Güncelleme Tarihi:
Geçen gün yazdım. Yarınki G.Saray-Milan maçı öncesi sarı kırmızılı ekibin Popescu ve Hagi'ye büyük ihtiyacı var dedim. Gene de aynı fikrimde ısrar ediyorum. Hagi ve Popescu G.Saray'a geldiğinden beri diğer arkadaşlarıyla birlikte büyük işler başardılar.
PROBLEM BUZDOLABINDA
Sakat oyuncular vardı, büyük ölçüde toparlandı. Gazetelerden okuduğumuza göre, büyük problemler unutulmuş, daha doğrusu buzdolabına konmuş. Sonra tabii ki, deşilecek, eşelenecek.
Bir futbolcu, asla ve asla maç öncesi para, prim düşünmez. Bakmayın siz yazılanlara, çizilenlere. Yaşayanlardan bu öyküyü dinleyin. Futbolcuların maçtan bir gece önce uykuları kaçar. O tribünleri dolduracak taraftar gözünün önüne gelir. O uğultuyu tekrar tekrar hatırlar. Ve en önemlisi, maç çıkışında, büyük bir coşkuyla takım arkadaşlarının omuzlarında yükselmek vardır. İşte bu, hiçbir şeye değişmez.
Dikkat ediyorum, özellikle G.Saraylı futbolcular için bir prim, bir kamp lafları haftalardır gazete sütunlarında. Burada baş suçlu kimdir biliyor musunuz? Faruk Süren. Diyeceksiniz ki, ‘‘Sen bu adama taktın Turgay.’’ Doğrudur. Bugün eğer G.Saray maddi manevi pekçok sorun yaşıyorsa, baş sorumlusu odur.
VER CEZAYI...
Galatasaray'a oluk gibi FIFA'dan, UEFA'dan, AIG'den milyon kere milyon dolarlar geldi. Ne olduğu, ne bittiği, nerelere sarf edildiği söylenene göre halen meçhul.
G.Saraylı futbolcular disiplinsiz mi davrandılar? Hemen tedbirini al arkadaş. Ver cezayı, göster kadronun dışını. Ama bunu yapamazsın. Nedeni; çünkü G.Saraylı futbolculara verdiğin sözleri yerine getirmemişsin ki, ceza veresin. O zaman ben, sarı kırmızılı futbolcuları tüm hatalarıyla ayırıyorum. Ve Milan maçına çok iyi hazırlandıklarına da inanıyorum. Hadi aslanlarım. Siz, Milan'ı Milano'da devirdiniz.
Bakmayın 2-2'lik sonuca. Daha önce Ali Sami Yen'de son iki dakikada yendiniz. Çarşamba gecesi ya kazanacak, ya da kazanacaksınız. Yeter ki, siz kendinizi hakemin başlangıç düdüğüne kadar çok iyi hazırlamış olun. Yeter ki, siz, ben ve benim gibilerin inandığı gibi maçı kazanacağınıza inanın. Tribünler sizi asla yalnız bırakmayacak. Bundan eminim.
Bülent Yavuz, derhal istifa et
ANKARAGÜCÜ-G.Birliği maçı rezaleti örtbas edildi. Örtbas edenlerin başında gelen de maçın gözlemcisi MHK Başkanı Bülent Yavuz. Geçen gün Çetiner'in televizyon programında idi. Bülent Yavuz'un konuşmalarına dayanamadım, ben de telefonla katıldım. Hayatımda da ilk kez böyle bir davranışta bulundum. Zira Bülent Yavuz, herkesin gözünün içine baka baka gerçekleri söylemedi. Ona sorduğum suallerin hiçbirine düzgün cevap veremedi. Herhalde yüzü renkten renge döndü.
Arkadaş, İsmet Cengiz denilen hakem yardımcısının kaldırdığı işarete uydu. Yardımcı hakemin elindeki tabelanın hemen arkasından Babangida sahaya girdi. Ümit Karan da çıktı, yedek kulübesine kadar yürüdü. Sonra olay anlaşıldı, ‘‘Eyvah, 6. yabancı oldu’’ denildi. Ümit Karan çabucak içeri sokuldu, Babangida çıkarıldı.
FIFA kuralı diyor ki, ‘‘Sahadan çıkan bir oyuncu, tekrar oyuna dahil olamaz. Hatta ve hatta yedek kulübesinde dahi oturamaz. Doğru soyunma odasına gider.’’
İşte burada FIFA oyun kuralları ihlal edildi. Ümit Karan tekrar oyuna girdi ve maç devam etti.
Bakın Bülent Yavuz neler yumurtladı. ‘‘Hakem eliyle gir işareti vermemiş’’ dedi. Bülent bey, yardımcı hakemin yanındaydı Babangida. Her seferinde de orta hakem, yardımcı hakem işbirliği ile oyuncu değişiyor. Eğer orta hakem gir demese, eliyle işaret etmese yardımcısı onu oyuna sokar mı? Ama sen ne hikmetse, hem de maçın gözlemcisi olmana rağmen bu olayı hasır altı ettin. Senin şansın, Ankaragücü maçı kazandı. Aksi olsaydı, bugün itiraz ederdi.
Ligler devam ederken, bir başka kulüp FIFA'ya şiikayet ederse -ki duyumlarıma göre küme düşmeye namzet kulüpler buna hazırlanıyormuş- Türkiye 1. Ligi tehlikeye girer.
