Terim'den mesaj dolu veda

Güncelleme Tarihi:

Terimden mesaj dolu veda
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2009 17:12

Fatih Terim yaptığı basın toplantısında sitem dolu konuşmalar yaptı.

Haberin Devamı

Milli Takımlar Teknik Direktörlüğü görevini Ermenistan maçıyla bırakan Fatih Terim, 4 yıllık görev süresinde hatalarının olduğunu, devrim yapmak için uğraşan herkes gibi kendisinin de hata yaptığını söyledi.

Fatih Terim, Swissotel'de düzenlediği basın toplantısında, “Futbol kariyerim boyunca çeşitli görevlerde bulundum. Allah'a şükür, herkese nasip olmayan onurlar yaşadım. Fakat her profesyonel gibi gün geldi görevlerimden ayrıldım. Genel olarak ayrılıkların ardından hiç konuşmadım, sessiz kaldım, aileme ve kendi iç dünyama döndüm. Bu defa öyle yapmamaya karar verdim” diye konuştu.

Bunun bir yargılama değil, paylaşım toplantısı olduğunu vurgulayan Terim,, “Türk futbolunu ileriye taşımak, bundan sonraki yıllarda 'Keşke o gün bazı şeyler söyleseydim' demektense, Türk futbolu ile ilgili tespitlerimi bugün paylaşmak istiyorum” dedi.

Haberin Devamı

Terim, milli takımın 2010 Dünya Kupası şansını yitirmesiyle birlikte gazete sayfalarında milli takımın günahları, hatalarının başlıklarda yer aldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Hatalar olmuştur. Çalışan, üreten ve Türkiye gibi son 15-20 yıla kadar dünya futbol tarihinde yeri olmayan bir ülkenin, çocuklarıyla, gençleriyle, devrim yapabilmek için uğraşıp didinen herkes gibi ben de hatalar yaptım. Devrim yapmak için uğraşan herkes gibi ben de hata yaptım. En büyük hatam, inanmak, inandırmak, kazanmak, kazandıklarıyla birçok insanı mutlu etmek ve beklentileri büyütmek oldu.”

VERDİĞİM HER KARARIN ARKASINDAYIM

Milli Takımlar Sorumlusu olarak göreve geldiği ilk günden itibaren verdiği her kararın, attığı her adımın, söylediği her sözün arkasında olduğunu ve olmaya da devam edeceğini vurgulayan Terim, “Bahanelerin arkasına sığınacak, 'Şansım yaver gitmedi' diyecek ve aldığım kararlar hakkında bedeli başkasına ödetecek bir yapıda olmadığımı hepiniz biliyorsunuz” dedi.

“Görevde bulunduğum süre boyunca, takım performansından, yönetim anlayışına, oyuncu seçimlerinden kulüp ve lig performanslarında yaşanılan tüm gerçekleri ortaya koyduğumda kendi içinde tutarlı, sağlam kararlar verdiğime inanıyorum” diyen Terim, “Pişmanlıklarım elbette var, keşkelerim yok mu, tabii ki var. Olması da gerek. Futbol bilgime, tecrübelerime ve ilkelerime güvendiğim için hep iç sesimi dinledim. Şuna inanıyorum ki yanlışlarım doğrularımı götürmedi” şeklinde konuştu.

Haberin Devamı

HER VEDA HÜZÜNLÜDÜR

Geçen yıl bugünlerde sözleşmesinin 2012 yılına kadar uzatıldığını hatırlatan Terim, şu ifadeleri kullandı:

“Pek çok konuda yönetimle işbirliği içindeydik. Rahmetle anıyorum, Hasan Doğan'ın vasiyeti doğrultusunda uzun soluklu projelerin hayata geçirilmesi için kapsamlı bir faaliyetin gerekli olduğunu düşünüyorduk. 2010 Dünya Kupası finallerine gidebilmek en önemli hedefimizden biriydi. Bunun gerçekleşmemesi halinde, eleme maçlarının bitiminde basın toplantısıyla istifamı açıklamayı düşünüyordum. Ama yaşanan bazı olaylar kararımı hemen açıklamama neden oldu ve federasyon tarafından da uygun görüldü. Ben futbol yaşamım boyunca çoğunlukla karar veren mercilerde bulundum. Bu mevkilerde bulunan her insan gün gelir kararlarının bedelini öder.”

