Susurluk Fenerbahçe’de

Güncelleme Tarihi:

Susurluk Fenerbahçe’de
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 17, 2007 00:00

1907 Derneği, Galatasaraylı Hakan Yörükoğlu’nun Fenerbahçe Basketbol Takımı’na transfer olurken Faruk Süren’in yaptığı cinliği, içine sindiremiyordu.

Bunun intikamını almak için Galatasaray’ın yeni transferi Paul Affeaki’yi gözlerine kestirdiler. Akıllara durgunluk veren bir planla Affeaki, Galatasaray yerine Fener forması giydi. Bu planın arka planındaki isimlerden biri İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ idi. Susurluk skandalında kamyona çarpan Mercedes’i kullanan ve yaşamını yitiren Kocadağ...

1907 Derneği Fenerbahçe Kulübü’nden bağımsız olarak kuruldu. Yeni başkan Güven Sazak, basketbol şubesinin 1907 Derneği’ne verilmesini onayladı. Galatasaray da bu sırada basketbol şubesinin başına Faruk Süren’i getirdi. Galatasaray’da oynayan basketçi Hakan Yörükoğlu, Fenerbahçe’ye transfer olmak istedi. 1907 Derneği, Hakan’a "Faruk Süren izin verirse, gel" dedi. Birkaç gün sonra Galatasaray’ın izin verdiğini söyleyen Hakan, yıllık 130 bin dolar karşılığında Fenerbahçe ile anlaşma imzaladı.
/images/100/0x0/55ea5563f018fbb8f8791b04

PAUL AFFEAKİ OLAYI

Bu arada Hakan’ı Fenerbahçe’ye kaptırmamak için, Faruk Süren akıllı bir oyun oynamıştı. Hakan’a "Sen git onlarla anlaşma imzala, ama vazgeçebilirsin, onun için, bir de bizimle anlaşma imzala" dedi. Hakan onu da, imzaladı. İki ayrı anlaşma, iki ayrı kulüp ve Hakan cezalı duruma düştü. Cezadan kurtarmak için, Galatasaray, Hakan’la yaptığı anlaşmayı yırtmaya hazırdı, ama Fenerbahçe’den para istiyordu.

Süren cinlik yapmış, Fenerbahçe fena halde oyuna gelmişti. Fenerliler intikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu. Fırsat için çok beklemediler. Galatasaray, Paul Affeaki isimli bir Amerikalı basketçi getirdi. Bir gece yarısı üç Fenerli, basketçiliğini anlamak için Affeaki’yi kaçırdı, ama geri götürüp bıraktı. Çünkü pasaportuna Galatasaray el koymuştu.

Affeaki Amerika’ya gidecek, ailesini alıp Türkiye’ye dönecekti. Galatasaraylılar Amerikalıyı uçağın kapısına kadar getirdiler. Uçak havalanınca Galatasaraylılar gönül rahatlığı içinde, havaalanından ayrıldılar. Uçak Londra üzerinden Amerika’ya gidiyordu.

Affeaki Londra’da indi, birkaç saat sonra yeniden İstanbul’a uçtu. Cebinde Fenerbahçelilerin verdiği Londra-İstanbul bileti vardı. Pasaportu artık yanındaydı. Ancak bir sorun vardı. Affeaki’nin tek bir giriş vizesi vardı. Giriş yapması mümkün değildi. Kaldı ki Yeşilköy Havaalanı Müdürü koyu bir Galatasaraylıydı.

KOCADAĞ DEVREDE

Çözümü İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı, Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyesi Hüseyin Kocadağ buldu. "Uçaktan indikten sonra, giriş yapmasın, biz onu alandaki büroda saklarız. Türkiye’ye kaçak sokacağız. Ama gece 02.00’ye kadar bekleyecek, çünkü havaalanı müdürünün nöbeti o saatte bitiyor."

Affeaki, Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ nezaretinde Türkiye’ye kaçak girdi.