FIFA, düzmece hakem raporuna inanmaz. Televizyon kasetleri FIFA'nın gözlemcileri önüne getirilir, olay kare kare izlenirse, bu maç tekrar edilir. Zaman geçmişse, liglere ne gibi yansır, onu da ilk gördüğümde sayın Şenes Erzik'e soracağım. Bülent Yavuz, o koltuk sana yakışmıyor. Derhal istifa et.
Haluk, hayatta mısın?
TELEVİZYONDAN ve gazetelerden Siirt-Gaziantep maçından sonra çıkan olayları büyük bir dehşetle izledim. Açın Hürriyet'in arşivini. Bu olayların çıkacağını defalarca yazdım. Nedeni; Haluk diye bir futbol federasyonu başkanımız var. Onun da Ata gibi asbaşkanı var. Bu ikilinin yaptığı tek şey var. Televizyon kanallarından havuza para aktarmak, havuzdan da kulüplere saçmak. Türk futbolunda başka uğraşılacak hiçbir şey yok onlar için.
REZALETE BAK
Geçenlerde, ihtiyacı olan beş futbolcumuza nasıl olduysa 750'şer milyon liralık destekte bulundular. Bu olayı nasıl gerçekleştirdiler, doğrusu hayret ettim.
Gelelim faciaya ve rezalete... Siirtspor'un aleyhine verilen penaltı doğrudur beyler. Siirt'li futbolcu rakibini itiyor. Ne yapsın hakem? Sırtını çevirip, gitsin mi? Tabii çaldı penaltıyı. Sonra olanları hep beraber yaşadık. Kulüp başkanı Takiddin Yarayan sahaya girdi, hakeme yumruk salladı. İnsaf be birader. Milletvekillerinin meclis çatısı altında yumruklaştıklarını çok gördük ama böylesine ilk kez tanık oldum. Takiddin Yarayan, hem kulüp başkanısın, hem de milletvekili. Ve hakeme yumruk atıyorsun. Sonra da diyorsun ki, ‘‘Çıkan olaylardan, haksız penaltı veren hakem Metin Seval suçludur.’’
GÜDÜMLÜ RAPOR
Ey Haluk, hayatta mısın? Bugüne kadar kulüplerden oy toplamak için verdiğin tavizlerin nerelere geldiğini bir gör. Şimdi sen ve Ata bey, diyeceksiniz ki, ‘‘Hakem ve müşahit raporlarını bekliyoruz.’’ İyi, güzel de, bu raporların güdümlü yazıldığına çok tanık olduk. Sizlerin gözlerinin zaman zaman kör, kulaklarınızın çoğu zaman işitmediğini artık herkes biliyor. Bakalım bu olaylardan sonra nasıl karar vereceksiniz?
Beşiktaşlı taraftara helal
GENELDE F.Bahçe ve G.Saray maçlarına gidiyorum. Beşiktaş'ın maçlarını fırsat buldukça televizyondan izliyorum. G.Saray'ın İstanbulspor'la maçı tehir edildi. F.Bahçe maçına da üç saatlik bir karayolu yolculuğu var diye gidemedim. Zira, belimden iki kez ameliyat olduğum için doktor böyle uzun kara yolculuğuna müsade etmiyor.
Beşiktaş'ın Ankaragücü ile olan maçını İnönü Stadı'nda izledim. Önce Atilla Gökçe'ye ve Serdar Bilgili'ye bir şikayetim var. Basın tribününün aşağıya inen merdiveni minare merdiveni gibi. Oradan bir gün birisi dengesini kaybedip düşecek, o zaman herkesin aklı başına gelecek. Gökçe, o merdivenin kenarına ya sen trabzan yaptır, yahut da Serdar Bilgili kardeşim o trabzanı Beşiktaş adına yaptırsın. Gelecek bir faciayı ya sen, ya o önlesin.
Siyah beyazlı ekip süper oynadı. Hele hele Münch ve sağ kulvarda görev yapan Tayfur süperdi. Nouma'nın futbolculuğuna zaten hiç kimse bir şey söylemiyor. Adamın saha içi ve saha dışındaki davranışları sporcu gibi değil. Nouma'nın bu hareketleri de ona başka türlü yaklaşılarak frenlenebilir, asgari bir düzeye indirilebilir. Ancak, dün ona hakem Mutlu Çelik'in gösterdiği sarı kartı ben anlayamadım.
DİKKATLE İZLİYORUM
Eğer Nouma'yı tahrik etmek için programlandıysa onu bilemem. Ayrıca Mutlu Çelik, Ankaragüçlü Hakan Kutlu'yu da sahadan attı gereksiz bir sarı kartla. Oyunun son dakikasında Münch'e bir sarı kart daha gösterdi. Mutlu Çelik, anlı şanlı MHK Başkanımızın tetikçi hakemlerinden. Onun dikkatle çok maçını izledim. Hepsi birbirinden berbat.
Ankaragücü Başkanı Cemal Aydın, takımının oynadığı berbat futbola baksın.
Son sözüm Ali Eren'e... Süper oynadın Ali Eren. Ama sahada düzgün bir hakem olsaydı, kırmızı kartı görmen kaçınılmazdı. Ne diye rakibini kapaklanacak şekilde itiyorsun? Beşiktaşlı taraftarları yürekten kutluyorum. Ve helal olsun diyorum.