Güncelleme Tarihi:
UZUN zamandan beri tartışılan bir konu var; G.Saray Spor Kulübü'nün hisse senetlerinin bir bölümünün, blok halinde AIG şirketine satılması. Bazı aklı başında G.Saraylılar ortaya çıkıp Faruk Süren'e ve yandaşlarına ‘‘Arkadaşlar ne yapıyorsunuz? AIG ile yapacağınız bu anlaşmanın şartlarını bizim kuracağımız bir komisyon incelesin. Bakalım sonuç neymiş’’ diye feveran ettiler. Sonunda G.Saray Genel Kurulu'nun tasvip ettiği Hayri Domaniç'in başkanlığında bir komisyon kuruldu. Ve bu komisyon raporunu Genel Kurul'a verdi. Komisyonun içinde bulunan Oğuz İmregün kalktı kongrede AIG'nin sunduğu şartları ve komisyonun bu konudaki yorumunu, üstüne basa basa açıkladı. Bu rapordan küçük bir bölümü size aktarıyorum: ‘‘AIG tarafından hazırlanan anlaşmanın her maddesinde AIG lehine ve kulübümüz aleyhine ağır şartlar vardır. Bu şekli ile tasarılar, saygın kuruluşlar arasında bir ortaklık ve işbirliği sözleşmesi değil, bir TEFECİLİK VE SÖMÜRÜ DÜZENİ niteliğindedir.’’
Şimdi size sorarım, komisyonun verdiği bu rapora göre hangi G.Saraylı, eğer yüreğinde sarı kırmızı renkleri yaşatıyorsa bu anlaşmayı kabul edebilir. Ben AIG'yi MIG'yi tanımıyorum. Sonradan bu şirket hakkında sevgili ağabeyim Necdet Çobanlı'nın araştırmalarından pek çok şey öğrendim. Daha doğrusu tüm spor kamuoyu öğrendi. Ancaaak, tekrar üstüne basa basa yazıyorum, beni komisyonun verdiği rapor ilgilendiriyor. Eğer Faruk Süren bu raporu kenara itip, AIG ile ortaklık anlaşması yaparsa o zaman söylenecek şey şudur: G.Saray Spor Kulübü Başkanı da tefecilik ve sömürü düzeninin yanındadır.
Tekrar ediyorum beni, G.Saray'a sunulan şartlar ilgilendirir, şirket adı değil. G.Saray'ın menfaatlerine olan tekliflerin her zaman yanındayım, her G.Saraylı yanındadır. Ama nedense bizim Faruk Süren ve ekibi bir AIG'dir tutturmuşlar gidiyorlar.
YALANCI ÇOBAN
Geçen gün gazetelerde okudum, devre arasında Ali Sami Yen Stadı yıkılacakmış ve inşaat başlayacakmış. Ben bu hikayeyi çok dinledim. Adeta yalancı çobanın macerasına benziyor. Bir köyün çobanı dağlarda köylülerin kuzularını otlatmakla görevlidir ama şakacı biridir. 4-5 kez gelir köye ‘‘Kurtlar kuzuları yiyorlar koşun’’ der. Bütün köy halkı sopalarla dağa çıkarlar, bir de bakarlar ki çoban kenarda ‘‘Kah... Kah... Kah’’ gülüyor. En sonunda birgün gerçekten kurtlar gelir. Çoban büyük bir heyecanla ve korkuyla köye koşar. ‘‘Çabuk yardımıma gelin. Kurtlar kuzularınızı parçalıyor’’ diye onları ikaz eder, ama kimse kıpırdamaz. Zira çobanın yalanlarından bıkmışlardır. Sonra bir de bakarlar ki, yalancı çoban doğrusunu söylemiş, ama iş işten geçmiş.
5 yıldır ‘‘Yıktık, yıkıyoruz’’ aldatmalarıyla stat projesini öne çıkaranları, bunun yanında kombine biletleri satanları, stadın etrafını 1 yıllık ilan ve reklam anlaşmalarıyla çevirenleri, mevsim başında Ali Sami Yen Stadı'nda ufak bir revizyon yapanları, ben ve arkadaşlarım çok dinledik. Ancak bir türlü doğrular konuşulmadı. Şimdi Faruk Süren'e soruyorum, G.Saray Spor Kulübü başkanı olarak ne zaman doğruyu söyleyeceksin? Yoksa bu kez de yine stad projesi eski yıllardaki alışkanlığını devam mı ettirecek?
