Güncelleme Tarihi:
SPORDAN Sorumlu Devlet Bakanımız Fikret Ünlü uzun zamandır kollarını sıvadı; 3813 sayılı yasanın eksik ve uygulanması mümkün olmayan, çok kötü sonuçlar doğuran maddelerini değiştirmek için çaba gösteriyor.
Sayın Ünlü'yü ben burada bir kez daha alkışlıyorum. Yasanın çok baş ağrıtan maddelerine neşteri vurmuş. Genel Kurul asla ve asla sayısal çoğunluğa itibar etmeyecek, ikinci toplantıda kim gelmişse gelmiş, genel kurul açılacak. Dört yıl için seçilmiş kulüplerin genel kurul üyeleri o kulüplerin küme değiştirmesi sonucu asla ve asla konumlarını muhafaza etmeyecekler. Onların yerine gelenlerle yer değiştirecekler. Başkan, 5 üyeyi kendi seçecek. Özerklik, daha özerk olacak.
Gelelim genel kurul sayısına. Ben genel kurulun yarı yarıya azaltılmasından yanayım. Yani 100 kişiyi geçmemesinden yanayım. Genel kurulda derneklerin asla ve asla çok genel kurul üyesiyle temsil edilmesi onun gücünü göstermez. Orada kişilikli kimselerin bulunması bana göre yeterli. Önceleri ‘‘taban birlikleri’’ diye adlandırdığımız antrenörler, hakemler, profesyonel futbolcular ve amatör konfederasyon birliğinin kibritini ben çaktım. Yıllar önce, şimdiki Milli Takımlar Sorumlusu Selami Özdemir'in sahibi olduğu Güneş Otel'in en alt katında toplantı üstüne toplantı yaptık. Rıza Sümer, Özkan Sümer, Hüdaverdi Talay, Orhan Saka, Adnan Sezgin, Yusuf Namoğlu ve ben, bu birliği kurduk. Hemen hemen 40'tan fazla genel kurul üyemiz vardı. 200 kişilik bir genel kurulda bu sayı asla küçümsenmez. Ve büyük bir güç oluşturduk. Sonra çeşitli nedenlerle ve kişisel menfaatlerden bu birlik bozuldu. Şimdi tek tek anlatırsam çok kişinin kalbini kırarım. Onun için geçmişe bir silgi çekiyorum. Birinci, İkinci, Üçüncü lig kulüplerinden üyeler azaltılırsa tabii ki bu gruptan da eksiltilecek. Fedakarlık Sayın Ecevit'in dediği gibi, her kısımda olmalı.
ÜNLÜ, FEDERASYONU UNUTMADI
Ben sadece Profesyonel Futbolcular Derneği'nden bahsedeceğim. Otel odalarından, fevkalade donanımlı bir teşkilata ve yapıya ulaştık. Ve sadece ve sadece kendi gücümüzle, çalışkanlığımızla, kişiliğimizle bugün belirli bir yerdeyiz. Madden ve manen çok da güçlüyüz. Levent Bıçakçı gibi hukuk danışmanımız, Yön Muhasebe bürosu gibi denetçimiz ve muhasebecimiz var. Türkiye Futbol Vakfı'yla çalışmalarımız hep içiçe devam etmektedir. İkinci, Üçüncü Lig futbolcularına yapılan haksızlıkların peşindeyiz. İhtiyacı olan, futbolu bırakmış kardeşlerimizin yanındayız. Ve şuna inanıyorum, dernek olarak çok daha güzel yerlere geleceğiz. Çünkü hem potansiyelimiz var, hem de gücümüz.
Dün, Futbol Federasyonu'nda yasa ile ilgili bir toplantı vardı, ben de davetliydim. Çok özel bir nedenimle gidemedim. Ancak bana gelen yazıda büyük bir haksızlık var. Ata Aksu'nun davet mektubunda 7 yıldır yasanın tatbikatını yapan Futbol Federasyonu, yasa taslağı ile ilgili görüşlerinin alınmamasından yakınıyor. Merak ettim, telefona sarıldım ve Bakan Fikret Ünlü'ye sordum. Adam şaşırdı, ‘‘Turgay’’ dedi, ‘‘Ben Haluk Ulusoy Bey'i, 18 Kasım 1999 tarihinde, saat 16.00'da İstanbul'da Olimpiyatevi'nde yapılan toplantıya ve akşam verilecek yemeğe teşriflerini rica ettim.’’ Ünlü, bu davet mektubunu da bana faksladı, şu anda elimde.
Sayın Bakan, yolunuz çok doğru. Sizi tanıdığım kadar, kişiliğinizden ve fikirlerinizden asla taviz vermezsiniz. Bu yasadan şu anda rahatsız olanlar var, tabii olacaklar. MHK, dünyanın her yerinde federasyonun bir yan kuruluşudur. Biz onu da yüzümüze gözümüze bulaştırdık. Tabii, buradan nemalananlar ellerindeki altın yumurtlayan tavuğu bırakmak istemiyorlar. Ben sizi alkışlıyorum. Bravo, bravo, bravo Sayın Bakan.