Güncelleme Tarihi:
Onun için bu yazıyı ''Köşk''ten değil, ''Sokak''tan yazıyorum..
Size biraz Euro-2008'in ve Milli Takım'ın tribünün karşı tarafından nasıl görüldüğünü anlatayım..
Bu 14 gün boyunca Zürih'te kaldım..
Portekiz ve Çek Cumhuriyeti maçları için Cenevre'ye, İsviçre karşılaşması için Basel'e gittim.
Her 3 yolculuğu da trenle yaptım..
Maçlara giderken de, gelirken de hep gurbetçilerle birlikteydim..
Hatta 3 karşılaşmada tribünde bile..
Maçlara giderken ve dönerken onların İsviçre ya da civar ülkelerdeki yaşam tarzlarına kulak kabarttım..
Karşılaşmalar sırasında ise umut, öfke, heyecan, mutluluk ve sevinçlerine tanık oldum..
Ve sonunda şuna karar verdim;
-''Türkiye'de bizim yaşadığımız dünya ile onların yaşadığı dünya arasında çok fark var.. Ve maalesef bizim bazı gazeteci ve yorumcuların yazdığı ve anlattığı olayların burada yaşananlarla alakası yok..''
Ben size en basitinden bir örnek vereyim..
11 Haziran akşamı..
Portekiz, Çek Cumhuriyeti ile oynadı ve maçı 3-1 kazandı.. Ardından bizim İsviçre karşılaşması başladı..
İlk yarıyı 1-0 geride kapattıktan sonra bizim servisi aradım.. O gece görevli olan arkadaşlarla aramızda şöyle bir konuşma geçti;
-''Olur da bizim takım İsviçre'yi 2-1 yenerse Çekler'le attığı, yediği eşit olacak. Peki bu durumda ne olacak?''
Aradan 5 dakika geçti geçmedi arkadaşlarım beni aradı;
-"Abi Şenes Erzik'i aradık. Ona sorduk. Eğer Çek Cumhuriyeti ile oynayacağımız karşılaşma berabere biterse iki takımın da averajları eşit olduğu için uzatmaya gidilmeden penaltı atışlarına geçilecek. Kazanan çeyrek finale çıkacak..''
Bildiğiniz gibi maç 2-1 bizim galibiyetimizle sona erdi.
Haberi bu şekilde veren ilk site de hurriyet.com.tr oldu.
Hatta bu haberi bir çok internet sitesinin yanısıra televizyonlar ve gazeteler de alıp bizden kullandı..
Bu haberi hurriyet.com.tr'den aldıklarını söylemediler ve yazmadılar ama canları sağolsun..
Şimdi bu kadar şeyi neden anlattım?..
Sadede geleyim;
İsviçre karşılaşması bitti. Buraya maçları izlemeye gelen medya mensuplarını da bir telaş aldı..
Öyle ya şimdi ne olacaktı?..
Belli ki hepsi hazırlıksızdı.. Özellikle maç bitimi stat dışında kurulan platformlarda maçları yorumlayanlar tam anlamıyla çuvalladılar.. Kimi ''Maç berabere biterse Türkiye ile Çek Cumhuriyeti'nin dünya sıralamasındaki yerine bakılır, kim üstteyse o çeyrek finale çıkar. Bu takım da maalesef Çek Cumhuriyeti'' dedi.. Kimi para atışı yaptırdı. Bir diğeri ''Sarı ve kırmızı kartlara bakılır'' diye ahkam kesti, bir başkası ise iki takıma bir maç daha oynattı..
Hatta, ''Ulan ne biçim İsviçre'ymiş bu be.. Hakan Yakın bilerek golü atmadı orada. 2-0'ı yapsa hiç bu hesaplara gerek kalmayacaktı. Bunlar takım falan değil. 4'e 1 geliyorsun, golü atamıyorsun'' diye sızlananlara bile şahit oldum..
Dedim ya İsviçre karşılaşmasının bitiş düdüğü ile birlikte bir saat boyunca tüm yorumcular çuvalladılar..
Ve buralara kadar, üstelik gazetelerinin, televizyonlarının verdikleri paralarla ya da sponsorların desteğiyle İsviçreler'e gelenler bu basit kuralı bilmeden, daha turnuva bile başlamadan Fatih Terim'e saldırmaya başladılar..
Fatih Terim'i benim kadar kimse yakından tanıyamaz..
Kendisiyle sabahın 6'sında evinde röportaj yapmışlığım vardır..
Bu arada gerek Sabah, gerekse Star gazetesinde çalışırken de Terim hakkında 7 kez yazı dizisi hazırladım..
Aramızda geçen diyalogları buaralarda yazmaya kalksam herhalde yeni bir yazı dizisi daha ortaya çıkar..
Bunların bir çoğuna eşi Fulya Terim de şahittir.. ..
Bunları kendilerine de sorabilirsiniz..
Ama Fatih Hoca'yı en sık da ben eleştirmişimdir..
Hem de her fırsatta..
Şimdi bir turnuva oynuyoruz.. Her taşın altında Fatih Terim'i arıyoruz..
