Tiyatronun inatçı askeri: Altan Erkekli

Güncelleme Tarihi:

Tiyatronun inatçı askeri: Altan Erkekli
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 15, 2003 00:00

Yılmaz ErdoÄŸan'ın Vizontele filmindeki rolüyle Altın Portakal'ı aldığında ya da Bana Bir Åžeyhler Oluyor adlı oyun nedeniyle televizyon röportajlarına çıktığında tüm Türkiye tarafından tanınması, gökten zembille indiÄŸi anlamına gelmiyor. Altan Erkekli, yer yer Türk Tiyatro Tarihi'ne yazılmış bir 25 yılı devirerek, diyelim ki çok ‘‘uzak’’lardan geldi buraya. Bu uzaklık, belki Ä°stanbul'la Ankara arasındaki kadar çok; belki dünle bugün arasındaki kadar... Ama o geldi. Daha doÄŸrusu, aslında hep buradaydı, biz maalesef yeni farkettik. Nerede miydi, nereden mi geldi? Ana, Zengin Mutfağı, Sakıncalı Piyade, Küçük Adam Ne Oldu Sana, Komün Günleri, Yaz Misafirleri, Galile, Rumuz Goncagül, Ayak Takımı Arasında, Mefisto, Yolcu, Salpa, Ay Karmela, Yer Demir Gök Bakır, Bir Ceza Avukatının Anıları, KardeÅŸ Sofrası gibi oyunlardan... Ä°nadına YaÅŸamak'tan. Ä°zleyicinin yavaÅŸ yavaÅŸ gündemdışı idealleri ve kutsal tozlarıyla bir başına bıraktığı bir sahneden. Åžimdi o 25 yılı çok az umursayan tiyatro izleyicisinin, aradaki bu kaybedilmiÅŸ zamanı doldurabilmesi, Altan Erkekli gibi oyuncuları anlayabilmesi için çok fırın ekmek yemesi gerekiyor. Peki anlamazsa ne olur? Hiç. O orada. Ve Bana Bir Åžeyhler Oluyor'u izlediyseniz bilirsiniz, hálá inanıyor ki, orada insanlar var, duvar deÄŸil! Ä°stanbul KoÅŸuyolu'nun o zaman sayıları çok olan iki katlı, bahçeli evlerinden birinde, 18 Ocak 1955 günü doÄŸar. O ev çok sonraları, karşı konulmaz apartman tutkusuyla satılınca, katmerli güller, tadı ÅŸimdilere kalmayan kirazlarla dolu bahçenin ve çocukluÄŸunun üzerinden silindir geçecektir ama ilk oyunculuk denemeleri onun kömürlüğündedir. Babası tipik bir Cumhuriyet subayı olan Burhanettin Bey, annesi tiyatroseverliÄŸiyle ilk aşıyı yapan Kamuran Hanım'dır. Sadece sanat aşısı mı, insanlık dersi de vardır onun eÄŸitiminde. Mesela sık sık gittikleri Ãœsküdar Åžehir Tiyatrosu'nun fuayesindeki gazozlar! Satıcı yoktur o yıllarda; ÅŸiÅŸeler, açacak ve bozuk paralar tezgahın üzerindedir, gazozunu alan parayı koyar, üstünü alır. Bunu ilk farkettiÄŸinde ‘‘para koymayalım, nasılsa kimse yok’’ diyen küçük Altan, annesinden zılgıtı yer: ‘‘Bir daha böyle bir ÅŸey düşünürsen, hiç gazoz içemezsin!’’ Ama Kamuran Hanım geçirdiÄŸi ağır bir hastalık yüzünden uzun süre hastanede yatmak zorunda kalınca, daha yedi yaşındayken yatılı okula verilir. Göztepe Pansiyonlu Ä°lkokul'unda baÅŸlayan yalnız çocukluÄŸu, Diyarbakır Maarif Koleji'nde sürer.