Oluşturulma Tarihi: Nisan 22, 2002 16:03
Geleceğin bilimsel düşler dünyasına hoşgeldiniz. İnternet çağı sonrasının cihazları şimdiden tasarlandı bile. Hedef, bilgisayarı bir toplu iğne başı veya orta boy bir kum tanesi kadar küçültmek. Amerikan ordusu düşmanın harekatını farkedilmeden izleyecek toz bilgisayarlar projesini destekliyor.
Bilgisayarlar yaşamımızın her alanına girmeye başladılar. Fakat yine de hiç kimse bugüne kadar yanlışlıkla bir işlemciyi yutmadı. Birkaç yıl sonra bunu da göreceğiz. ‘Dişlerimizin arasında kum gibi gıcırdayan taneciklerin mikrobilgisayar olduğunu fark edeceğimiz zamanlar uzak değil’ diyor Randy Katz. Kaliforniyalı araştırmacı, bilgisayar tekniği söz konusu olduğunda, gelecek için son derece çılgın tasarılar düşlüyor. Berkeley Üniversitesi profesörlerinden Katz aynı zamanda da ‘Endeavour Expedition’ olarak adlandırılan bir araştırmayı yönetmekte. Hedef, işlemciyi bir mm3, yani bir toplu iğne başı veya orta boy bir kum tanesi kadar küçültmek.
Omninet: Uygarlığın ötesi
Laboratuvarda geliştirilmeye çalışılan bu mikrobilgisayarı ‘Smart Dust’ olarak adlandırmışlar. Sonuç başarılı olursa 1x 0,1 mm’ye kadar küçültülme sürecek. Vizyona göre, tüm bu bulutlar gelecekte insanlığın etrafında ışıldayarak uçuşacaklar. Kendiliğinden organize olabilecek bu dijital toz tanecikleri, aralarında iletişim kurarak verileri de aktaracaklar. Ayrıca işlem yapma ve tüm verileri kapsayan bir ağ oluşturma gibi özelliklere de sahipler. Yani ‘Omninet’, bugün kullandığımız interneti kalın bir sis tabakasına dönüştürerek uygarlığın ötesine taşıyacak.
Toz tanecikleriyle ilgili süreçlerin birkaç yıl içinde yürürlüğe geçebileceğini, hatta bundan böyle, klima cihazları yüzünden hiç kimsenin hastalanmayacağını iddia ediyorlar.
‘Büromda tek başına oturduğumda, odaya, havalandırma cihazından gereğinden fazla soğuk hava yayılıyor. Ama ziyaretçilerim olduğu zamanlarda da birdenbire ısınmakta’ diyor Katz. Oysa akıllı toz, gelecekte oda atmosferine yayıldığında, alıcılarıyla oda sıcaklığını ve odada kaç kişinin bulunduğunu algılayabilecek. Veriler daha sonra merkezi bir işlemciye aktarıldığında klima otomatik olarak istenilen konuma gelecek. ‘Bilgisayar çipi üzerine, (bağımsız öğrenme gücüne sahip) algoritmalardan oluşan bir yazılım yükleyeceğiz’ diyor, Katz
Doğa -teknik sınırı
Yüksek verimli bilgisayar çipleri, kablosuz iletişim ve duyum mekanizması gibi, Omninet’in geliştirilmesinde yardımcı olacak tekniklerin tümü de hazır. Yeni kuşak minyatür bilgisayarın prototipi, 5 mm çapında.
Mikroişlemcilerin çipleri, zar inceliğinde lazer ışınlarıyla, silisyum tabakalarına dönüştürüldükten sonra, asit banyosunda biçimlendiriliyor.
İşlem birimleri bilgisayar teknisyenleri veya programcıların komutlarına gerek duymayacaklar. Duygusal zekaya göre hareket eden bu sistemlerin esin kaynağı, Kratz’a göre doğa olmalı. ‘Yarının karmaşık bilgi ağları elektronik bir ekosistem oluşturuyorlar’ diyor profesör. Kendiliğinden organize olabilen bu tür sistemler daha güçlüler, üstelik hata yapma olasılıkları da daha az. Minik süper bilgisayarlar milyarlarca bilgi ağı ve benzer birlikleri oluşturabilirler.
Katz’a göre bu durumda doğa ve teknik arasındaki eski sınırlar çözülüyor.
Amerikan ordusu, İnternette olduğu gibi, Smart Dust gelişmelerini de yakından izliyor. Ordunun başlıca umudu, düşman birliklerine ait panzerleri görünmez toz tanecikleriyle tespit edip etkisiz hale getirmek. Berkeley projesi biraz da bu yüzden Pentagon tarafından desteklenmekte.
Fakat Pister grubunun çalışmaları daha çok sivil yaşama yönelik.
Akıllı toz neredeyse görünmez bir iletişimin altyapısını oluşturmakta. Atmosfere yayılan toz partikülleri hava ve
trafik durumunu izleyebilirler. Berkeley’deki bilgisayar uzmanları her türlü elektronik aleti, olası hataları önceden sezip servise iletebilen mikroişlemcilerle donatmayı düşünüyor.
Konutlardaki partiküller içeri giren kişileri tanıyarak, kullandıkları aleti, koltuğu ve klima cihazını onların isteklerine göre düzenleyebilir. ‘Böylece tek bir el hareketiyle yazabilir veya çizim yapabiliriz’ diyor, Kris Pister.