Muhteşem demireL
- Sayın Cumhurbaşkanım, siyasete dönecekmisiniz?
‘‘Sen daha gençsin Turgay... Ben de öyle. 20 sene sonra bu kapıdan siyaset adamı olarak çıkacağım’’
Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in bu yanıtı odayı kahkalara boğdu.
Başbakanlığı döneminde 50'inci altın madalyamı göğsüme takmıştı Demirel. Bu anımı hiç unutamam. Geçtiğimiz hafta, Hürriyet Spor Servisi'ndeki arkadaşlarımla, birlikte kendisiyle beraber olma mutluluğuna eriştim. Bizimle 2 saate yakın konuştu.
Öylesine sıcak bir sohbetti ki o, hem kendisi, hem biz kahkadan kırıldık.
Unutmadan. Bana söz verdi, artık beni çağırırken ‘‘Turgay’’ diyecek. ‘‘Bey’’ lafını birlikte kaldırdık.
Sayın Süleyman Demirel'e sıhhatler ve uzun ömürler diliyorum. Benim hayatımda unutamayacağım ve daima sevgi, saygı, vefayla hatırlayacağım bir insandır.
DEVAM BÜLENT
Aferin Bülent'e. Galatasaray'da Fatih Terim'in yanında 4 yıl fevkalade görev yaptı. Ondan önce de uzun süre futbolculuğu var. Şimdi Samsunspor'un teknik direktörü.
Takımı, takır takır futbol oynadı.
Hem de rakibi Süper Kupa sahibi Galatasaray'dı. Benim en çok hoşuma giden, G.Saraylı taraftarların Bülent'e sahip çıkmalarıydı.
Bülent tertemiz bir G.Saraylıdır ve onda tam bir G.Saraylı ahlakı vardır. Hepimizde olduğu gibi...
Profesyonelce hizmet ettiği Samsunspor'u tabii ki rakibi kim olursa olsun, en iyi şekilde amansızca mücadele ettirecekti. Bülent seni yürekten kutluyorum. Ama bu burada kalmamalı daha büyük başaralı imza atmalısın.
SCALA ŞAŞIRTTI
Scala Türkiye'ye geldi, hepimizi şaşırttı. İş ahlakı, profesyonelliği futbolcuya yaklaşımı, eleştiriye hoşgörüsü ile sevgimizi kazandı. Üstelik, Karakartal'ı hayalini kurduğu Şampiyonlar Ligi'ne taşıdı.
Ancak Beşiktaş, Adana'da 2 puan bıraktı. Üstelik anlatılanlara göre de çok kötü oynayarak.
Futbol bu. Olur. Ama bu maçtan önce öyle bir laf etti ki, beni hayretler içinde bıraktı.
‘‘Ben takımımı çok iyi hazırlayamadım’’ dedi ve İki Avrupa Kupası maçı arasında F.Bahçe ile oynayacağı derbi maçının iptalini istedi.
İşte bu olmadı Scala. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle tehirler yok artık. Onlar tarihte kaldı. Türkiye de bu ülkelerden bir tanesi. Beşiktaş'ı maçlara hazırlamak senin görevin, bunu unutma.
YALAKALIK
Geçen gün gazetede okudum; Mustafa Denizli F.Bahçe'ye üye oluyormuş. Olur ya, bu bir tercih meselesidir. Mustafa, F.Bahçe'yi tercih etmiş. F.Bahçe Kulübü yetkililerinden ve taraftarlarından da Mustafa büyük alkış aldı.
Ancaaak, kadim dostu sakallı bu fırsatı kaçırmadı ve onun için ‘‘Bu bir yalakalıktır’’ dedi.
Hadi o dedi. Peki Mustafa, niye ortaya çıkıp ‘‘Sen kimsin be arkadaş, bana yalaka diyorsun?’’ diye ondan hesap sormadın? Sana bir şeyler oldu, dut yemiş bülbüle döndün.
Doğrudur, F.Bahçe takımı ile büyük problemlerin var. Takım hala oturmadı. Orta sahanda, defansta sorunların büyük. Son maçta bunlara bir de Rüştü'nün kalesindeki şaşkınlığı eklendi. Ama Mustafa, ne olursa olsun kendine ‘‘yalaka’’ dedirtme.