Ãœstelik Diyarbakır'daki yatılılık daimidir. Yani cumartesi-pazar dahil. Okulun dörtte üçü böyle olunca, boÅŸ zamanlarda bol bol sahne gösterileri düzenlenir. Yaptığı baÅŸarılı taklitlerle ilk orada gösterir kendini. Hem de ne göstermek! Gösteri sırasında kendi taklidine, bütün okulla birlikte katıla katıla gülen okulun Türk Müdürü, ertesi gün koridorda yakalar onu. Bir yandan kulaklarından kaldırıp döverken, bir yandan da ‘‘şimdi de ben senin taklidini yapacağım’’ der. Okulun Amerikalı hocalarından biri ise şöyle fısıldar kulağına: ‘‘Sen büyük bir aktör olacaksın!’’ Aslında gönlünden inÅŸaat mühendisi olmak geçmektedir, ama bu cümle aklında kalır. Orta ikinci sınıftayken yatay geçiÅŸ yaptığı Ä°stanbul Kadıköy Maarif Koleji'nde de sürer tiyatroyla iliÅŸki. Edebiyat öğretmenleri iki yıl üstüste, Ä°stanbul tiyatrolarındaki oyunları seyrettirir onlara. BaÅŸta kaçmaya çalıştıysa da, yavaÅŸ yavaÅŸ bir köprü oluÅŸmaya baÅŸlar sahneyle arasında. Oradaki sihri keÅŸfeder. Her oyundan çıktığında kendini deÄŸiÅŸmiÅŸ hisseder ve bu deÄŸiÅŸimi yaratan insanları önemsemeye baÅŸlar. AST'TA ÇEYREK YÃœZYIL1974 yılında Ankara Dil Tarih CoÄŸrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü kazanır. Hemen o yıl, ‘‘dakka bir, gol iki’’ gibi bir ÅŸey olur hayatında. Bölüm BaÅŸkanı Prof. Dr. Özdemir Nutku, sahneye koyduÄŸu yıl sonu oyununda üçüncü, dördüncü sınıf öğrencilerini oynatmakta, ‘‘Birler ve ikiler ancak kül tablalarını temizleyebilir, sahneyi paspaslayabilir’’ demektedir. Ancak baÅŸrolleri paylaÅŸan büyükler, dışarıdaki iÅŸleri nedeniyle provalara düzenli katılamaz. Yine bir iki önemli oyuncunun gelmediÄŸi bir gün, prova aksamasın diye, ‘‘önden biri kalksın’’ der asistan. Sonra da, ‘‘sen...’’ diye Altan Erkekli'ye seslenir. Elini kolunu sallayarak sahneye çıktığını görünce teksti de almasını ister ama o küllükleri boÅŸaltırken tüm replikleri ezberlemiÅŸtir. Åžu sahneden bir bölüm, bu sahneden bir bölüm derken 46 sahneyi tamamlar. Provaya ara verilir, asistan hocanın yanına çıkar, az sonra baÅŸrolü almıştır. Bu birinci goldür. Ä°kincisi ise Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) Genel Sanat Yönetmeni Rutkay Aziz oyunun gösterimini izlediÄŸinde gelir. Oyundan sonra onu tebrik eden Aziz, ‘‘Bizimle beraber AST gemisine binmek ister misin?’’ diye sorar. Genç ve tecrübesiz Altan Erkekli, sanır ki, tıpkı Genco Erkal'ın Kınalıada'daki kayığı gibi, AST'ın da sahiden bir gemisi var! ‘‘Allah Allah, niye beni gemiye davet ediyorlar ki?’’ diye ÅŸaşırır. Ãœst sınıflardan Gökhan Akçura, ‘‘Dalga mı geçiyorsun oÄŸlum, seni kadroya çağırıyorlar’’ deyince uyanır. 