Güncelleme Tarihi:
Futbol hayatını İngiltere'nin Blackburn Rovers takımında sürdüren Tugay Kerimoğlu, Blackburn'ün stadı Ewood Park'ta NTV Spor Servisi'nden Haluk Yürekli ile Futbol Aktüel yorumcusu Hakan Ünsal'a önemli açıklamalarda bulundu.
Uzun zamandır Blackburn'de futbol oynadığını ve İngiltere'ye alıştığını belirten tecrübeli oyuncu, Türkiye'ye dönmeyi düşünmediğini ve futbolu bıraktıktan sonra kariyerine Ada'da antrenör olarak devam etmek istediğini söyledi.
A Milli Takım'ın EURO 2008 elemelerindeki şansını da değerlendiren Tugay Kerimoğlu, ay-yıldızlıların Norveç ile çok önemli bir maç yapacağını ve herkesin milli takıma sahip çıkması gerektiğini ifade etti.
- Haluk Yürekli: Hakan Ünsal ile iki takımda da oynadınız. Hem Galatasaray'da, hem de Blackburn'de. Neler söyleyeceksin, Hakan Ünsal ile yeniden burada, bu statta birlikte olmak nasıl?
Tugay Kerimoğlu: Biz Hakan'la zaten irtibatlarımızı hiçbir zaman kesmedik. Teknoloji vasıtasıyla kendisiyle görüşüyoruz. Tabii kendisini gördüm çok mutlu oldum, çok özlemiştim zaten. Burada olmasını halen isterdim, çünkü şu an oynuyor olacaktı. O yönden her zaman zaten söylemişimdir, onun karakterinde, onun insanlığında böyle bir insan buraya gelmedi. Bunu herkes biliyor. Burada olmadığı dönemlerde hep konusu geçiyor takım içinde. İyi bir insan, onu anlatmama zaten gerek yok. Şu an burada sağolsun yalnız bırakmadı. Burada olmasını her zaman istemişimdir. Keşke olsaydı, bırakmasaydı.
- Hakan, sen neler söyleyeceksin?
Hakan Ünsal: Zor tabii. Türkiye'deyken futbolu bıraktıktan sonraki dönem hakikaten hiç geriye dönüşle ilgili bir isteğim olmamıştı ama İngiltere hakikaten bu anlamda tehlikeli bir yer. Buradaki ortamı gördükten sonra, insanların yaklaşımını, sahaları, idmanları görünce böyle bir geriye dönüş için bir istek oluyor. O zaman da söylemiştim, halen burası futbol oynamak için gerçekten inanılmaz bir yer.
- A Milli Takım, son aylarda 2008 Avrupa Şampiyonası'nda grup elemelerinde senin de içinde bulunduğun Yunanistan galibiyetiyle çok iyi bir konum yakalamıştı. Arkasından Norveç beraberliği geldi, 5 maçta 13 puan topladı milli takımımız. Ondan sonra bir düşüş başladı. Sen nasıl değerlendiriyorsun bu milli takımdaki düşüşü?
Düşüş diye değerlendirmemek lazım. Her ülkenin, futbolcuların kendi kulüplerinde bir form yakalama demeyeyim de bazı futbolcuların form düzeyi çok yüksek olur. O yakaladığınız dönemde tabii ki başarılar peş peşe gelir ama her futbolcuda aynı seviyede yakalayacaksınız diye bir kaide yok. Bunun için sezon içinde inişli çıkışlı dönemleri olduğu için bu da milli takıma yansımıştır ama bu her şeyin bittiği anlamına da gelmez. Bugün kendi ülkesinde oynamış bütün insanlar bu ülke için bir takım şeylerini vermişse o insanlara saygı duymak lazım. Bir maç kaybetmekle o insanları yerin dibine sokmaya gerek yok. Dünyanın sonu da değil, insanlara sahip çıkmak lazım. O insanların arkasında durmak lazım, herkesi bir günde asmamak lazım, pozitif düşünmek lazım. Benim düşüncem hep böyleydi, böyle de olması lazım. Çünkü benim olduğum iki maçta normal bir yaşantı gibi idmanımızı yaptık. Sevineceğimiz zaman sevinmeyi bildik, eğlenme zamanı eğlenmesini de bildik. Şu an insanların bakış açısı artık bunlar gitsin de ne olursa olsun düşüncesinde. Daha oynanacak iki maç var. Arkasında durulması gerekiyor, oyunculara destek verilmesi gerekiyor. Bu kadar zamandır hep beraber olmuşlar, başarıyı her zaman Türkiye'ye getirmişler ama bu insanların arkasında durmayıp da insanları eleştirmek dünyanın en basit işi. Bende eleştiririm, istediğim gibi her şeyi söylerim ama o insanların arkasında olmak lazım, destek vermek lazım, onlara ne kadar güvenildiğinin gösterilmesi lazım.
