Güncelleme Tarihi:
Bulgaristan'dan 1989 yılında ailesiyle birlikte Türkiye'ye göç etmek zorunda kaldığını anımsatan olimpiyat şampiyonu Taner Sağır, eğer göç etmemiş olsaydı şu an çiftçilikle uğraşan birisi olarak yaşamını sürdüreceğini düşündüğünü kaydetti.
Göç etmeden önce ailesinin Bulgaristan'da çiftçilik yaptığını hatırlatan Sağır, “Türkiye'ye 1989 yılında 3-4 yaşlarında geldim. Bulgaristan'da kalsaydık şartlar uygun değildi. Türklere baskı vardı. Sanırım sporcu olamazdım. Orada çiftçiydik, kalsaydık çiftçiliğimiz devam ederdi” dedi.
Türkiye'ye göç ettiklerinde, önceleri Batıkent semtinde yerleştiklerini ve daha sonra Pursaklar'a taşındıklarını dile getiren Sağır, şunları söyledi:
“Haltere 1994 yılında Pursaklar'da başladım. Bizimkisi bir hevesti. Arkadaşlarım, yakın çevrem gidiyordu. Bir gün bize 'hep beraber gidelim' dediler. Benden 2 ay önce ağabeyim (Nezir Sağır) başladı . Herkes ağırlık kaldırıyordu. Büyük ağabeylerim vardı. Onlar kaldırınca ben de kaldırabilirim dedim. Sonra başladım ve yavaş yavaş gelişti.
Ağabeyim hala sporla ilgileniyor ve şimdi antrenörlük yapıyor. 1999-2000 yıllarında birlikte gençlerde Avrupa Şampiyonası'na gitmiştik. Ben birinci, ağabeyim ikinci oldu. Sonra Dünya Şampiyonası'na gittik. Ben birinci, o üçüncü oldu. Sonra benim gitmediğim yarışmada o 3. oldu. Çok heyecanlıydı. İki kardeş 1-2 olmak çok heyecan verici bir şey. Ağabeyimin büyüklerde de olmasını isterdim. Birlikte gidip olimpiyatlarda ilk üçe girmek beni çok mutlu ederdi. Gençlerdeki başarımızı büyüklerde de sürdürebilseydik çok güzel olurdu. Ağabeyimle üniversiteyi de yeni bitirdik. Kendisi benden 1 yaş büyük. İlkokulu, ortaokulu hep birlikte okuduk.”
“HAYATI HALTER”
Halterde başarı elde etmenin zor olduğunu ifade eden Sağır, ağabeyiyle bir süredir birlikte çalışamadıklarını kaydetti.
Zamanının büyük bir kısmının sporla geçtiğini ve sporun dışında zamanının olmadığını dile getiren olimpiyat şampiyonu halterci, “Hayatımız halterle geçiyor. Uzun zamanlı antrenman programlarımız var” dedi.
Küçükken sakatlık geçirdiğini anımsatan Sağır, “Kasımda yırtık oluşmuştu. Sanki sporun benim için bittiğini düşündüm. Sonra yarışmaya gidip geldikten sonra ağrım kalmadı” diye konuştu.
Yarışma sırasında her hangi bir şey düşünmediğini ifade eden milli sporcu, “Yarışma sonrası düşünüyorum. En çok ailemi düşünürüm. İnsanların ailenize bakış açısı değişiyor. Önceleri anlayamıyordum ama sonraları bunu düşünmeye başladım. Kamptayken ise her şeyi unutmak zorundayız” yorumunu yaptı.
Şampiyonalarda karşılaştıkları Bulgar sporcuların farklı bir bakış içinde olduklarını anlatan Sağır, “Bulgar sporcular hemen bizi kendilerinden görmeye çalışıyorlar. Bunu hissettiriyorlar. Orada yetişmiş gibi göstermeye çalışıyorlar. 'Bizden gittiniz' der gibi” dedi.