Haberin Devamı

Fatih Terim, her vedanın hüzünlü olduğunu ifade ederek, “Bu veda güzel ayrılıkların yaşanmasına da örnek olmalıdır. Yıllardır birlikte uyum içinde çalıştığım mesai arkadaşlarıma rahat bir çalışma ortamı bırakmam gerektiğini düşünerek davranıyorum. Geçmişte yapılmış hataları, yanlışları ve eksikleri vurgulamak, Türk futboluna güzel bir gelecek yaratmak için net ve objektif bir tablo çizmek istiyorum” diye konuştu.

MAÇLARIN YÜZDE 72'SİNİ KAYBETMEDİK

Görevde bulunduğu 2005-2009 arasında milli takımın aldığı sonuçların ortada olduğunu anlatan Terim, şöyle devam etti:

“Bu 4 yılda attığımız gollerin yediğimizden, galibiyetlerin yenilgilerden fazla olduğunu, maçların yüzde 72'sini kaybetmediğimizi göreceksiniz. Yani istikrarı göreceksiniz. Sahada oynanan futbolun ve aldığımız sonuçların ötesinde bu 4 yılda çok önemli işlere imza attık. Euro 2008'de çizdiğimiz görüntü, sempatik, yenilgiyi kabul etmeyen, son ana kadar mücadele eden, inanmış bir takım vardı. Türkiye-Almanya yarı final maçını 1.5 milyar insan izlemiş. Herhalde Türkiye açısından inanılmaz bir tanıtımdır. Görev yaptığım dönemlerde küçük bir rakam olan sponsor gelirlerinin birkaç kat arttığını görüyoruz. Bunda ilk başarı başkan ve yönetimindir, ancak markanın değerinin de özellikle Avrupa Şampiyonası sonrasında çok önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum. Neredeyse formamızda yer kalmadı. Bunda muhakkak ki yönetim becerisi önceliklidir. Ancak Türk Milli Takımı markası kaliteli olmazsa marifetiniz ne kadar büyük olursa olsun yukarıya çekmek zor olur.”

Haberin Devamı

MİLLİ TAKIMA 25 YENİ OYUNCU

“Görünmeyen ya da görmezden gelinen başka hamlelerimiz de oldu” diyen Terim, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Lisanslı oyuncu sayısının artması için yapılan çalışmalar, ilköğretim ve üniversitelerde yapılan önemli fizibilite çalışmaları, okullarla sporun el ele vermesi için verdiğimiz çabalar da unutulmamalı. 4 yılda (A) Milli Takım'a ilk kez çağrılan 25 yeni oyuncu var. Yaş ortalamaları 21 civarında. Ardalar, Gökhanlar, Kazımlar, Nuriler, İsmailler, Semihler, Batuhanlar hep bu listede. Bunun karşılığı, minimum birkaç Avrupa ve Dünya Şampiyonası oynayacak bir yeni nesil demektir. Bu nedenle çok gururluyum ve mutluyum. Ama maalesef bunlar değil, çağırmadıklarım konuşuldu.”