- İlk 5 maçta 13 puan toplayınca hepimiz 2008 Avrupa Şampiyonası'na katılma yolunda çok önemli avantaj yakaladığımızı hatta katıldığımızı düşündük ama durum öyle bir hale geldi ki 5 maçın ardından istediğimiz sonuçları alamadık. Bunu neye bağlıyorsun, yani bir konsantrasyon eksikliği olabilir mi? Çünkü sen de o dönemde takımın içindeydin, daha sonra veda ettin milli takıma.
Aslında bu konsantrasyon eksikliğinden değil. O dönemde oynayan futbolcularla bu dönemde oynayan futbolcuların form düzeyine bakmak lazım. Şimdiki döneme baktığınızda, oyuncularda form düşüklüğü gözlenebilir. Yenildiğimiz maçtan sonra oynayacağımız karşılaşmalar öncesi insanlar Milli Takım hakkındaki düşüncelerini pozitif olarak yansıtsaydı başarılar bana göre çoktan elde edilmiş olurdu. Çünkü insanlar kaybedilen bir maçın arkasından ikinci maça gelmeden futbolcuları asıyor. İşte bizim yanlışımız burada. Bunu, takımın formsuzluğunda, takımın başındaki antrenörde, yardımcısında veya futbolcularda aramamak lazım. İnsanların milli takım hakkındaki düşüncelerini daha mantıklı vr daha saygılı yansıtması lazım. Böyle olmazsa etkileniyorsun, yaptığınız iş futbol, kolay iş değil. Her zaman söylemişimdir; Türkiye'de çok antrenör var, kulübede değil tribünlerde. İşte bu insanları dinleyenler, eğer profesyonelseniz, onları almıyorsanız zaten istediğinizi yapabilirsiniz. Ama onları dinleyip sahaya yansıtırsanız zaten ister istemez sonucuna katlanıyorsunuz bir takım şeylerin.
- Bir baskı oluşuyor değil mi?
Muhakkak oluşuyor. Çünkü görüyorsunuz onu. Söylediğiniz maçlarda milli takıma sahip çıkmak yerine insanlar bir çelme de ben vurayım diye düşünüyorlar. Sonucunda karşımıza bu olaylar çıkıyor. Kimse bir yerde bir şey aramasın.
- Bakıldığı zaman Ali Sami Yen Stadı'nda oynanan son Yunanistan maçında bir çok oyuncu ıslıklandı ve Fatih Terim istifaya davet edildi ki; Fatih Terim maçtan sonra yaptığı açıklamada, ben hayatımda ilk kez böyle bir şey yaşıyorum dedi. Böyle bir şey İngiltere'de olur muydu?
Yok, hiç tahmin etmiyorum. Grame Souness dönemde içeride 10 maç kaybetmiştik. Grame Sounessa bir kişi dönüp de sen git demedi veya bir yönetici televizyonlara çıkıp da antrenör gitsin demedi. Hocanın artık bırakması gerektiğini, istifa etmesi gerektiğini kimse söylemez burada.
- Bu anlayışın değiştirilmesi gerekiyor değil mi?
Çok zor.
- Nasıl değiştirilebilir? Hiç ümidin yok mu?
Değişmesi çok zor. Dışarıdan öyle güzel gözüküyor ki, insanlar bana soruyor oradan nasıl gözüküyor diye, çok güzel ayna gibi gözüküyor. Görebiliyorsunuz yani insanların nasıl baktığını, kimin kimi nereye istediğini, kimin nerede olmak istediğini herkes çok iyi biliyor.
