi aynı zamanda.

Motorcu olmanın raconu nedir?

Komplekssiz olmalı bir kere bu çok önemli. Ne derler düşüncesinden uzak olmalı. Ayrıca motor gittiği yere pozitif enerji veriyor. Yolda giderken insanlara bakıyorum hep bir tebessüm oluyor yüzlerinde. Mesela Anadolu'ya gidiyorsunuz küçük çocuklar geliyor. Kompleks yaratmayan, gerginliği olmayan, hakikaten pozitif enerji veren insanlar. Tabii yolda ters birşey olmadıysa hani birisi üzerinize çıkmadıysa.

Öyle şeyler çok oluyor mu?

Son iki üç senedir önemli bir şeye rastlamadım. Ara ara oluyor. Konvoy halinde giderken olabiliyor. Ama biz de işi öğrendik mesela 50 motor konvoy yanlış bir şey. Arkanıza takılıp gitmeyeceklerine göre sizi geçmeleri gerektiğinde aranıza girip bölmek zorunda kalıyorlar. Biz de 10'lu gruplar yapıyoruz. Her grubun başkanı ve kuyruğu var. Böyle bir sistemle ilerliyoruz. Araba geçecekse kuyruk yol veriyor. Zig zag gidiyoruz ki araç girebilsin. Yani birlikte gitmenin getirdiği dışa karşı problem varsa onu düzeltiyoruz. Bazı dar yollarda tek sıraya iniyoruz. Kavşaklarda kurallarımız var.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!