15 gün sonra Maksim Gorki'nin Ana'sında Pavel rolündedir. Yıl 1975. Ve ondan sonraki 25 yılı, ‘‘Beni vareden yer’’ dediÄŸi AST'ta geçer. Her ÅŸeyi orada öğrenir. Evet siyaset de vardır bu sahnede, ama ona göre en estetiÄŸi! Her oyunda bir hayatı deÄŸiÅŸtirme çabası. Yıllar boyu aç kalınır, ama her türlü dekor kostüm yaratılır orada; sahne dört dörtlük olsun da sigortaların ödenmemesini, hastalığı, karnımızı doyurmayı sonra düşünürüz, denir. Sık sık devlet yardımları kesilir, kovuÅŸturmalar, yasaklamalarla karşılaşılırken, hiç para kazanılmaz. Kazanılan bir iki dönem olmuÅŸtur, onlarla da borçlar ödenmiÅŸ, alt yapı yenilenmiÅŸtir ancak. 1989'da Rutkay Aziz'in yardımcısı ve genel müdür olur, ama oyunculuk kariyeri hep devam eder: Ana'da Pavel'i, Sakıncalı Piyade'de Baki TuÄŸ, Nihat Erim, Mümtaz Soysal gibi beÅŸ altı kiÅŸiliÄŸi, Rumuz Goncagül'de Halet Rezaki'yi, Bir Ceza Avukatının Anıları'nda idam mahkumunu ve emekli yargıcı oynar. 1996'da rol aldığı Ay Karmela'daki rolünün oyunculuÄŸundaki dönüm noktalarından biri olduÄŸunu düşünür, çünkü ilk kez bir sahtekardır! 1996-2000 arasında tek başına oynadığı Ä°nadına YaÅŸamak'la ise dünyayı dolaşır. Bir dönem Ä°nadına Ä°nsan'ı oynar. Bu arada birkaç sinema filminde de görünür: Atıf Yılmaz'ın Dolap Beygiri, Erden Kıral'ın Mavi Sürgün'ü, Tomris GiritlioÄŸlu'nun 80'inci Adım'ı, televizyon filmi KurtuluÅŸ... Bütün bunları yaparken, Ankara'da, kendi halinde bir ‘‘tiyatro askeri’’dir. Hayatların sahneye adandığı günlerden kalma... Geride bıraktığı onca yıla raÄŸmen, adını bilenlerin sayısı çok deÄŸildir. Taa ki Vizontele'ye kadar...Ama artık, pazartesi günü saat 11.00'de açılan giÅŸeye, öğleden sonra saat 14.00'te gitseniz, o haftaya ait tek bilet bulamadığınız günler çok geridedir. Tıklım tıklım salonlardan, sahnede 22, izleyici koltuklarında dokuz kiÅŸinin olduÄŸu, Rutkay Aziz'in ‘‘bunlara madalya vermek lazım’’ dediÄŸi oyunlara gelinmiÅŸtir. Devlet Tiyatroları'nda skandallar, turnelerde engellemeler, salon sahiplerinin üçkağıtları, dizi oyunculuÄŸu zamanıdır ÅŸimdi. 80'li yıllarda sadece haftasonu oynar hale gelen, ama beÅŸ seansta ancak bir oyun seyircisi toparlayabilen AST ve oyuncularının giderek yalnız kaldığını, daha doÄŸrusu bırakıldığını düşünür. Çok mutlu yaÅŸatmamıştır izleyici onları; turnelerde bırakın yövmiyeyi, kamyonların mazot parasını bile karşılayamayacak duruma getirmiÅŸtir. Oysa yıllar sonra Sen Hiç AteÅŸ BöceÄŸi Gördün Mü adlı oyunla Ankara'ya turneye geldiklerinde, ODTÃœ'nün kocaman salonuna giden yollar tıkanır izdihamdan. Daha önce nerededir bu Ankaralı izleyici? Evet, onlar AST'ı bir kenara ayırmıştır ayırmasına da, bunda AST'ın hiç mi suçu günahı yoktur peki? ‘‘Biz kötü bir ÅŸey yapmadık. Niye farklı bir pencere sunmamıza izin vermediler? Hayatta hep kahkaha yok ki. Bir çınar aÄŸacını yaÅŸatmak için bir kereliÄŸine gelselerdi!’’ der. BEN BURADAYDIM, YA SÄ°Z?Buna raÄŸmen 2000 yılına kadar AST'ta kalmak için direnir, ‘‘Ölümüm bu merdivenlerde olacak’’ diye düşünerek. Ama o yıl 60 milyon liralık kirayı ödeyemez, iki çocuÄŸunun birinin ameliyatı için para bulamazken, Tiyatro Tanrısı'nın dürttüğüne inandığı Yılmaz ErdoÄŸan arar. 1997'de Otogargara ile Ankara'ya turneye geldiklerinde tanışmış, birbirlerinin oyunlarını izlemiÅŸ, bir gece de hep beraber yemek yemiÅŸlerdir. Vizontele çekimlerinden sonra; parasızlığı, ‘‘vefasız’’ Ankara seyircisini, 40'ıncı yılını ayakta kalmaya çalışarak kutlayan AST'ı, AST'ın, kalan az sayıdaki oyuncusunun Rutkay Aziz'ı suçladığı tartışmaları geride bırakıp doÄŸduÄŸu ÅŸehre döner. BeÅŸiktaÅŸ Kültür Merkezi (BKM) ekibine katılır.Tek başına beÅŸ bin kiÅŸiye de oynamıştır ama ÅŸimdi BKM'deki Bana Bir Åžeyhler Oluyor’la her gece 860 kiÅŸiyle buluÅŸmaktan memnundur. Rekor düzeyde izlenmiÅŸ bir filmle, ardından kapalı giÅŸe oynayan bir oyunla onu hemen kabul eden seyircinin gerideki 25 yıldan bihaber oluÅŸu, kiminin ‘‘Aa siz daha önceleri nerelerdeydiniz?’’ diye soruÅŸu tuhafına gider tabii. Hafifçe gülümseyerek ‘‘Türkiye’’ der, baÅŸka bir ÅŸey deÄŸil. AST'a geri dönüş ihtimali var mıdır peki? Bilemez. Geri dönüş olur, baÅŸka tiyatro olur, ona göre BKM gibi ‘‘aynı vagonun içinde’’ olduÄŸu sürece sorun yoktur. Altan Erkekli'nin, Bana Bir Åžeyhler Oluyor gibi, Türkiye'nin bugünkü hallerine dair iyi esprilerle, UzakdoÄŸu kökenli felsefelerin harmanlandığı bir oyundaki yeri, her biri çok baÅŸarılı olan diÄŸer oyunculardan biraz daha farklıdır yine de. Bir kere, yaklaşık 15 dakika, gözünü bile kırpmadan öylece ‘‘kalakalma’’ performansı, her oyuncunun altından kalkabileceÄŸi bir durum olmasa gerektir. Ãœstelik arkada Yılmaz ErdoÄŸan gibi bir ‘‘faktör’’ varken, birbiri ardına onlarca dayanılamayacak espri patlarken. Bunun nasıl bir konsantrasyon hali olduÄŸunu sorduÄŸumda, ‘‘konsantrasyon meselesi deÄŸil, öyle olması gerektiÄŸi için!’’ der sakince. Ama ÅŸaşıran sadece benim gibi düşünenler deÄŸil, oyunun provaları sırasında bizzat oyuncuların kendisidir de. Öyle ki, bir ara espri dozunu abartarak, özellikle üzerine giderler. Ama ı-ıh! O şöyle der: ‘‘Gelin gelin, daha çok üzerime gelin ki, daha iyi olayım!’’ Oyunda bir de izleyicileri gören tek karakter Altan Erkekli'ninkidir. Oyun boyunca onun dışındaki tüm oyuncular, orada (Ä°zleyicilerin olduÄŸu yerde) duvar görür. Ama o sonuna kadar inanmaya devam eder. Orada insanlar vardır, duvar deÄŸil. Bu rol ona, geçmiÅŸ 25 yılını çok iyi bilen biri tarafından özellikle mi verilmiÅŸtir acaba?Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!