Güncelleme Tarihi:
Dünya futbol yönetiminin tek Türk imzası Şenes Erzik, evinin kapılarını ilk kez Hürriyet'e açtı
Ha bugün, ha yarın derken nihayet Etiler'deki yeni yuvalarında buluştuk Erzikler’le. Şunu bilin ki Clinton'la buluşabilirsiniz, ama Şenes Erzik'i yakalayamazsınız. Herhalde günümüzün Evliya Çelebisi o artık. Bir arıyorum İsviçre'deki ofisinde, bir arıyorum Yeni Zelanda'da akşam yemeğinde, bir arıyorum Macao'da kahvaltıda. İşte o günlerin acısını çıkardık yeni apartman dairelerinin yüzme havuzu manzaralı balkonunda.
Metin Oktay gibi gol atanı dünyada görmedim.
Sergen Avrupa'da çok büyük iş yapardı.
Hakan, Bayern Münih'e gitmeliydi.
UEFA'dan borç alıp personelime maaş dağıttım.
Hakem Orhan Erdemir'i garanti ediyorum.
Ahmet Çakar'ın yeri doldurulamadı.
Şenes Erzik'in Robert Kolej yıllarındaki takma adının ‘‘Ütü’’ olduğu pek bilinmez. Ona bu adı sınıf arkadaşı Suna Kıraç vermiştir; ‘‘Şenes tam bir ateş ütüsüdür. Geç kızar ama iyi kızar’’ diyerek. Doğrusu ben de Erzik'i az kızdırmadım. Hatta açık açık ‘‘Sizin için burnu büyük, insanlara tepeden bakar diyorlar’’ bile dedim. ‘‘Mütemmim cüz'ü’’olan sevgili Dilek'i sigarasını tüttürüp sessizce bizi dinledi.
FUTBOLUMUZ YÜKSELDİ
‘Bugüne kadar Türk futbolu için ne yaptınız?'' deyince olanlar oldu.
- Türk Futbolu’nun bugün belli bir çizgiye ulaşmışsa bunu yapan ben ve arkadaşlarımdır. 8,5 sene başkanlık yaptım. Genç Milli Takımlarımız tarihimizde ilk defa benim zamanımda Avrupa Şampiyonu oldu. Sistemi kuran ben, başarılı hocaları getiren biziz. Bütün bunların mimarı ya da kaptanı kim? Ben Türk futboluna vizyon getirdim. Federasyon Başkanlığını Ulus'ta iki odalı kiralık bir yerdeyken devraldım, sonra en son bilgisayarlarla donattım.. Aslında bu işi hiç istemedim, çünkü siyasetle iç içe olacağımı biliyordum. Öyle zaman oldu ki, personelime maaş veremedim. Bunda benim günahım yoktu, bütçeme göre planımı yapmıştım ama, Teşvik Fonu'ndan bir lira gelmiyordu. O dönemde UEFA'dan 200 bin İsviçre Frangı borç aldım. Burada yaptığımız Avrupa Gençler Şampiyonası'na mahsuben. UEFA'da görevli olduğum için benim hatırım için bu parayı verdiler.
BAŞARILAR ÜLKEMİN
Madem öyle, son seçimlerde Federasyon Başkanlığı için neden aday olmadı?
- Yener Beyciğim, biliyorsunuz ki Türkiye'nin UEFA'da, FİFA'da bir kontenjanı yok. Yani Şenes gitti, yerine Yener geldi olmuyor. Ben buraya 25 senelik emeğin sonucunda seçilerek gelmişim. Düşünün ki bir Türk, yapıyı kurmuş, burayı ele geçirmiş. Şimdi ben FİFA'da Hakem Komitesi Başkanlığını, UEFA'da 1. Başkan Yardımcılığını, kulüplerin başkanlığını bırakacağım, burada federasyon ya da Fenerbahçe Başkanı olacağım. Ben böyle bir teşebbüste bulunsam, bana gelinip aklına bir şey mi oldu denmesi lazım. Yarın öbür gün UEFA'da İcra Kurulu'na yalnız federasyon başkanları seçilecek diye bir şey olursa o zaman ben de gelip ‘‘Beyler durum bu’’ derim. FİFA ya da UEFA'daki başarılarım Türkiye'nin başarısıdır, benim değil.
KÜFRÜ KALDIRMALIYIZ
Gelelim son günlerde moda olan sahalardan tel örgü kaldırmalara.
- Tel örgüden önce sahalardan küfrü kaldırın. Tel örgülerinin kaldırılması konusunda altyapının hazır olduğu inancında değilim. Toplum psikolojisinin ne zaman, neler yapacağını kimse bilemez, Allah muhafaza. Diyelim lig ilerledi, düşme kalkmalar başladı, tribünler yine küfürlerini ediyor, nasıl önleyeceksiniz? Bu işleri belli plan program içinde yapmak lazım. İstanbul, Denizli, Antalya tamam, peki öteki iller nasıl olacak?...
