Oluşturulma Tarihi: Mart 24, 2002 16:21
Tüp bebek uygulaması bebeğin genlerine zarar veriyor mu? Bugüne dek böyle bir riskin söz konusu bile olmadığını savunan doktorlar, artık çok emin değiller. Ancak farklı görüşler var.
Test-tüp yöntemi ve "Intra-sitoplasmik sperm enjeksiyon" tekniği, yüzde 8.6 oranında sakat doğum riski taşıyor. Kalp ve böbrek anormallikleri, yarık damak ve aşağı inmemiş testis, belli başlı sakat doğum örnekleri.
Dünyanın ilk test-tüp bebeği Louise Brown'un doğumundan sonra aradan geçen 24 yıl boyunca, müstakbel anababalara test tübü içinde döllenme yönteminin -IVF- doğacak çocuğun genetik yapısında herhangi bir bozukluğa yol açmayacağı yönünde garanti veriliyordu.
Spermin yumurta ile nasıl buluştuğuna bakmaksızın -kadının vücudunda veya laboratuvar kabında- doğanın ciddi genetik bozukluklara izin vermeyeceğine kesin gözüyle bakılıyordu. Bu güvence altında doğan tüp bebek sayısı 1980'lerde yılda yüzlerce bebeğe, günümüzde ise yılda onbinlerce bebeğe ulaştı.
Sakat doğumlar
Ancak saygın bilim dergisi "New England Journal of Medicine"de yer alan yeni bir makaleye göre durum sanıldığı kadar "güllük gülistanlık" değil. Bu konudaki ilk çalışma İngiltere ve Avustralya'daki doktorlar tarafından gerçekleştirildi. Bu çalışmaya göre test-tüp yöntemi ve "Intra-sitoplasmik sperm enjeksiyon" denilen daha müdahaleci teknik, yüzde 8.6 oranında sakat doğum riski taşıyor.
Kalp ve böbrek anormallikleri, yarık damak ve aşağı inmemiş testis belli başlı sakat doğum örnekleri. Oysa normal doğumlarda sakat doğum riski yüzde 4.2'dir.
Amerikan Hastalık Denetimi ve Önlenmesi Merkezi -CDC- tarafından yürütülen ikinci çalışma, doktorların "Dış müdahale ile gerçekleştirilen üreme teknikleri-Assisted Reproductive Technologies-ART" dedikleri teknikleri ile dünyaya gelen bebeklerde düşük veya çok düşük doğum kilosu riskinin yüzde 2.6 oranında daha fazla olduğunu gösteriyor. Zayıf doğan bebeklerde kalp ve bilişsel hastalık riskinin yüksek olduğu biliniyor. "Bu ilk bulgular henüz kesin değil" diye konuşan İngiltere, Leicester Üniversitesi'nden Dr.Jennifer Kurinczuk, "Bu konuda daha son söz söylenmedi. Ancak geleceğin anababalarının bu konudaki tartışmalardan haberdar olması gerek" diyor.
Ciddiye alınmalı
Bu iki çalışmayı da ciddiye almak için yeterli neden var. Örneğin düşük doğum kilosu çalışmasında ART ile bebek sahibi olan ebeveynlerin ortalamanın üzerinde bir yaş kuşağında olması ve bir batında birden fazla çocuk doğurma olasılığının yüksek olması göz önüne alınmıştı. Bu faktörler eşitlendiği zaman bile ART ile doğan bebeklerin doğal yolla dünyaya gelen bebeklerden daha zayıf olduğu görüldü.
Bu arada son iki çalışmanın ortaya çıkarttığı görüşe ihtiyatla yaklaşan uzmanlar paniğe gerek olmadığı kanısında. Taraf tutmamaya özen gösteren bu uzmanlar çocuk sahibi olmak için yardım gören anababalar yalnızca daha yaşlı değil, aynı zamanda kısır olduklarına da dikkat çekiyor. ‘Burada iki farklı gruba ait hastaların karşılaştırıldığını unutmamak gerekiyor’ diye konuşan Colorado Kısırlık Tedavisi Merkezi'nden Dr.William Schoolcraft, ‘Bu gruplardan birini kısırlık hastalığı olan kadınlar, diğerini ise hastalığı olmayan normal kadınlar oluşturuyor’ diyor.