Terim konuşmalarını şöyle sürdürdü:

"Türkiye-Almanya maçını 1,5 milyar insan izlemiş. Görev yaptığım dönemlerde baktığımızda, başlangıçta küçük bir rakam olan sponsor gelirleri de arttı. Burada başkan ve yönetimin de payı büyük ancak markanın değerinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ürün kaliteli değilse bunu yukarı çekmek çok zor olurdu. Görmezden gelinen başka hamlelerimiz de oldu. Mesela Türkiye'de lisanslı oyuncu sayısının artması için yapılan çalışmalar. Milli takımların genç oyuncular kazanabilmesi için arkadaşlarımızla büyük çaba harcadık. Benim sorumluluğumdaki 4 yılda A Milli Takım'a ilk kez çağırılan 25 oyuncu var. Arda, Nuri, İsmail, Batuhan, Gökhan gibi oyuncular bu listede. Bu gençlerin kazanılmasında payım olduğu için çok mutluyum ama genelde bana onlar değil çağırmadıklarım soruldu.

Üniversiteler ile sağlam ve kalıcı bir bağ kurmaya çalıştık. Gençlerimizi geleceğin çetin rekabetine hazırlamaya çalıştık. Milli Takım'a ev yapmaya çalıştık. Hangi statta oynarsak oynayalım taraftar desteğini yüzde yüz arkamızda hissettiğimiz maçlar oldu. Ne yazık ki medyamız bu tip olaylara ve geleceğe yönelik çalışmalarımıza mesafeli durdu.

Dünya Kupası'na katılma şansımız kalmayınca gazetelerde milli takımın hataları ve günahları sıralandı. Doğrudur, hatalar olmuştur. Son 15-20 yıla kadar dünya futbol tarihinde yeri olmayan bir ülkenin çocuklarıyla devrim yapmak için ben de hata yaptım. Bence en büyük hatam inanmak, inandırmak, kazandıklarıyla milyonları memnun etmek ve bunun sonucunda beklentileri yükseltmek oldu"

TERİM TÜRK FUTBOLU İLE İLGİLİ TESPİTLERİNİ İSE ŞÖYLE SIRALADI

-Benim futbol oynadığım dönemde uluslararası rekabet denilince akla milli takım gelirdi. Kulüp takımları alt yapı olarak düşünülüyordu. Endüstriyelleşen futbolla birlikte kulüp takımları başrole geçti. Türkiye'de üst yapı gelişiyor ama bu hiçbir zaman altyapıya yansımıyor. Futbolumuzun gövdesi kocaman ama ayakları incecik. TFF'nin fonlarına UEFA'dan gelen yardımlara karşılık alt yapılarımız yeterli değil. Sadece 8 kulübün altyapısı yeterli.

-Kulüpler arası rekabet kızıştıkça yabancı oyuncu sayısı bir hayli arttı. Yıldız oyuncu sayısı son yıllarda çok azaldı. Bu oyuncuların da birçoğu milli takım maçlarında tanındı. Yabancı oyuncu trasnferine bazı kriterler getirilmeli. Takımların çoğu defans ve orta saha göbeği için yabancıları tercih ediyor. Bu pozisyonlardaki Türkler yeteri kadar şan alamıyor. Yabancıların serbest olmasından yanayım ama bunun yanında kriterler olmalı. Yurt dışında oynayan oyuncularımız arttırılmalı.

-Bunca yabancı transferine karşılık ligimiz çok da kaliteli değil. Avrupa'nın kalburüstü liglerinde oynayan futbolcularımızın sayısı çok az. Yarıştığımız takımlardan mesela İspanya'nın kadrosunda 29 oyuncudan 28'i İspanya ya da İngiltere'de oynuyor. Bosna'nın 25 oyuncusunda 1 tanesi Bosna'da oynuyor. Bizim milli takıma çağırdığımız isimlerden 28'i Süper Lig'den. Türkiye'nin Almanya, İspanya, İtalya, İngiltere gibi rekabetin yüksek olduğu liglerde oynayan futbolcularının çoğalması lazım.

-Türk futbolcusu fizik kondisyonunun yetmediği gün, moral kondisyonu ile bunu tamamlar. Motivasyon sözcüğüne bu nedenle sihirli bir anlam yükselmiştir. Futbolcularımızı artık fizik açıdan da daha iyi yetiştirmeliyiz. Kulüplerimizi bu konuya daha çok önem vermeli.