- Bir sene daha oynamayı düşünüyor musun? 5 yıldır, 6 yıldır futbolu ne zaman bırakacaksın diye soruluyor ama her sene devam ediyorsun.
Blackburn beni bırakmadığı sürece ben bırakmam, ben devam ederim. Ben kendimi iyi hissediyorum. Bu kulüpte tam 7 senem geçti, şu an 8. seneye doğru gidiyoruz. Ada'da da 8.5-9 sene oluyor şu an. Ben oynamayı tabii ki istiyorum, kendimi iyi hissediyorum, ayaklarımda herhangi bir sıkıntım yok, üstümde, kafamda bir sıkıntım yok, kafam rahat. Tabii ki onlardan bana gelecek herhangi bir teklifte seve seve oturur konuşulur. Oynamayı tabii ki istiyorum.
- Reading maçında yaklaşık 27-28 metreden inanılmaz bir gol attın. İngiltere'de jenerik yaptılar sürekli döndürüyorlar bu golü.
Gol atmak güzel, O golde biraz şanslıydım. Bana göre normalde o topu kalecinin kurtarması lazımdı. Bu ligde çok enteresan goller oluyor. Ben Türkiye'de böyle goller attığımı hatırlamıyorum. Türkiye'de vuruyordum yerden gidiyordu gol oluyordu ama burada vuruyorum çatala gidiyor çok enteresan. Havasından mıdır nedir onu da bilmiyorum.
- Uzun zamandır İngiltere'de yaşıyorsun, artık tamamen buraya adapte olmuş durumdasın. Hatta futbolu bıraktıktan sonra belki de burada yaşamayı bile düşünüyorsun. Futbolu bıraktıktan sonra planların neler? İngiltere'de mi kalacaksın? Türkiye'ye dönecek misin?
Hakan Ünsal: Ya da kulübün eski oyuncusu olan şimdiki teknik direktör Hughes'un yaptığı gibi burada devam etmek istiyor musun?
Önce bir antrenörlük diploması ve profesyonel lisans alıp bu ülkede kalmayı ve bu ülkede bulunduğum kulüpte devam etmeyi düşünüyorum. Tabii ki menajerim vasıtasıyla bunu kulübe sunacağım. Eğer yapmak istediklerimi ben buraya yansıtabilirsem altyapısında başlayıp pratiğini veya herhangi bir spor aktivitesini gerçekleştirip burada devam etmek isterim. Çünkü Hakan'ın söylediği gibi altyapıda da ilişkilerim çok iyi burada. Yardımcı antrenörler olsun, hocalarla olsun. Bir de 7 senenin verdiği bir birikim var, insanların sevgisi de ortada. Türkiye'ye dönmek gibi bir düşüncemiz yok. Çünkü çocuklarımızın okulları burada ve uzun bir süre burada kalacağız.
- Bir vatandaşlık durumu var mı? İngiliz vatandaşlığına geçtiniz mi?
Böyle bir avantaj var ve kullanmak istiyorum. Bunun imtihanları oluyor, testleri oluyor onun için testlere gireceğiz.
- Senin sormak istediğin bir şey var mı Hakan Ünsal. Çok uzun süre birlikte oldunuz, burada da çok güzel vakitler geçirdiniz.
Hakan Ünsal: Güzel günler geçti hakikaten. Ben açıkçası hiç dönmesini istemiyorum, burada uzun yıllar kalsın. Aslında biraz önce sorduğumda da sebebi buydu yani. Bundan sonrasında da burada Hughes gibi kalıp buranın teknik direktörü olup iyi işler yapmasını istiyorum. Biraz daha işin içini de iyi biliyorum. Özellikle ekiple olan samimiyeti, onların Tugay'a olan sevgisi, saygısı diğer insanları ne kadar çok sevdiğini bildiğim için işinin çok daha kolay olacağını düşünüyorum. Zaten Blackburn'un efsane oyuncularından biri oldu. İnşallah teknik direktör olarak da o efsanelerin arasına girer.
İnşallah.
- Bugün harika bir tablo vardı statta. Bir çok çocuğa imza dağıttınız. Ben gerçekten dehşet içinde izledim, çok hoş manzaralardı.
