Mehmet IRMAK
Oluşturulma Tarihi: Şubat 08, 2002 17:43
Önde gelen deprem bilimcilerimiz Türkiye’nin neredeyse tümünün deprem tehlikesi içinde olduğunu belirtiyor, ancak dört deprem bölgesine özellikle dikkat çekiyorlar.
Türkiye bir deprem bölgesi. Neredeyse her geçen gün bu gerçeği yaşıyoruz. İşte en son Afyon Sultandağ depremi ‘Kabus geri döndü’ başlıkları ile duyuruldu. Aslında kabus geri dönmedi, kabus orada duruyor ve artık çok sık bir şekilde başını kaldırıyor ve ben hep burada olacağım diyor.
İstanbul’da Marmara denizi içinde deprem beklentisi sürerken, ülkemizin bir çok bölgesinde irili ufaklı depremler yaşıyoruz, ancak bazıları da Sultandağ depreminde olduğu gibi Richter ölçeğine göre 6 büyüklüğüne varınca yıkıcı karakterini gösteriyor.
Tabii bir çok ülkede 6 büyüklüğünde bir deprem, örneğin ABD’de insanların burnunu bile kanatmayabiliyor, ancak sıra ülkemize gelince, bir bakıyoruz yeni yapılmakta olan bir bina bile yassı kadayıf haline dönüşüyor.
Bilim insanlarımıza göre, Türkiye için 5 ve üzerindeki depremler, binalarımızın çürük olması ve deprem tehlikesini hiç hesaba katmadan yapılmaları nedeniyle, genellikle tehlikeli olmaktadır.
Tehlikeli bölgeler
Peki pırtrak gibi bu depremler ülkemizin çeşitli bölgelerinde ortaya çıktığına göre, bir tehlike sıralaması yapılabilir mi?
Ülkemizin deprem beklentisi ve tehlikesi açısından en önemli bölgelerinin hangisi olduğu sorusuna yanıt verilebilir mi?
Bu soruyu, deprem araştırmalarında öne çıkan, özellikle Marmara fayı üzerinde uluslarararası araştırmaları başlatan ve bizzat bölgenin depremselliği konusunda çok değerli bilgilerin üretilmesine fiilen katkıda bulunan iki bilim insanımıza, Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Celal Şengör’e sorduk.
Marmara’da iki yıl içinde yapılan tüm uluslararası deniz araştırmalarını koordine eden jeolog ve Marmara Araştırma Merkezi Başkanı Naci Görür ve halen ABD Caltech’te (Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü) bilimsel çalışmalarını sürdürmekte olan Celal Şengör, ayrı ayrı yaptıkları değerlendirmelerde, hemen hemen en tehlikeli dört bölge konusunda görüş birliğine vardılar. Bu bölgeler, İstanbul’u ve çevresini etkileyecek olan Marmara Denizi, Erzincan- Karlıova bölgesi, Ege bölgesi ve Doğu Anadolu bölgesi.
Marmara 1. sırada
Her ikisi de bu dört bölgenin başına Marmara Bölgesini yerleştirdiler.
Bilindiği gibi, Karlıova’dan Anadolu’nun kuzeyine uzandıktan sonra Bolu-Düzce-Adapazarı-İzmit istikametinde batıya doğru uzanan ve Marmara Denizi’ni yararak Saroz Körfezi’nden Yunanistan’a uzanan Kuzey Anadolu Fayı, yıkıcı deprem üreten en büyük sürekli fay. Bu fay üzerinde son yaşadığımız depremlerden sonra, ulusal ve uluslararası bütün bilim insanları, sıranın, fayın Marmara içindeki kolu veya kollarının kırılmasına geldiği konusunda görüş birliği içinde. Marmara içinde çok uzun yıllardır büyük bir depremin olmaması, fay üzerindeki büyük stres Ğ gerilim birikiminin, Marmara’da büyük bir depremi eli kulağında haline getirdiği belirtiliyor.
Marmara’da büyük bir kırılma yaşanacağı kesin, ancak bunun zamanı konusunda bilim kesin bir şey söyleyemiyor. Bugünden itibaren 30 yıl içinde kırılma olasılığı çok yüksek.
Celal Şengör, ‘Marmara Denizi’nin kuzey sahillerini’ en riskli yerler olarak görüyor. Bunun nedeni olarak da, 1999 Kocaeli ve Düzce depremlerinin orada birikmiş olan gerilimi Marmara içine taşımış olmalarını gösteriyor.