-Futbol topu ile okulları bir türlü barıştıramadık. Şu anda iki dev protokole rağmen herhangi bir adım atılmadı. Türk futbolcusu iyi eğitimli değil. Planlama ve koordinasyonda Avrupalı meslektaşlarının gerisinde. Üniversitelerden istifade alanımız çok düşük. Futbol sanki bilimden korkuyor.

-Riva'ya kaç kez gittiğimizi hatırlamıyorum. Milli takımlar hala çağın şartlarına uygun örnek kamp ve eğitim merkezine kavuşabilmiş değil.

-Türk futbolu Avrupa'daki futbolcuları izlemek konusunda çağın gerisinde kalmıştır. Avrupa'daki Türk futbolcuların çoğu anadilini konuşamıyor. Yaz kamplarına davet ediyoruz, sürekli izletiyoruz. Kulüplerimiz de oradaki 5-6 milyon gencimizden faydalanması lazım. Avrupa'daki izleme komitelerini bir avuç insana bırakmamalıyız.

-Futboldaki artan maç trafiği, oyunun yüksek temposu ile birleşince sakatlıklar ülkemizde büyük bir sorun haline geldi. Sorunu sadece sağlık ekibine bağlamak sığ düşünceden öteye gitmez. Sporcularımızın beslenme düzenlerini ve kalitelerini mercek altına almalıyız. Futbolda dünya devi olmak için hep birlikte bir hamle yapmalıyız. Nasıl penaltıları gittiğimiz zaman milyonlarca kalp hep birlikte atıyorsa yine öyle olmalıyız.

Birlikte çalıştığım tüm başkan ve yöneticilere bana verdiği destekleri nedeniyle bir kez daha teşekkür ederken, Hasan Bey'i de bir kez daha anıyorum. Yardımcılarımdan Müfit Erkasap ve Eser Özaltındere benim kader birliği yaptığım ve futbolculuğumdan da tanıdığım arkadaşlarım. Onlara teşekkür ediyorum. Kısa süreli de olsa beraber çalıştığım Mehmet Özdilek'e teşekkür ediyorum. Başarılarıyla her zaman gurur duyuyorum. Metin Tekin ve Oğuz Çetin, her türlü eleştiriye rağmen kulaklarını tıkadılar ve karınca gibi çalıştılar. Onlara da teşekkür ederim.

Fatih Terim, soru-cevap bölümünde ise TFF yönetiminden kimseyle bir problemi olmadığını açıkladı. Terim milli takımın başına "yerli hoca mı gelsin, yabancı mı gelsin" tartışmalarına ise anlam veremediğini söyledi. Terim şu ifadeleri kullandı:

"Yerli ya da yabancı oyuncu konusunda ben fikrimi belirttim ama size de açıkçası bir sezenişte bulunmak istiyorum. Seversiniz sevmezsiniz ama bir milli maç var ve sokaklara düşüp yerli mi olsun yabancı mı olsun diye soruyorsunuz. Sevgi bekleyemem ama saygı beklemek hakkım. Pazardan yola çıktınız ve Pazartesi, Salı, Çarşamba sabahı soruyorsunuz, "Yerli mi olsun, yabancı mı olsun?"

Ben doğru olan bir şeyi ne zaman sizle paylaşmadım. Şu ana kadar Atletico Madrid'den teklif aldığımı bir tek ben bilmiyorum. Her teklimizde ya da istifamızda ilk sizin haberiniz olmadı mı? Sadece bir telefonla sormak yeter. Benim Atletico Madrid stadında maç izlediğimi söylüyorsunuz. Başkanıyla samimi olduğunu söylüyorsunuz. Benim böyle bir durumum yok. Belki sonra teklif yaparlar, konuşuruz ama şu anda yok. Ben bir takımı çalıştırırken başka bir yerle görüştüm mü? Daha istifamı buradan ayrıldıktan sonra yazacağım. Böyle bir durumu bana nasıl reva gördünüz. Hocanız Fatih Terim'i kimler istiyorsa bunu sizlerin bilme hakkı vardır. Bunu halkımızla da sizlerle de paylaşırız.

