Turgay Şeren: Türkiye'de Avrupalı olun

Güncelleme Tarihi:

Turgay Şeren: Türkiyede Avrupalı olun
Oluşturulma Tarihi: Nisan 10, 2001 00:00


Turgay ŞEREN
Haberin Devamı

Galatasaray Futbol Takımı'nın Avrupa maçlarını büyük bir keyifle ve gıpta ile izliyoruz. Yalnız G.Saraylı dostlar değil, aklı başnda her Türk, G.Saraylı futbolcuların Avrupa takımlarına karşı ortaya koydukları futbolla övünüyor. Ülkemizin şu ekonomik darboğazında eğer halk sokaklara Türk, sarı kırmızılı yahut da tuttuğu kulübün bayrakları ile dökülüyorsa, burada G.Saray'ın sahada kazandığı galibiyetlerin, başarının büyük rolü var.

İşte en son Real Madrid karşılaşması. Sarı kırmızılı futbolcular bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Pekçok futbol maçı, 2-0'dan 3-2'ye, hatta 4-2'ye dönmüştür. Bunları yaşadık. Futbolda sürpriz değil. Ama rakip Real Madrid gibi bir dünya futbol devi ise, sen de ilk yarıyı 2-0 yenik bitirmişsen, tribündeki izleyicilerin ve futbolcuların morali düşeceği kadar düşmüşse, o maçı kazanmak gerçekten mucizeydi. Ve G.Saray bu mucizeyi gerçekleştirdi.

TÜRKİYE BAYRAM ETTİ

Türkiye'de bayram havası esti. Ne şekere zam, ne benzine zaman, ne de doların 1 milyon 200 bin lira olması hiç kimsenin umurunda olmadı. Televizyonda sizler de izlemişsinizdir. Bir vatandaş aynen şöyle konuştu: ‘‘G.Saray'ın Real Madrid zaferini doyasıya yaşayamadık. Zamlar üst üste geldi.’’

G.Saray, Avrupa maçlarında bir Avrupalı gibi oynuyor. Yalnız sahaya koyduğu futbolla değil, oyun disipliniyle, hakeme davranışıyla, rakip futbolculara gösterdikleri centilmenlikle de. Her şeyiyle tam dört dörtlük bir Avrupa takımı hüviyetinde oynuyor.

COLLİNA’NIN KART DERSİ

Ama o G.Saraylı futbolcular, Türkiye'de başka bir hüviyete bürünüyorlar. Öyle veya böyle bir futbolcu yere düşünce hemen hakeme eliyle işaret ediyor, ‘‘Nerede sarı kart?’’ diyor. Yalnız bir iki tane mimli olanlar değil, bunu artık hepsi yapıyor.

Okan'a hatırlatırım. Real maçında Okan düştü, bir ikili mücadele sonrasında hakem Collina'ya ‘‘nerede sarı kart’’ diye eliyle işaret etti. Collina geldi, Okan'a sarı kart gösterdi. Ve Okan'a faul verdi. Ondan sonra da tıs oldu her şey.

G.Saraylı futbolcuları yalnız ben değil, herkes ikaz etti. Dedik ki: ‘‘Hakemlere tutumunuzda yanlışlıklar var. El kol sallıyorsunuz. Rakip futbolcularla gereksiz yere kapışıyorsunuz. Yapmayın, bunun cezasını siz çekeceksiniz.’’ Ama G.Saray Futbol Takımı için Türkiye'deki maçlar herhalde birer angarya. Bu söylediklerimiz, yazdıklarımız bir kulaklarından girdi, öbür kulaklarından çıktı.

SEYİRCİ İSYAN ETTİ

Son Yimpaş Yozgat maçını sizler de herhalde televizyondan banttan izlediniz. Yozgat seyircisi G.Saray'ı bağrına bastı beyler. G.Saray'ı öven pankartlarla çıktılar. O pankartları tribünlerde dolaştırdılar. Kendi takımlarını o kadar alkışlamadılar. Biz ne yaptık? Hele hele Hasan Şaş denilen futbolcumuz ne yaptı biliyor musunuz? Her top alışında yere düştü, önce Lucescu ile tartıştı. Çünkü Lucescu onu ikaz etti. Arkadan onu düşüren rakibe çattı. Hakem faul vermişse, -ki çoğunda verdi- ‘‘sarı kart nerede?’’ dedi. Ona Okan, Fatih ve diğer G.Saraylı futbolcular da iştirak etti. Sonunda ne oldu biliyor musunuz? O Yozgat seyircisi, G.Saraylı futbolcuların ve özellikle Hasan Şaş'ın çirkin davranışlarından dolayı isyan etti. Gene de belirli bir terbiye ölçüsünde protesto ettiler.

YETER, DURDURUN!

Şimdi sorarım size. G.Saray Futbol Takımı, niçin Türkiye'de Avrupalı gibi oynamıyor. Avrupa'da hakemlere karşı saygılılar. Korkuyorlar çünkü. Türkiye'de neden hakemlere saldırıyorlar. Neden birden bire olay çıkması için ne gerekiyorsa yapıyorlar? Maç sonrası çıplak Hasan Şaş'ın soyunma odasında kafasını duvarlara vurduğunu televizyondan görmüş olmalısınız. Gene G.Saraylı 5-6 futbolcunun havaalanında adam kovaladığına da herhalde şahit oldunuz. Çünkü televizyon ekranında apaçık gözüktü.