DEMİREL'DEN KOL SAATİ
Dünya futbol yönetimindeki tek Türk imzası pek belli etmedi ama, sanki biraz kırgın.
- Yener Bey, ben kendi devletimden bugüne kadar ödül olarak bir rozet bile almadım. Ülkenin tanıtımını yapan ben ve benim gibilerine bir şey verilmiyor. Benim kırmızı, yeşil pasaportum filan yok. Halbuki benim gibi icra kurulu üyesi olan öteki arkadaşlarıma kendi ülkelerinden en azından fahri doktora unvanları veriliyor. Son olarak Belçika Federasyon Başkanı'na kendi ülkesi ‘‘Baron’’ unvanı verdi. Ben 68 ülkeye Türk olarak gittim. Sadece Süleyman Demirel bir kol saati armağan etti, o kadar.
Koca FİFA, koca UEFA kim bilir bu üst yöneticisine ne olanaklar sağlıyordur?
- Uçak biletlerimi verir, gittiğim ülkenin en lüks otellerinin en iyi dairelerinde yatırır. Odadaki mini bar, telefon, oda servisi gibi hizmetlerin bedelini kendimiz öderiz. Ayrıca şoförlü otomobil emrinizdedir. Bunun dışında günde 250 İsviçre frangı harcırah alıyorum. Yener Bey, maksadınız oysa söyleyeyim, bu görevlerden zengin olunmaz.
Bir kuru kabak 22 baldırı çıplak
Robert Kolej Futbol Takımı'nın kaptanıydım, derslerim de iyiydi. Hatta o kadar iyiydi ki, bana burs bile verdiler. Futbol oynamama kızan edebiyat öğretmenimiz merhum Behçet Kemal Çağlar bir gün bana ‘‘Bir kuru kabak, 3 avanak, 22 baldırı çıplak, 30 bin dangalak. Ulan işte sen bunun peşindesin’’ dedi. Takımın santrforuydum, 9 numara giyerdim. O yıllarda Metin Oktay, Can Bartu ve Lefter'in çok koyu hayranıydım. Galatasaray'ın maçlarına Metin Oktay'ın gollerini seyretmek için giderdim. Yıllardır dünya futbolunun içinde yaşıyorum, Metin Oktay gibi gol atan bir futbolcuyu bugüne kadar dünyada görmedim.
Hakan Münih'e gitmeliydi
Hakan Şükür, nitelikleri, golleri ve oynadığı takımlara yararı itibarıyla son dört yılın tartışmasız en büyük futbolcusudur. Gençliğinden beri onu tanırım, inanırım. Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı almasında en büyük pay onundur. Yakın arkadaşım olan Beckenbauer, Paris'te bana Hakan'ı almak istediklerini, bu konuda ne düşündüğümü sordu. Kendisine çok doğru düşündüklerini, ayrıca seyirci açısından da Hakan'ın Bayern Münih'e büyük getirisi olacağını söyledim. Ben Hakan'ın yerinde olsam Münih'e giderdim, çünkü oradaki Türk sayısı çok fazla, Bayern'in seyircisini de 20 bin arttırırdı.
Ayrıca Hakan çok duygusal, kalbiyle yaşayan, desteğe ihtiyacı olan biri. Biliyorum, onun manevi tarafı çok kuvvetli.
Babamlar Balkan Harbi'nde Manastır'dan İstanbul'a kaçmışlar. Annemin babası Manastır Kaymakamı'ymış. Babam da Padişah Vahdettin'e karşı gelenler arasında yer alarak idama mahkum edilince, İstiklal Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya kaçıyor. Savaş bittikten sonra Jandarma Alay Komutanı olarak Giresun'a tayin ediyorlar. Orada emekli oldu, sonra ben Robert Kolej'i kazanınca aile yeniden İstanbul'a döndü. Giresun'da ilkokulu ve ortaokulu 1'icilikle bitirdiğim için Robert Kolej'in açtığı özel sınavı kazandım. Robert'teki arkadaşlarım arasında kimler yok ki? Hasan Subaşı, şimdiki Londra Büyükelçisi Korkmaz Haktanır, Mehmet Karamehmet, İbrahim Betil, Şerif Egeli... Kolejden sonra iş idaresi bölümünde yüksek tahsilimi yaptım, marketing'de master derecesi aldım. Oradaki arkadaşlarım arasında Suna Kıraç, Tansu Çiller, Özer Çiller var. Tansu, okulda sporla ilgisi olmayan, çok çalışkan bir öğrenciydi. Tansu'yu okulda herkes ders çalışırken hatırlar. Tansu o zaman da çok güzel bir kızdı. Özer ‘‘Prens’’ seçildiğinde, o da Tansu'yu kendine ‘‘Prenses’’ seçmişti. Doğrusu o zaman da birbirlerine çok yakışan çift olmuşlardı.