New York Üniversitesi Tıp Fakültesi Üreme Bölümü'nden Jamie Grifo'ya göre bir diğer sorun da bu bebeklerin yalnızca düşük kilo ile doğduklarının dikkate alınması. Oysa bu bebeklerin gelişim evrelerinde de izlenmesi gerekiyor.
Tarafsızların görüşü
Tarafsız uzmanlar sakat doğum çalışmasına kuşkuyla yaklaşılmasını öneriyor, çünkü önceki çalışmalar normal doğumlar ile tüp bebek uygulaması arasında, sakat doğumlar konusunda ciddi bir farkın olmadığını öne sürüyordu. Uzmanlara göre bu yeni çalışmada da çok önemli bir konu gözden kaçmış. O da tüp bebek uygulamasına başvuran kadınların üreme organlarında bir hastalık olduğu gerçeğinin dikkate alınmamış olduğu.
Bu iki çalışma, ileri çalışmalarla onaylansa bile, tüp bebek uygulamasındaki riskler paniğe yol açmayacak kadar küçük. Newsweek dergisinde yer alan araştırma haberine göre (18 Mart), doktorların iddia ettiği gibi risk iki katı bile olsa ART bebeklerinin yüzde 91'i tam anlamıyla sağlıklı doğabilir. New York Presbyterian Hastanesi Kısırlık Tedavisi Programı sorumlusu Dr.Zev Rosenwaks bu konuda şöyle konuşuyor: ‘Kısırlık tedavisi için merkezimize başvuran çiftlerin pek çoğunun hiç çocuksuz kalmaktansa, yüzde 10'luk bir risk payını göze alacaklarından eminim’
Rahim nakli
Tüp bebek uygulaması kısırlık tedavisinde tek yöntem değil. Geçen hafta gerçekleştirilen bir operasyon sayesinde artık rahmi alınan kadınlar da çocuk sahibi olabilecek. Çok zor bir operasyon olan rahim nakli ilk kez Suudi Arabistan'da gerçekleştirildi.
Uygulamada, 46 yaşındaki bir kadının rahmi kanama nedeniyle rahmi alınmış 26 yaşındaki bir kadına nakledildi. 99 gün boyunca sorun çıkartmayan organ, bu sürenin sonunda kan damarlarında oluşan bir sorun nedeniyle beslenemediği için çıkartıldı. Her şeye karşın tıp otoriteleri bu uygulamadan umutlarını kesmediler. Daha önce deney hayvanları üzerinde rahim nakilleri gerçekleştiren New York Üniversitesi'nden Giuseppe Del Priore, ''İnsan üzerindeki bu ilk deneyden sonra zaman geçirmeden ikinci ve üçüncü girişimlere tanık olacağız'' diyor.
Ancak sorunların henüz giderilmiş olmadığı belirtiliyor. Nakil operasyonlarının başarısı, vücudun bağışıklık sistemini bastıran ilaçların yan etkilerine ne denli dayanacağına bağlı. Nakil yapılan kişi hamile kalırsa, vücut yabancı bir organı reddetme sürecinde olduğu için fetüsü de reddedebilir. Fetüs yaşasa bile, Suudi örneğinde olduğu gibi dolaşım sistemi hamilelik döneminde sorun çıkartabilir.
Bu nedenlere bağlı olarak rahim naklinin şimdilik yaygınlaşmasının mümkün olamayacağına inanılıyor. Bu parası olanlar için de geçerli. Ne var ki rahim kanseri nedeniyle rahmini genç yaşta kaybeden hastaların çocuk sahibi olabilmeleri için bu çok önemli bir gelişme.