Ben sorunları söylerken doktrinleri de arada verdim. Hatalarım olmuştur. "Ders almam ders veririm" lafını hataların içine katmıyorum. Bugün olsa yine söylerim. Onun dışında keşkelerimin ve hatalarımın olacağını da ifade ediyorum. Elimi taşımın altına sokuyorsam hatam olur. Bunları seve seve kabul ederim ama onu hayır! Okullarda neden futbol yok diyoruz. 50 bine yakın ilköğretim okulumuz var. 20 milyona yakın kız-erkek öğrencimiz var. Futbol nasıl yasak olur bir ülkede. Son günlerdeki güncel konulardan bir tanesi seçmeli ders haline getirilen Beden Eğitimi. Nasıl olacak bu iş? Bin sporcudan bir tane yıldız çıkıyor. En önemlisi 20 milyona yakın olan doğal kaynağa dönmektir. Protokoller imzalandı ama nerede? Her olimpiyattan sonra da olimpiyatları masaya yatırdığımızı unutmayın. TFF müfredatı yazmak üzere gençlerimiz böyle çalıştırılmalı diye. Burası en önce el atılması gereken yerdir.

Muhakkak ki TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu olarak her şeyi düşünmüşlerdir. Oradaki insanlar boşu boşuna hareket etmezler. Dolayısıyla ona göre bir deklarasyon yayınlamışlardır. Ölçüp biçmişlerdir ve bunun zararlı olmayacağını düşünmüşlerdir. Ben olayı o şekilde algılıyorum. Yazmışlar, yazdırmışlardır. Ne hissettim o deklarasyon sonrası? Ne hissetmem gerekiyorsa onu hissettim.

Başkanımız ve yönetimimizle aramızda herhangi hiçbir şey olmamıştır ama gelişen olaylar bana böyle bir karar bırakmıştır. Ben de onu uyguladım.

Ben kimseyi suçlamayacağımı ve işi kişiselleştirmeyeceğimi ifade ettim ve bu konuda da ısrarlıyım. Ben 4 senede 4 başkanla çalıştığımı bilecek kadar çok zekiyim. Çalışanla çalışmayanı ayırt edecek kadar da vicdan sahibiyim. Bu basın toplantısını da ben söyledim. Sizden böyle bir talep gelmedi. Giderken iyi gitmek amacındayım ben. 2010'a doğru projesinin birçoğunu uyguladık. Deklarasyon kelimesinde istikrar varsa 4 başkanın ismini söylemek doğru olmaz. Güzel ayrılmak istiyorum.

Milli takımlarda olabilirim. Nasıl başka arkadaşlarımız milli takımlarda olabiliyorsa ben de olabilirim. İllaki kulüp takımıyla anlaşacağız diye bir şey yok.

Ne Mahmut Özgener ne de herhangi bir yöneticiyle en ufak bir sorunum olmadı. Bunu veda mesajımdan önce de ifade ettim şimdi de ifade ediyorum ancak sürece iyi bakmak lazım. Portekiz maçı sonrasına bakmak lazım. Çok çabuk unutuyoruz. Ben söylemek istemiyorum ama zorla irdeliyorsunuz. Maaştan, ondan, bundan bahsetmek istemiyorum. Belçika maçı öncesi bu kararı aldım. Maçtan önceki soyunma odasına gelmesine de "Bakalım başkan" demişimdir"

Terim, sözlerini "Hepiniz hakkınızı helal edin" diyerek tamamladı.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!