Tıpçılar, seks için yaptığımızı (doğum kontrol hapı),
yemek yemek için niye yapmayalım diyor ve şişmanlatmama hapı peşinde koşuyorÉ
Ancak iş hem zor hem de çok önemli bir ahlaki sorun var: Milyonlarca insanın açlıktan öldüğü bir dünyada, zenginlerin daha fazla yemelerine izin veren ilaç üretmek doğru mudur?Doğum kontrol haplarının 40 yıl önce keşfi, istenmeyen hamileliklerin önüne geçmişti. Ya oburları şişmanlamaktan koruyacak bir hap bulunursa?
Diyet hapları bugün de satılıyor, ancak bu haplar yalnızca iştahı kesiyor.
Kiloyu düşünmeden yemek yemekten zevk almanın bir yolu mutlaka vardır. Böyle bir ilacı yaratan kimse milyarlar kazanacak. İngiltere’de yaşayan erkeklerin üçte ikisi ve kadınların yarısından çoğu aşırı kilolu veya obez.
Bunun sonuçlarıysa inanılmaz: 30 bin bebeğin erken doğum nedeniyle ölümü; en az yarım milyar sterlin tedavi masrafı ve ekonomiye 2 milyar sterlin zarar. Bu rakamlar karşısında, bir çok ilaç şirketi kárlarını artırmak için çabalasa da henüz piyasaya sürülen bir ilaç yok.
Bir yolu var
Kilo almadan, çok yiyebilmenin bir yolu tabii ki var:
spor. Kiremitleri üst üste dizerek duvar yapmak bile, enerji tüketimini 5 katına çıkarır. Düzenli yapılırsa, kalorilerinizi yakmaya yarayan kaslara sahip olabilirsiniz. Ancak spor zahmetli bir iş. Bu yüzden ilaç şirketleri, fiziksel aktiviteye başvurmadan enerji yakmanın bir yolunu buldular. Şirketler, biyokimyagerlerin ‘‘çözme’’ (uncoupling) dedikleri işlemi araştırıyor.
Normal şartlarda vücut, besindeki kimyasal enerjiyi, şeker, yağ ve proteinlerin yıkılmasını, ATP (adenozin trifosfat- Enerji yüklü bir molekül) ile karşılar. ATP, hücrelerde gerçekleşen bütün kimyasal reaksiyonlar için gereklidir. Geri kalan ATP ise, yağ üretimi için harcanır. Çözme (uncoupling) işlemi sayesinde fazla besin de yakılır ve ısı açığa çıkar.
Obezlikten ‘‘termogenez’’ (fizyolojik işlemler yoluyla ısı üretimi) yoluyla kurtulmak yeni bir olay değil. Ancak bu konuda geliştirilen çeşitli biyolojik/kimayasal yöntemlerin bir işe yaramadıkları, tersine bedene zarar verdikleri ortaya çıktı. Ciddi sinir bozuklukları görüldü ve insanların verdikleri kiloların, yağ değil yağ olmayan dokular olduğu belirlendi.. Kan basıncını düşürdüğü, titremelere neden olduğu ve kalp atışını hızlandırdığı saptandı.
Bütün bu yöntemler terkedildi.
Yeni umut
Çalışmalar bu sıralar, ‘‘çözücü proteinler’’ (uncoupling) denilen bir grup molekül üzerine yoğunlaşıyor. Bu proteinler, ATP molekülü üretimini durdurarak besindeki enerjinin yalnızca ısı olarak açığa çıkmasını sağlar.
Araştırmacılar, vücudun bu çözücü proteinleri bol miktarda üretmesini sağlayacak veya var olan proteinleri daha çok çalıştıracak ilaçlar üretmek için çabalıyorlar.
Hakkında en fazla bilgiye sahip olunan UCP1 (Uncoupling) proteini yalnızca, kahverengi yağ denilen özel bir dokuda bulunur. Bu yağın en önemli görevi, enerjiyi uncoupling yöntemiyle yakarak ısı açığa çıkarmaktır. Bu nedenle de kilo verdirici haplar için mükemmel bir hedef olabilirler.
UCP1 üretimini arttıracak ilaçlar üretilirse siz de arkanıza yaslanarak yağlarınızı eriteceksiniz.
Ancak yetişkinlerin vücutlarında çok az oranda kahverengi yağ vardır ve bundan ötürü de az sayıda UCP1 var. Fakat vücuttaki kahverengi yağ oranı yükseltilebilir. Biraz uzun dönemli bir çalışma olacak bu.
Ancak UCP2 ve UCP3 adlı başka çözücü proteinler de var ve bunlarla yapılan araştırmalar umut verici nitelikte. Kaslardaki UCP3 oranı ile bazı dokulardaki UCP2 oranları çok yüksek. Ayrıca bu moleküllerin, metabolizmamızda önemli işlevleri var. Çözücü proteinlerin, dışarıdan bir etki olmadan vücuttaki enerjinin yüzde 20 veya 30’unu yok ettiği tahmin ediliyor.
Şişman ve zayıflar
Çözücü proteinlerin faaliyetlerindeki bu doğal çeşitlilik, bazı insanlar sıkı bir diyetle bile şişmanlarken, diğerlerinin oturdukları yerde neden zayıf kalabildiklerini de açıklıyor. Avusturya’da geçen yıl yapılan araştırmalarda, vücutlarında etkin bir tür olan UCP2 proteini fazla olan kişilerin, diğer proteinlere sahip olanlara oranla daha zayıf oldukları saptandı.
Tüm bu nedenlerden ötürü, birçok ilaç şirketi de vücuttaki UCP oranını yükseltmenin yollarını arıyor. Ancak, UCP2 ve UCP3 moleküllerinin, vücuttaki görevlerinin tam olarak ne olduğu ve bu moleküllerin üretiminin artmasıyla, başka hangi fonksiyonların aksayabileceği henüz bilinmiyor.