G.Saraylı futbolculara kim dur diyecek? Burada Lucescu da olayın ucundan tutuyor. Soyunma odasında Hagi'yi, Jardel'i azarlamış. Bunlar hiç önemli değil. Onlara gerekli cezayı versene. Sahadan çıkarıp yanına yedek kulübesine oturtsana. G.Saray Futbol Takımı tabii ki maç kaybedecek. Ancak, G.Saray Futbol Takımını sahada utanılacak hale getirmeye hiçbir futbolcunun hakkı yok. Ne oldu şimdi Real Madrid galibiyeti, o müthiş zafer. Cevap versenize.

Gülsene Mustafa!..

FENERBAHÇE Futbol Takımı'nın Denizlispor karşılaşmasını televizyondan izledim. Televizyondan izlemek, o takımlar hakkında daha iyi bilgi veriyor. Çünkü pozisyon tekrarı var. Olayların oluş biçimi var. Var, var, var... Fenerbahçe Teknik Direktörü Mustafa Denizli, İstanbul'da Fenerbahçe Stadı'nda kazandığı her maçtan sonra şöyle tepeden bakarak gülümser. Dikkat edin, basın toplantılarında ‘‘Takımım maç kazanır’’ der.

Oysa unuttuğu bir şey var Mustafa'nın. Maçı Fenerbahçe takımı ile beraber o 30 bini aşan Fenerbahçe seyircisi kazanıyor ve kazandırıyor Mustafa. Ayrıca bir de Rüştü'nün katkısı var. Seni hep ikaz ettim. Yalnız ben değil, senin dostların da. Hani bir televizyon kanalında o dostların için umursamaz bir tavır takınmıştın. Onlar anadan doğma F.Bahçeli Mustafa. Hele hele bir tanesinin iki sevgilisi var. Biri ailesi, diğeri Fenerbahçe Spor Kulübü. Eğer bu iki dost -ki zaman zaman sen onlarla konuşuyorsun. Seni eleştiriyorlarsa bundan paye çıkarmalısın Mustafa. Onlara bıyık altından gülmeye hakkın yok.

BALİÇ'İ YOKETTİN

Gelelim Baliç meselesine. Tekrar iddia ediyorum. Sen bir teknik direktör olarak Baliç'i sakatlığı yoksa oyunun 1. dakikasında F.Bahçe forması ile sahaya çıkaramıyorsan ve ondan istifade edemiyorsan burada tek suçlu sensin Mustafa. Denizli'de F.Bahçe'nin oynadığı oyunu tekrar tekrar videodan izle bakalım. 100 milyon dolara malolan F.Bahçe Futbol Takımı böyle mi oynamalı? Bu oyuncuların hepsini sen aldın Mustafa. Baliç kenarda, Celil sahada. Denizlilerin çok sevdiği Yusuf da kenarda. Yahu bari Yusuf'u oynat, Denizlilerin sevgisini kazansın F.Bahçe takımı. Yusuf da Denizli seyircisine bir kez daha kendisini ispat etme şansını bulsun. Ama sen bunları nereden düşüneceksin Mustafa.

Cemal Polat: Suçlu benim

CEMAL Polat, Erzurumspor başkanıdır. Genç, aslan gibi bir çocuk. Her karşılaştığımız yerde de sevgi ve saygısını esirgemez. Onu pazar akşamı Beşiktaş maçı sonrası televizyondan izledim.

Cemal Polat, ‘‘Küme düştük. Suçlu benim’’ dedi. Şimdi ben Cemal Polat'a sormak isterim. Suçu kabul etmen güzel. Peki bunun hesabını nasıl vereceksin? Bunun cezasını nasıl çekeceksin? Erzurumsporlu şöyle bir düşünmez mi, ‘‘ANAMI BELLEYEN KADI KİME KİME ŞİKAYET EDECEĞİM’’ demez mi.

Doğu vilayetlerimizin özellikle Birinci Ligde olmasından yanayım. Zira her Birinci Lig müsabakasının o şehre ne güzellikler getirdiğini yakından yaşıyorum. Şimdi Erzurumspor Başkanı'nın da söylediği gibi elindeki bu şansı kaçırdı.

Yimpaş Yozgatspor

YOZGAT'a ilk kez gittim. Şaşırdım. Yol boyunca nereye baksanız ‘‘Yimpaş’’ yazıyor. Bizler Yimpaş Otel'de kaldık. Yimpaş'ın Türkiye'de ve yurt dışında faaliyetlerini gösteren kalın bir kitap getirdiler. İnanılır gibi değil. Her konuda karşısınıza Yimpaş çıkıyor. En önemlisi de Yozgat'ın elinden tutmuş Yimpaş. Yimpaş varsa Yozgat var. Yimpaş yöneticilerini kutlamak isterim.

Gelelim Yimpaş Yozgatspor'a. Hüseyin Kalpar yürekli bir takım hazırlamış. Zaten Fenerbahçe maçını da televizyondan izlemiştim Yozgat'ın. Kazanacakları maçı boşuna kaybettiler. Hata üstüne hata yaptılar. Mustafa da ne dedi, hatırlarsınız. ‘‘Biz kazanmasını bilen takımız.’’ Ey Mustafa, kazandıktan sonra böyle konuşmak rahat. Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Denizlispor mağlubiyetlerinden sonra ‘‘Biz kazanmasını biliyoruz’’ lafını etseydin ya, seni eleştiren dostlarına alaylı konuşsaydın ya.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!