Burada her sene oluyor bu aktiviteler. Okulların tatil olduğu dönemlerde aileler, çocuklarını getirip idmanı izliyorlar. Hem de statta olmak onlar için o atmosferi yakalamak, o atmosferin havasını hissetme açısından önemli. Bu her sene düzenleniyor burada taraftar için. Çünkü insanların birbirleriyle kaynaşması, çocukların hangi takımı tuttuğunu, kimin nerede ne yaptığını onlara şu yaştan itibaren aşılamaya başlıyorlar ve o sevgi de zaten doğuyor, o zaman bilerek seyrediyor. Futbol maçına geldiği zaman eğlenerek geliyor. Çünkü burada yaşadığını oradaki maçta görebiliyor aynı şekilde. İnsanların bakış açısı her zaman pozitif olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşamamız da olmuyor. İmza verme olayı sizde bir görev haline geliyor. Gururlanıyorsunuz ister istemez.
- Tugay Kerimoğlu Türk futbolunun en yetenekli oyuncularından bir tanesi. Yurt dışına son dönemde gönderdiğimiz ilk oyuncu.
Yok benden önce Hakan gitti, yani ilk o bence.
- Yani sen yurtdışında şu anda oynayan Emre'nin, Tuncay'ın, Nihat'ın, o dönem Arif'in önünü açan oyunculardan bir tanesisin. Birikimlerini Türk futboluna sağlamak ister misin, katkı sağlamak ister misin?
Ben hiçbir zaman düşünmedim. Büyük konuşmak istemiyorum ama böyle bir düşüncem yok.
- Bir gün milli takım teknik direktörü olmak ister misin?
O görevi her zaman, her Türk insanı kabul eder. Hiçbir şekilde onun açıklaması yok, gönüllü olarak gidersiniz yaparsınız ama Türkiye'de antrenör olarak bir kulüpte çalışmayı hiçbir zaman düşünmedim, düşünmeyeceğim de.
- Bunun gerekçeleri, nedenleri neler?
Çünkü insanların bakış açısı sadece saniyelik bizde. Bir maç yendiğiniz zaman sizden iyi insan yoktur Türkiye'de. Sizin bir yerden ayağınızı kaydırmak isteyen insanlar çok bizde. Yani yaptığınız başarıların çoğunun üstüne basarak geçenler de var. Elde ettiğiniz başarıları silmek isteyenler var. Yaptığınız o kadar emek, yaptığınız o kadar çalışma, sabahın 7'sinde gelip akşamın 8'ine kadar tesislerde kalıp kendi hayatınızı, kendi bünyenizi, o işe verdiğiniz zaman insanlar bilmez ama onu yıkmaya çalışanlar çok var. O yüzden bunu hiçbir zaman düşünmedim, belki antrenör olmayı bile düşünmüyordum bundan önce. Ben ki bunu hiçbir zaman düşünmedim ama bu ülkede olduktan sonra niye yapamayayım diye soruyorum kendi kendime. Yaparım da çünkü, yani o tecrübe ve bilgim var, sahaya yansıtabileceğim çok şey var kenardan. Bunu her zaman da düşünmüşümdür ama Türkiye'yi hiçbir zaman düşünmedim. Çünkü insanlar Hakan da biliyor, ben de biliyorum, Emre de biliyor, Tuncay da biliyor rahat bırakılmıyoruz. Bugün baktığınız zaman hangi futbolcu rahat sahaya çıkıyor? Hangi antrenör rahat sahaya çıkıyor, hiç birimiz.
- Anladığım kadarıyla Türkiye'de yaşadığını sıkıntıları yeniden yaşamak istemiyorsun.
Ben şu an rahatım. Çocuklarıma ve eşime niye yaşattırayım ki o sıkıntıları tekrardan. Burada hepimiz rahatız, yaşantımız dört dörtlük gidiyor, keyfimiz yerinde. Ben şimdi size sorsam, siz burada otursanız gider misiniz benim gibi düşündüğünüz sürece? Gitmeyi düşünür müsünüz?
- Böyle rahatsam, yeni bir hayat kurmuşsam kendime senin düşündüğün gibi düşünürüm.