Maçı kaybediyoruz suçlu Fatih Terim, kazanıyoruz yine suçlu Fatih Terim..
Yok kadroya onu almış da, bunu almamış da..
Yok onu oynatmış da, bunu oynatmamış da..
İsviçre'yi yeniyoruz, ''Top rakibin ayağına çarptı gol oldu, çok şanslıyız'' oluyor.. Çek Cumhuriyeti gibi hakikaten dünya futbolunda yeri olan bir takımı 2-0 geriden gelip deviriyoruz, bu kez de ''Kaleci Cech hata yapıp, topu elinden kaçırdı. Öyle galip geldik'' diyoruz..
Ben şahidim..
75'inci dakikada durum 2-0'ken gazetelere yazılar geçilmiş, Fatih Terim idam edilmişti..
Ama 90'ıncı dakikada olay değişti..
Bu galibiyeti bile Terim'in şansına bağlayanlar oldu ya, vallahi helal olsun..
Bakın size hemen kısa bir örnek vereyim;
Maçtan hemen sonra Çek takımının kaptanı Ujfalusi ile röportaj yaptılar. Ona dediler ki; ''Bu akşam bir penaltınız verilmedi ve yenildiniz. Ne söyleyeceksin?..''
Ujfalusi hemen itiraz etti;
-''Penaltı falan yoktu. Biz ikinci yarıda özellikle 2-0'dan sonra çok kötü oynadık. Daha doğrusu Türkler çok iyi oynadı ve haklı bir galibiyet aldılar. Onları tebrik ederim..''
Şimdi böylesine bir yazıya, ya da böylesine bir habere her hangi bir televizyonda, ya da gazetede rastladınız mı?..
Tabii ki hayır..
Biz de varsa yoksa Fatih Terim..
Dün gece 2006 Dünya Kupası'nın fnalisti Fransa, İtalya'ya 2-0 yenilerek turnuvaya veda etti..
Maç Zürih'teydi.. Karşılaşma bitimi, İtalyan ve Fransız taraftarlar sağnak yağmur altında birlkte eğlendiler..
Ne İtalyanlar bir üst tura çıktıkları için çok sevindiler, ne Fransızlar grup sonuncusu olarak elendikleri için çok üzüldüler..
Çünkü bu bir spor..
Ama biz maalesef empati yapmayı beceremediğimiz için olayı savaş ve kavga haline çevirmeye çalışıyoruz..
Gerilimle beslenen bir takım kişiler var..
Ve bunlar halkı da yanlış yönlendiriyorlar..
Başta da dediğim gibi Türkiye'de onların yarattığı dünya ile İsviçre'de ya da civar ülkelerde yaşayan gurbetçilerin dünyası çok farklı..
Buradakiler Milli Takımı'na ölümüne inanıyor, güveniyor ve seviyor..
Bizimkilere kalırsa galibiyetler şansla oluyor ve Terim çok şanslı bir adam..
Yani yorumculara göre, Semih'in İsviçre'ye attığı gol de şans.. Arda'nın vurduğu şutta şans.. Nihat'ın golleri de bir şans. Ya da Volkan'ın yemedikleri de..
Bu takım ya da teknik direktörü bu işi hiç bilmiyor..
''Semih mutlaka ilk 11'de oynamalı'' diyenler, bir bakıyorsunuz 10 dakika sonra ilk söylediğini unutarak ''Maça Semih'le başlamak hata'' diye ahkam kesiyor..
İşin kötüsü patronlar televizyonlarında yorum yapsın diye bu adamara çuvalla para ödüyorlar.
Bakın arkadaşlar futbolda şans bir yere kadardır. Hadi bir maç şans yanımızda diyelim. Her maç da şansla alınmaz ki..
Çek Cumhuriyeti maçının son 30 dakikasında, sağdan ve soldan tam 32 orta yapmışız.. Hiç kimse buna deyindi mi?..
Hayır..
Son 8'de 2006 Dünya Kupası Finalisti, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Fransa yok. Bu tip turnuvaların bir numaralı takımı Çek Cumhuriyeti yok. Birisi, çok bilmiş (!) yorumcular tarafından daha 10 gün önce şampiyon adayı olarak gösterilen 2 ev sahibi yok. Romanya yok. Polonya yok. Son Avrupa Şampiyonu Yunanistan yok.. Bu akşam da İsveç ya da Rusya gibi 2 devden biri daha olmayacak..
Ama benim Milli Takımım var.
Hırvatistan'ı elesek de, elemesek de Fatih Terim ve bu takım başarılıdır..
Bırakın adamın ailesine, osuna, busuna laf atmayı, hakaret etmeyi de bu işten zevk almaya ve aldırmaya bakın..
Ben kendi adıma söz veriyorum;
Hırvatistan'a elensek bile Terim'e tek kelime laf etmeyeceğim..
Faturayı Fatih Terim'e kesmek için Hırvat maçının sonucunu bekleyenlere bir soru sormak istiyorum;
-''Sahi Çek maçı berabere bitse ne olacaktı?..''