“OLİMPİYATLAR HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİ”
Spor yaşamında en büyük sıkıntısının sürekli sakatlıklarla uğraşmak olduğunu belirten Sağır, şunları söyledi:
“Tek sıkıntım sakatlık. İnsanın başına her şey gelebiliyor ama en büyük sıkıntım sakatlık. Büyük ağabeylerimizde şahit oldum. Şampiyonaya 15 gün kala sakatlık yaşanabiliyor. İnsan yıkılıyor. Çünkü şampiyonaya aylarca hazarlanmış oluyorsunuz.”
Yaşamında en büyük sevincini 2004 Atina Olimpiyatları'ndan sonda yaşadığını anlatan Sağır, “Atina Olimpiyatları'ndan sonra aileme gösterilen ilgi beni çok mutlu etmişti. Ailemin gösterdiği sevgi beni sevindirmişti. Zaten Dünya ve Avrupa şampiyonluklarıma alışmışlardı. Olimpiyatlar her şeyi değiştirdi” diye konuştu.
Milli halterci Sağır, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Pekin'de benden beklenti vardı. Şanssız andan sonra (3 kaldırış) ben hiç üzüldüm. Çünkü sakatlanmadığıma şükrettim. Sakatlanabilirdim de. En azından sağlam olarak geri döndüm. Spor hayatım da bitebilirdi. Daha önce sakatlık geçirdiğim için bu duruma geldim. Pekin'de Atina'nın daha üstüne çıkmayı bekliyordum. Avrupa'daki sporcular da benden bunu bekliyordu. Sakatlığım olmadan başarısız olsaydım kesinlikle çok üzülürdüm. Sakatlığım bana teselli oldu. Zaten böyle bir durum olmasaydı başarılı olacağıma inanıyordum.
Halterde 32-33 yaşında genelde sporu bırakıyorlar. Benim yaşım 23, yaklaşık 10 yılım var. Sakatlığım olmazsa spor yapmayı düşünüyorum. Hiç bir sporcu zaten kolay kolay bırakmak istemez. Sakatlık olmazsa 3-4 olimpiyat daha görebilirim. Çünkü yaşım daha genç. Sakatlık olursa insana çok olimpiyat kaybettirebilir. Olmayacak diye de bir şey yok.”
“AMATÖR BRANŞLAR FUTBOLUN GÖLGESİNDE KALIYOR”
Türkiye'de amatör branşlara ilginin az olduğunu ve özellikle ailelerin çocuklarını bu spor dallarına yönlendirmesi gerektiğini ifade eden Sağır, bu branşların tanıtımının da yetersiz olduğunu söyledi.
Amatör sporun insanlara iyi anlatılması gerektiğini belirten Sağır, şunları kaydetti:
“Amatör branşlar futbolun gölgesinde kalıyor. Herkes futbola yöneliyor. 10 bin sporcu olsa içinden çok şampiyon sporcular çıkacaktır. Şimdi şans olarak sporcu çıkarıyoruz. 80-90 sporcudan 2-3 tane kalabiliyor. Kolay spor değil. Sayı daha fazla olmalı ki içinden daha çok şampiyon sporcu çıkarabilmeliyiz.
Kulüpler para vermiyor. Çocuklar, 16-17 yaşına gelince para kazanması gerekiyor. Bu da sporu olumsuz etkiliyor. Aileler çocuklarını amatör spora yönlendirmeli. Baktığımız zaman Türkiye'ye en çok başarı amatör spordan geliyor. Dünyada ülkeler amatör spora büyük önem veriyor. Biz 68 sporcuyla Çin'e gittik. Sadece 5-6 madalya elde edebildik. Bunlar Türkiye için komik dereceler.”
Taner Sağır, 19 yaşında katıldığı 2004 Atina Olimpiyatları'nda 77 kiloda koparmada 172.5, silkmede ise 202.5 ve toplamda da 375 kilo ile altın madalya kazanarak genç yaşta olimpiyat şampiyonu olmayı başarmıştı. Milli halterci ayrıca oyunlarda 4 olimpiyat ve 5 de dünya gençler rekoru kırmıştı.