Bu akıllı toz tanelerine komut vererek, telefon etmelerini veya yiyecek siparişi yapmalarını da sağlayabiliriz.
Yabancı dil anlıyor
‘Geleceğin dünyası iletişim halindeki makinelerden oluşacak’ diyor, Silikon Vadisi’nin en önemli tasarımcılarından Paul Saffo: ‘Makineler birbirleriyle haberleşerek insanlığa hizmet edecekler.’ Bilgi alışverişinin yalnızca %50’si doğrudan doğruya insanlar arasında yapılacak.
Geleceğin bilgi ağını oluşturacak tek proje Berkeley araştırmalarıyla da sınırlı değil. IBM, Microsoft ve Sun gibi büyük Amerikan bilgisayar kuruluşları da Masssachusetts Teknoloji Enstitüsü’ndeki ‘Oxygen’ projesini destekliyorlar.
Projenin en gözde ürünü Handy 21, cep telefonunun, biçimlenebilir bilgisayar çipiyle donatılı bir versiyonu. Ayrıca birden fazla yabancı dil de anlayabiliyor.
Oxygen projesi başkanı Michael Dertouzos. Diyor ki: Geleceğin bilgisayarları havada uçuşacaklar. Bilgi akımları m3’lük veri yığınları olarak ölçülebilecek. Geleceğin İnternet tekniği çok garip bir biçimde işleyecek ama kesinlikle açma kapama tuşları olmayacak.
Süper iletişimcilerin dahi babaları, Amerika’daki tipik optimist araştırmacı grubunu temsil ediyor. Çünkü onlar aynı zamanda yeni tekniklerle birlikte ortaya çıkacak olumsuzluklar için son derece çarpıcı fikirler de üretiyor. Katz, çok amaçlı bilgi ağlarıyla birlikte gizli verilerin korunabileceği güvenlik sistemlerinin de gelişeceğine inanırken, Pister de insanları adım adım takip eden toz taneciklerin kesinlikle nefes yolları rahatsızlıkları veya yeni alerji türlerine neden olmayacağını savunmakta. Çünkü 1 mm çapındaki partiküller öksürme sırasında tekrar vücuttan atılabilirmiş!
Kitap öldü,
yaşasın kitap!
En eski iletişim aracı, geleceğin bilgisayar çağında da önemini korumaya devam edecek.
Çeşitli araştırma grupları sadece bir defa basılabilen kağıt yerine, mikromekanik ve elektronik kombinasyonu sayesinde içeriği sürekli yenilenebilen bir kağıt türü üzerinde çalışıyorlar.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü profesörlerinden Joe Jacobsen, İnternete bağlandıktan sonra ‘elektronik mürekkep’ ile basılabilecek ‘son kitabın’ hayaliyle yaşarken, Xerox Parc Laboratuary araştırmacıları tarafından geliştirilen ‘elektronik kağıt’ da, 3M firması tarafından rulolar halinde üretildi. Kağıdın üzerindeki minik baloncukların içine yağımsı bir sıvı ve mikroskobik boyuttaki pigment küreleri yerleştirilmiş. Saç teli inceliğindeki ileti hatları, kapsüllerin altında ve üzerinde kesişiyorlar.
İki ileti hattı arasındaki gerilim bir mürekkep noktasını harekete geçiriyor. Teknisyenler bunu gerçekleştirebilmek için, yağ kapsüllerinin içinde dönerek hareket eden ve duruma göre siyah veya beyaz yüzlerini öne doğru çevirebilen, iki renkli mikrokürelerden yararlanıyor veyahut da elektrikli alanın yüzeyine sızabilen renkli baloncuklar yerleştiriyorlar.
Böylece sayfa, bir mürekkep noktasından diğerine hareket eden baloncuklar yardımıyla harf veya çizimlerle doldurulabiliyor.
Plazma ekranlarının aksine elektronik kağıt için elektrik enerjisi gerekmiyor. Kağıt programlandığında, renk partikülleri ikinci bir komuta kadar aynı konumda bekliyorlar. Bu sisteme göre geceleri şarj edilerek güncelleştirilebilen bir gazete veyahut da herhangi bir isteğe göre değiştirilebilen bir kitap geliştirmek mümkün olabilir. Elektronik kağıdın baskı kalitesi, bildik kağıt baskılardan henüz uzak. Parc-3M ürünündeki en büyük eksiklik kontrast. Elektronik kağıt beyaz değil, mavi. Ve üzerindeki mürekkep noktacıkları siyahtan çok griyi çağrıştırmakta. Jakobsen tarafından kurulan ‘E-Ink’ firması, ince strüktür üretimini iyileştirmeye çalışmalı. Sistem ilk olarak 2-3 satırlık metinlerden oluşan reklam ilanlarında denenecek. Elektronik kağıtların potansiyel müşterileri, tek tuşla ürünün fiyatını değiştirebilecek veya birkaç saniye içinde promosyonları anons edebilecek marketler. Mürekkep partiküllerinin elektronik renk ayarı yeterince hızlandırıldığında belki hareketli resimler de elde edilebilir. Böylece geleceğin kitabı kısa filmler veyahut da internetten interaktif içerikler de gösterebilir. Gelişmelere bakılırsa aslında kitabın ortadan kalkma tehlikesi hiç yok gibi. Hatta belki de zamanla ekranın yerini bile alabilir.