Taksim Parkı'nda uyurken tüm parasını çaldılar

Güncelleme Tarihi:

Taksim Parkında uyurken tüm parasını çaldılar
Oluşturulma Tarihi: Ekim 30, 1999 00:00

Haberin Devamı

Ferdi Tayfur'un, taşı toprağı altın İstanbul'a ilk gelişi büyük bir hayalkırıklığıydı...


Bu Ferdi Tayfur'un, oyuncu, yönetmen, dublaj sanatçısı, Çanakkaleli, Adalet Cimcoz'un kardeşi Ferdi Tayfur'la uzaktan yakından ilgisi yoktur ve akraba da değillerdir. Arabeskin ünlü sesi Ferdi Tayfur, 1945 Adana doğumludur. Asıl adı Turan Bayburt'tur ve Hürriyet Mahallesi'nde yoksul bir ailenin oğlu olarak hayat mücadelesine başlamıştır. Babası vurulmuştur, okuyamamış, okula gidememiştir. Önce ekmek parası için geldiği İstanbul'da aç kalmış, ağlamıştır. Yıllar sonraki dönüşünde ise 'acı' dolu şarkıları hıçkıra hıçkıra söyleyip bu kez İstanbul'u o ağlatıp intikamını almıştır. İlk evliliği Zeliha Bayburt'ladır, Tuğba ve Funda adlarında iki kızı vardır. 'Çeşme' (1976) filminde tanıştığı Necla Nazır'dan ise o gün bugün ayrılmamıştır. Bu beraberlik nurtopu gibi bir Tuğçe vermiştir ona. Evet, Ferdi Tayfur'la 1999'dan 1940'lı yılların Adanası'na dönelim hep birlikte.

BABASINI VURDULAR

İlle de babası Cumali'dir, Ferdi Tayfur için önemli olan. Çünkü onun yüzü hep sisler ardında kalmış, küçücük yaşında hafızasına ancak öyle yerleşebilmiş.

'Bir gece kucakta olduğumu hatırlıyorum. Annem Şerife 'Babanız Cumali geldi çocuklar' demişti, sevinmiştik. Ben hep kucağındaydım, o sıcaklığı hala hissederim.

Ertesi gün, sabah evden çıkarken, gene hayal meyal hatırlıyorum. 'Akşam çiğköfte yap' demişti anneme ve bir lira bırakmıştı.

Babam bir daha dönmedi. O gece bir pavyonda vurdular onu.'

Ferdi Tayfur, babasının ölüm nedenini yıllar sonra araştırır ve öğrenir.

'Pavyonda bir ağaya rastlamış. İzmir'de askeri hastanede yatarken, bir hemşirenin ricası gelmiş aklına.

'Cumali efendi, Adana'da filanca ağa var, ona benim zor durumda olduğumu söylersen sevinirim. Bana yardım etsinler.'

Babam 'Bacı, ben bunu söylersem yanlış anlaşılır' dese de hemşire ısrar ediyor. Babam da askerde, cemseden düşmüş, bu yüzden hastenede. Neyse,tezkereye dönüyor ya, o gece de pavyonda ağa ile karşılaşıyor. Masasına gidip durumu izah ediyor, tekrar kendi masasına dönüyor. Yanındakiler ağayı fişeklemeye başlıyor.

'Haraç ister gibi ağayla konuşulur mu! Ağa bunu yutmayalım!'

Ağa bir süre sonra doluyor tabii. Babamı tuvalet yolunda sıkıştırıp bıçaklıyorlar. Akciğeri deliniyor, ölüyor. Dağ gibi babam, yüreğimde hasretiyle bir hiç uğruna gümbürdedi, gitti işte. Vuran 6 sene yattı, çıktı. Biz yetim kaldık. Ağbim Sermet, ben ve anam.'

GÖKTE ALLAH, YERDE PARA

Bir gerçeği şöyle dile getiriyor Ferdi Tayfur; 'Gökte Allah, yerde para'. Adana şivesini kullandığı anlar, duygularına gem vuramadığı anlar oluyor.

'İşte gerçek baba yaa. Allah'ına kadar gerçek!'

Allah hep yüreğinde olmuş Ferdi Tayfur'un. Ama cebinde parası her zaman olmamış. Öyle yoksulluklar çekmiş ki.

'Bak arkadaş, benim kanıma girdiler. Şimdi Adana'nın sıcak gecelerinde param oldu mu, kaçıp girdiğim yazlık sinemalarında Göksel Arsoy, Eşref Kolçak, Fikret Hakan filmlerini izlerdim. Allaaaah herşey toz pembe iyi mi! İstanbul'a gittin mi tamam. Fakir bile olsan yüreğin iyiyse karada ölüm yok sana.

Ulan bir de biz gidek bakalım dedim. Rahmetli anam karşı çıksa da, ısrarlarıma dayanamadı, birikmiş beş on kuruşunu verdi bana.'

Yıl; 1970'tir. Düşlerinde yaşattığı İstanbul'a Sirkeci'den ayak basar Ferdi Tayfur. Donar kalır azameti karşısında.

'Hayatımda ilk kez böylesine büyük bir kalabalık görüyordum. Hani ne iş olursa yapardım diyordum da, iş nerde, iş! O geceyi Taksim Parkı'nda uyuyarak geçirdim. Ertesi gün, Sirkeci'de hamallık yaptım, sırtım ağrıdı. Gece otele gitsen para. O parayı otele vereceğime, bir sonraki günün ekmek parası yapıyor, gene parkta sabahlıyordum. Taksim Parkı evim olmuştu. Kapkara uykular uyuyordum orada. Bir sabah bir uyandım ki, paramı çalmışlar.'