1992’de UCP2’yi bulan biyokimyager Daniel Ricquier, ‘‘UCP2’nin beyinde olduğunu biliyoruz, ancak ne yaptığını tam olarak bilmiyoruz’’ diyor. ‘‘UCP2’nin aşırı uyarılması, bir felakete neden olabilir.’’
UCP2, ensülin salgılanmasının düzenlenmesinde yer alırken, hem UCP2 hem de UCP3, vücudun zararlı maddelerle savaşmasına yardımcı olurlar.
Başka bir nokta
Araştırmada uygulamaya yönelik sorunlardan biri, UCP’lerin ilaç haline getirilememesi. Çünkü UCP’ler, eczacıların, ilaç geliştirmede kullandıkları hiçbir protein sınıfına dahil değiller. ABD’deki Tularik ve Milenyum İlaç Firması, birkaç ilaç geliştirdi, bunlardan biri insanlar üzerinde deneniyor.
Leptin hormonu da çözücü ilaç için güzel bir örnek olabilir. İştah bastırıcı özelliğinin yanısıra leptin, vücuttaki fazla yağ ve şekerin yakılmasını da sağlar. Leptin bu yakma işlemini, protein kinaz (AMPK) maddesinin üretimini uyararak gerçekleştirir.
Araştırmacılar, bu üretimi arttıran ilaçları biliyorlar ancak enzimin, hücrelerdeki enerjiyi dengelemekte önemli bir işlevi var. Bilinen ilaçların hangilerinin, kilo vermeye yönelik tedavilerde kullanılacağıysa kesin değil.
Bu şekilde hazırlanan bir ilaç neler yapabilir? Aşırı şişmanlığın, Tip 2 gibi tıbbi komplikasyonları, kas, karaciğer ve diğer hücrelerde yağ birikmesi sonucu ortaya çıkar. Bu yağın yakılması, komplikasyonların önüne geçebilir.
Peki ahlak ne olacak?
İlaç şirketleri bu araştırmalardan birinin sonuç vereceğinden umutlu. Ancak yine de iki önemli engel var. Bunlardan biri etik alanda. Milyonlarca insanın açlık çektiği bir dünyada, zenginin daha fazla yemesini sağlamak ahlaki bir davranış mı?
Londra Üniversitesi’nde biyoetik uzmanı olan Janet Radcliffe-Richard, ahlaki kaygıların göz ardı edildiğini düşünüyor. Radcliffe, bir insanın aşırı yemesinin, doğrudan bir diğerinin açlığına neden oluyorsa, bu ilacın ahlaki açıdan iğrenç olacağını belirtiyor.
Bir diğer endişeyse, uygulamaya dönük. Enerji harcamanızı artıran bir ilaç, hiçbir yarar getirmeyen fazla gıda tüketimine neden olur. Bu konu hakkında pek fazla veriye rastlanmasa da, spor ve metabolizma üzerine yapılan çalışmalar, ortada kaygı verici bir durum olmadığını gösteriyor.
Spor, yemeyi artırmıyor
Leeds Üniversitesi’nden John Blundell ve James Stubbs, normal kilodaki bir grup kadın ve erkeği alarak, günde 40 dakika boyunca sabit bir bisiklete binmelerini istedi. Ekip, daha sonra gönüllü grubun, spor ve yiyecek tüketimi arasındaki bağlantıyı inceledi.
Blundell, ‘‘Her gün yapılan, yoğun tempodaki sporun, sanılanın aksine, yiyecek tüketimini arttırmadığını gördük. Bu bizi çok şaşırttı’’ diyor. Gruptaki bazı kişiler çok yeseler de bu, aralarında büyük farklar oluşmasına neden olmadı.
Tüm bunlardan daha önemli temel bir sorun daha var. Doğum kontrol hapları gibi bu hapların da, uzun süreli kullanılması gerekiyor. Bu nedenle, güvenli olduklarının ispatlanması şart. Bloom, ‘‘Güvenilirlik gerçekten çok önemli. Çünkü, 13 yaşında ilaç alımına başlayan aşırı şişman bir çocuğun tedavisi 85 yaşına kadar sürebilir’’ diyor.
Benzer güvenlik sorunlarından dolayı, bu ilaca izin verilmesinin nedeni, şişmanların zayıflamasına yardımcı olduğu için olacaktır; zayıfların istedikleri gibi yemelerine olanak tanıdığı için değil. Biyoteknoloji danışmanı Allan Haberman, ‘‘Sağlık sorunları olmayan kişilerin bu ilacı kullanmalarına ne zaman izin verileceği henüz belli değil’’ diyor.
Değişikliğin boyutu
Metabolik faaliyetlerin hızlandırılması, başka riskler de getirir. Londra Üniversitesi’nden John Garrow, ‘‘Kişiye, metabolik hızı artıracak ilaçlar verildiğinde, kalp rahatsızlığına da çok dikkat edilmelidir’’ şeklinde görüş belirtiyor.
Doğum kontrol haplarının, cinsel hayatta yarattığı değişikliklerin benzerini, şişmanlığı önleyen ilaçlar da yapabilecekler mi? Gıda tüketimimizin değişmesi ve farklı lezzetlerin ortaya çıkması, gastronomik karışıklığa doğru yol aldığımızı gösteriyor.
Unutulmaması gereken bir nokta, doğum kontrol haplarının etkisi, seksten farklı konularda da değişiklikler getirdi. Şişmanlık hapı da, bizim şu anda düşünemediğimiz değişikliklere neden olabilir mi?
Kaynak: New Scientist, 23 Mart