Muhakkak, hiçbir zaman düşünmedim.
- Türkiye'ye dönmeyeceğini ifade ettin. Burada çok saygı gösteriliyor sana. Emre ve Tuncay seninle birlikte Premier Lig'de forma giyiyor. Onlarla hiç şüphesiz çok sık görüşüyorsun. Bir takım telkinlerin de oluyordur. Neler paylaşıyorsun onlarla?
Emre'nin ilk geldiği günden bugüne kadar her zaman söylüyorum. Karakter olarak, kişilik olarak mükemmel bir insan. Futbolculuğunu zaten anlatmama gerek yok, oynadığı kulüpler belli. Emre kendini bana göre biraz daha zorlaması lazım. Çünkü onun kapasitesini biliyorum, sahada neyi yapacağını biliyorum. Bir maçı kendi başına alıp götüreceğini de biliyorum. Tuncay'a gelince, hepimiz zaten onu Fenerbahçe'de biliyoruz. Şimdiki ortamı çok farklı. Lig olarak dengeler çok yüksek burada. Türkiye'de oynadığınızda Tuncay her şeyi yapabiliyordu, buradaki ligde ise herkes eşit. En alttaki ile en üstteki eşit, futbolcu olarak da. Maddi yönden bakarsanız biraz farkı var, o olacak muhakkak. Ama sahada Tuncay, Türkiye'de yapmak istediklerini burada yapmaya çalışıyor. Kafasını biraz rahat bırakabilse, stres olarak düşüncelerini bırakabilse sahada aynı Tuncay'ı göreceğiz. Çünkü onun kendini sıktığını ben de hissediyorum.
- Kendisiyle paylaştın mı bu düşüncelerini?
Ben bunu her zaman söyledim, ilk geldiğinde de söyledim. Hiçbir zaman birilerine bir şey ispat etmek zorunda değilsin bu ülkede. Çünkü seni zaten bilen biliyor ve seni zaten o yüzden bu takıma transfer etmişler. Seyirciye illa bir takım şeyleri göstermek zorunda değilsiniz. Yani Tuncay'ın yapacağı iş, Fenerbahçe'de ne yapıyorsa burada da onu yapacak.
Hakan Ünsal: Burada insanların yaklaşımlarını, oyunculara ne gözle baktığını, nereye koyduklarını çok rahat gördük. İnanılmaz rahat bir ortam var. Futbolcunun oynaması için çok uygun bir ortam var. Türkiye'de yaşamış, oradaki sıkıntıları bilen bir oyuncunun gelip burada Tugay gibi uzun yıllar oynadıktan sonra Türkiye'ye dönmek istememesi kadar doğal bir şey yok. Çok normal bir durum bu. Hele onun gibi kendisini burada kabul ettirmiş, başarılı olmuş, buranın önemli oyuncularından biri olarak tarihe adını yazdırmış bir oyuncuysanız burada kalması çok doğal. Umarım onun başarılarını tekrarlayabilecek, daha fazla oyuncu gelir. Eğer Türkiye'de bu imkanı yakalayabilecek oyuncu varsa, bence hiç düşünmeden İngiltere Premier Lig'e gelsin, ben bunu çok rahat rahat tavsiye ederim.
- Biz de çok isteriz bunu, hepimiz de bununla gurur duyarız.
Hakan'ın dediklerine yüzde 100 katılıyorum. Çünkü o kapasite bizde var, o yetenek bizde var. Bir tek kafa olarak kendimizi hazırlamamız lazım. Şimdi bizim ülkemize çok futbolcu geldi, gelmedi mi?
Hakan Ünsal: Evet.
Yani onlar nasıl yaptı da biz gittiğimizde niye olmuyor. Bizim ülkemize çok yabancı oyuncu gelip gitti, kalitelisi de geldi hiçbir zaman hiçbir şey de söylemedik ama biraz da biz çıkalım. Biraz da bir takım şeyleri biz yapalım. Ben diyorum ki her zaman daha çok olsun. Ne bileyim Emre geldikten sonra, Tuncay geldikten sonra, ne bileyim Nihat İspanya'ya gittikten sonra. O dönemlerden sonra keşke daha da fazla dışarı çıkabilseydik. Hem kendi ülkemiz için hem de milli takım için çok avantajlı olacaktı bu.