Oturur hüngür hüngür ağlar Ferdi Tayfur. Tamı tamına 12.5 lirası gitmiştir. Damsız geçen nice gecelerin biriktirmesidir bu para. Ne çare, İstanbul'un ilk çelmesini yer. Ama yıkılmaz, küser. Gerisin geriye dönüverir Adana'ya, nostaljik Türk filmlerine küfür ede ede.

HASTANE DRAMI

İstanbul'da parasızlık zordur da, Adana'da farklı mıdır! Çay bahçelerinde, düğün salonlarında şarkı söylemek Ferdi'nin karnını doyurmaz. Bu arada bir de karın ağrısı çıkar başına, dünyayı zindan eder.

'Arkadaş karnım nasıl ağrıyor, anlatamam. Sanki öleceğim. Anam 'Oğlum sen karnını üşüttün' dedi. Devamlı sıcak tuğlalar koyuyor. Sıcaklık beni iyice kötü etti. Kalktım hastaneye gittim. Bir doktorun kapısını çaldım. Şöyle bir muayene etti, 'Paran var mı?' dedi. Yok dedim. 'Zaten senin de bir şeyin yok' dedi, beni geri yolladı.

Eve döndüm, ölüyorum. Komşulardan borç aldım, bir doktor muayenehanesine gittim. Doktor beni uzaktan gördü, 'Senin apandistin patlamak üzere çocuğum' dedi. Allah ondan razı olsun. Hemen hastaneye yetiştirdiler beni. Meğer apandistim kangren olmuş ve ben o gece evde yatsam, ölürmüşüm. Ferdi Tayfur, toprak olacak, bugünleri göremeyecek arkadaş. Parası yok ya, ondan. O hastanedeki doktoru hiç unutmadım. Beni ölüme gönderen adamla, keşke bir gün karşılaşsam diye öfkelendim, durdum yıllar yılı. Görseydim suratına tükürecektim.'

SAVAŞA RAMAK KALA

Ferdi Tayfur, önce hayata döner, sonra yeniden İstanbul'a. Bu kez talih ondan yanadır. 'Çeşme' adlı kasetiyle bir anda zirveye çıkar. Kasetleri peynir ekmek gibi satmaktadır artık. Aynı yıl İzmir Fuarı'nda sahneye çıkar, onu izlemek için birbirini ezen hayranları yüzünden polis korumasında gazinoya gidip gelmeye başlar. Filmleri kapalı gişe oynar. Arabeskin kralı olmuştur. Ama o krallığını değil de, arada bir askerliğini düşünür.

'Yıl; 1968. Ankara, Mamak Muhabere Okulu'nda askerim. Bir savaş dedikodusu çıktı ki, Allaaaahh! Derken, Cengiz Topel'in Kıbrıs'ta uçağıyla düştüğü, şehit olduğu haberi geldi. Emir geldi, bizim bölük Kıbrıs'a gidecek. Trenle güneye indik önce. Mersin sırtlarında karargah kurduk. Tam 45 gün postallarımızla, elbiselerimizle yattık. Her ne kadar orduevinde şarkı türkü söylesem de, kayıtlarımda 'Sınıfı, haberleşme' yazıyor. Haberleşme de çok önemli. 'Yürüyün Kıbrıs'a' denilse, en önde benim gitmem gerekiyor. Çünkü ben hat çekeceğim, haberleşme hattı. Benim en önde gideceğimi duyan arkadaşlar sıraya girdiler. Hepsi 'Sıranı bana ver, önce ben gitmek istiyorum' diyor. Hücum emri çıkar çıkmaz en önde ben gideceğim, ardımdan çabuk yetişin yeter dedim. Bir süre sonra ortalık yeniden yumuşadı, Türkiye, Kıbrıs'a müdahaleden son anda vazgeçti.'

Ferdi Tayfur, dün neyse, bugün de o... Şöhretin, paranın, çevrenin değiştiremediği bir star... Ama o geçmişini, yaşadıklarını hiç unutmadı ve unutmuyor...

FERDİ TAYFUR'UN ALBÜMÜNDEN

35 YIL ÖNCE VE SONRA

Yıl; 1964. Ferdi, Adana'daki bir çay bahçesinde şarkı söylüyor. Yanık yanık, heyecanlı heyecanlı. Ve yıl; 1999. Aradan 35 yıl geçmiş ve Ferdi yine sahnede.

ASLAN ASKER

Yıl; 1968. Ankara, Mamak Muhabere Okulu'nda çakı gibi bir askerdir, Ferdi Tayfur. Derken, Cengiz Topel şehit düşer ve Kıbrıs olayı patlar. Savaşa ramak kalırken, Ferdi'nin birliği Güney'e kaydırılır.

PARASIZLIKTAN ÖLÜYORDU

Ferdi Tayfur, apandisit yüzünden az kalsın ölüyormuş. Tabii, onu ölümün çizgisine kadar getiren apandisit değil, ameliyat olacak parasının olmamasıymış. O günleri gözleri yaşlı hatırlıyor, Adanalı Ferdi.

Sandalyede oturan Ferdi Tayfur. Yanındaki ise ağabeyi Sermet. Minik Ferdi'ye uzanan eller ise babası Cumali'ye ait. Babasını hayal meyal hatırlıyor Ferdi. Net görebildiği sadece bu fotoğraftaki elleri.

ONLAR GÖNÜL NİKAHLISI

Ferdi Tayfur, 1976'da çektiği 'Çeşme' filminde birlikte kamera önüne geçtiği Necla Nazır'la gönül nikahlısıdır. Bu beraberlikten de Tuğçe adlarında bir kızı oldu, mutlu ikilinin.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!