En kötümser tahmin
Şengör, bilindiği gibi İstanbul ile ilgili en kötümser tahminlerde bulunan bilim insanlarımızdan biri. Tek bir fayın Marmara’yı kesip geçtiğini ve büyük bir olasılıkla da tek bir kırılma olabileceğini savunuyor. Fransız yer bilimci Xavier Le Pichon ile birlikte, Marmara’da yapılan son bilimsel araştırmaların sonuçlarının da, kendi tezlerini desteklediği görüşünde. Özellikle Le Pichon ile ortaklaşa yazdıkları, ancak henüz yayımlanmamış bir makalelerinde, fazla bilgi vermemekle birlikte, bu konuyu ayrıntılayarak işlediklerini belirtiyor.
Onlara göre ana Marmara fayı tek bir yanal atımlı fay ve bu Yeşilköy ile Saroz Körfezi arasında hiç bir atlama yapmadan uzanıp gitmektedir. Orta Marmara çukurluğunda hiç bir kesintiye uğramamaktadır.
Ve: Yeşilköy ĞSaroz fayının tek parça halinde kırılma olasılılığı çok büyüktür.
En iyimser tahmin
Le Pichon ve Şengör gibi dünyaca tanınmış iki büyük tektonikçinin (yapısal jeolog) bu saptamalarına karşılık, aynı çalışma içinde bulunan Prof. Naci Görür ve bazı diğer yabancı bilim adamları ile birlikte daha iyimser yorumlarda bulunuyor.
Onlara göre ise, Yeşilköy- Saroz arasındaki fay Orta Marmara çukurluğunda kesintiye uğramaktadır ve bunun iki parçalı olarak kırılma olasılığı yüzde 80’lere varmaktadır.
Naci Görür ‘KAF gerçi süreğen bir faydır, ancak parçalı karakterdedir ve kırılması de hep parçalı olmaktadır. Bu bölgedeki fayın doğrultusundaki sapmalar tek parça olmadığını göstermektedir’ diyor. Naci Görür, buna rağmen, iki parçalı kırılsa bile bu fayın deprem üretme potansiyelinin 7’nin üzerinde olduğunu belirtiyor. 7’den büyük bir depremin İstanbul için oldukça yıkıcı bir etki yapacağı açık.
Ancak Şengör Ğ Le Pichon’un tezi gerçekleşirse, depremin 7.4 ve daha üzeri büyüklüğe çıkma olasılığı birden artıyor.
Naci Görür Marmara’nın güney kesiminde Biga ve civarında kara bölgesinde de deprem olasılığına dikkati çekiyor
İkinci bölge
Şengör’e göre Erzincan ile Karlıova arasındaki kesim deprem riski en yüksek bölgeler arasında. Şengör ‘Burada bu yüzyıl içinde hiç bir deprem olmadı. Bölge kilitlenmiş durumda ve korkutucu bir sakinlik içinde. Orada, doğası itibariyle İstanbul civarındaki tehlikeye benzer bir tehlike var’ diyor.
Naci Görür de Erzincan’a yakın alanları deprem riski yüksek sınıflamasına sokuyor.
Ege bölgesi
İki bilim insanımız da Ege’yi dünyanın deprem açısından en oynak bölgeleri arasında gösterdi. Şengör ‘Ama Ege’deki faylar en çok 6-7 arası büyüklüklerinde deprem üretebilirler. Bu bölgede çok somut olarak, ilk iki bölge gibi, şurada deprem riski daha yüksek diyemiyoruz’ diye konuştu.
Naci Görür, Denizli’de iyi bir çalışma yaptıklarını, fayın geçtiği yerleri saptadıklarını, bu bölgenin hareketli olduğunu belirtti.
Doğu Anadolu
Şengör’e göre, ‘Yüksek plato da Ege’den daha seyrek, ama 6 ve 7’nin üzerinde yıkıcı depremler bu bölgede olabilir’.
Şengör, tüm bu alanlarda deprem yapabilecek fayların çoğunun yerini, bir zamanlar MTA’da olan Fuat Şaroğlu ve arkadaşlarının saptadığını belirtti ve bugün ise MTA’nın deprem araştırmaları yönünden çok zayıfladığına işaret etti.
Siyaset ve deprem
Bilim insanlarımız, siyasetçilerin depremle ilişkilerinden genel bir rahatsızlık içinde. Onlara göre siyasetçiler depremlerin sadece sonuçlarıyla ilgileniyor. Deprem yıktığında bölgeye koşuyorlar ve ‘devletin gücünün halkın yanında olduğunu’ vurguluyorlar.
Ancak, başta İstanbul olmak üzere bütün Türkiye’yi depreme hazırlamak için gereken büyük bir stratejiden yoksunlar.