Hakan Ünsal: Gitmişken İngiltere'nin iyi takımlarına, büyük takımlarına gitmek gibi bir düşünce de çok yanlış. Yok yani böyle bir şey.
Aynen katılıyorum.
- Çünkü burada her takım çok büyük.
Hakan Ünsal: İnanılmaz farklı, bir kere kulüp olarak, yaşantı olarak çok farklı. Mutlaka Manchester United ile Middlesbrough aynı kefeye konulmuyor ama Middlesbrough da yine Avrupa'nın en önemli kulüplerinden biri olarak gösteriliyor. O yüzden Premier Lig başka bir lig. Kulüp ayırt etmeden gelebildikleri hangi takımsa gelmeleri çok normal olur.
Ben de katılıyorum.
- Şüphesiz Türk futboluna damga vurmuş iki ismin bu önerileri genç futbolcular için çok önemli.
Hakan'a katılıyorum. Tamam bugün Tuncay geldiğinde bazı insanlar Tuncay için bir takım şeyler söylediler. Onun iyiliği için söylediler ama bir anda tam yüksek mertebeye gelemezsiniz. Yavaş yavaş, kademe kademe çıkarsanız insanlar ister istemez zaten size geliyor.
- Premier Lig tüm dünyanın gözü önünde olan bir lig.
İlk geldiğimde benim için bir takım şeyler söylendi. Şu an hizmet ettiğim kulüp için oralar ayakçı takımı dediler. Şimdi Blackburn ayakçı takımı olabiliyorsa bu kulübün kendine ait bir şampiyonluğu var ligde. Anlatabiliyor muyum?
Hakan Ünsal: Bu tarz konuşmaları yapanlar şimdi İngiltere Premier Lig'ini gelip havasını almamış, kokusunu almamış, yaşamamış insanlar olduğu için çok rahat rahat konuşabiliyor ama bunu söyleyenler de enteresandır, hepsi hayranlıkla İngiltere Preimer Lig'i izliyordur. Dünyanın en iyi ligi de Preimer Lig derler. Buraya gelip yaşasalar, birazcık kokusunu alsalar bunu söylemeyeceklerine çok eminim ben.
- Şunu söylemek istiyorum; sen konuşmayı, röportaj vermeyi çok seven bir yapıda değilsin.
Evet.
- Türk taraftarı, Türk futbolseveri aslında seni çok özlüyor. Bir mesajın var mı taraftara?
Bir takım şeyleri televizyon vasıtasıyla getirebiliyorsunuz, tabii ki burada size çok teşekkür etmek lazım. Benim söyleyebileceğim, insanlar sevgi dolu olsun, birbirlerine daha çok sarılsınlar. Hele ki şu son dönemlerde yaşananlardan sonra daha fazla kenetlenmemiz gerekiyor. Sadece benim açımdan değil, beni özleme açısından değil bu her Türk insanı için geçerli. Daha sıkı sarılalım, herkes birbirine sahip çıksın, herkes birbirini desteklesin. Benim söyleyeceklerim bu kadar.
- Özellikle terörle dolu yaşadığımız şu günlerde.
Üzülüyorurz tabi ki. İnsan bunların hiçbirisini görmek istemiyor. Savaşı kimse kabul etmiyor, hiçbirimiz onaylamıyoruz ama bunlar yaşanıyor. Keşke hiç olmasa. Bence herkes birbirine sevgiyle, saygıyla daha doğrusu pozitif düşünceyle yaklaşırsa yapamayacağımız hiçbir şey yoktur.
- Çok teşekkür ediyoruz. Hakan Ünsal eklemek istediğin bir şeyler var mı?
Hakan Ünsal: Yani sonuçta antrenmanda sakat olduğu bir dönemde bize vakit ayırdı. Ben de aslında bu sayede daha önceden görmediğim, uzun yıllar görmediğim doktorları, Friedel'ı, fizyoterapisti görmüş oldum. Güzel vakit geçirdik tekrar teşekkürler.
Ben teşekkür ederim.