Ertesi gün 1907 Derneği’nde "Hakan’ın töreni" vardı. Galatasaray yöneticileri 1907 Derneği’ne gelecek, Hakan’ın Galatasaray’la imzaladığı anlaşmayı Fenerbahçe’ye satacak, Hakan da cezadan kurtulacaktı. Öyle de, oldu.

Kadehler bu anlaşma şerefine kalkarken, Galatasaraylılar gözlerine inanamıyordu. Affeaki, Fenerbahçe formasıyla arka odadan çıktı. Bir saat önce Fenerbahçe ile imzaladığı anlaşmayı havaya kaldırmış, sallıyordu. 1907 Derneği Hakan’da oyuna gelmenin intikamını fena almıştı.

SAZAK’I ZİYARET

Şapka çıkartılacak bu olayın kilit isimlerinden emniyetçi Hüseyin Kocadağ’ı, Türkiye 1996’da tanıyacaktı. Susurluk’ta bir Mercedes, bir kamyona çarptı. Mercedes’de devlet adına iş yapan, MHP kökenli mafya üyesi Abdullah Çatlı, DYP milletvekili Sedat Bucak ve Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ vardı. Kazada Çatlı ile Kocadağ hayatlarını kaybetti.

Hüseyin Kocadağ, Fenerbahçe’ye Güven Sazak’ın başkanlığı sırasında gelmişti. Zaman zaman Güven Sazak’ı tek başına ziyaret etti, ama özel sohbetlerde de, ağzını sıkı tuttu.

Sazak’ın Mehmet Özbey adıyla bir başka sürpriz konuğu daha vardı: Susurluk’ta, aynı kazada ölen Abdullah Çatlı.

1907 Derneği’ne polis baskını

1907 Derneği, adı bir ara her türlü madrabazlığa çıkan "Jet Fadıl" ile bir anlaşma imzaladı. Jet-Pa’dan forma reklamı aldı. Formada "Proton" yazıyordu. Proton, Malezya’dan üretilen bir araba markasıydı. Jet-Pa’nın bu firmayla ilişkisi vardı. İşin içinden kökten dinci kokular geliyordu.

Anlaşma yarım sezonda sona erdi. Askerler bu ilişkiden hoşlanmamıştı.

1907 Derneği Başkanı Necdet Ersoy’u bir düşünce aldı. Derneği kurduktan sonra önemli işlere imza atmışlardı. Ama, taraftar ve üye seviyesini yükseltmek amacında, istenilen hedefe henüz varamamışlardı.

Bazen liseli, bazen üniversiteli çocuklar geliyor, paraları olmadığı için maçlara giremiyorlardı. Oysa tribünlerde çağdaş, küfür ve şiddetin olmadığı, spor ahlakıyla kişisel ahlakı bütünleştirmiş, eğitimli insanlara ihtiyaç vardı. Farklı siyasal görüşlerde olabilirlerdi, ama sporu spor olarak kabul eden, Fenerbahçe ruhunu taşıyan, Batı uygarlığına inanan bir gençliğin yetişmesi şarttı.

Bu düşünceye uygun olarak "1907 Ünifeb." kuruldu: 1907 Üniversiteli Fenerbahçeliler Derneği. Yeni dernek altı ayda tam 52 üniversitede örgütlendi. Üye sayısı kısa sürede otuz bine ulaştı. Fenerbahçe yönetimi bir süre sonra, Necdet Ersoy’a "Bu derneği kapat" dedi.

Ersoy, Ünifeb.’i kapattı, arkasından da 1907 Derneği Başkanlığını bıraktı.

Ancak bununla kalmadı. Bu çocuklar tribünlerde dayak yemeye başladı. Kim, hangi nedenle bu çocukları hedef aldı, bilen yoktu. Oysa, onları tribün çetelerinden korumak, kimin sağladığı belirsiz rantlardan uzak tutmak için 1907 Yönetimi canını dişine takmıştı.

YÜKSEK RÜTBELİ KOMUTAN

İşte 1907 Derneği o sırada baskına uğradı. Fenerbahçe 6-0’lık Galatasaray zaferinin heyecanını yaşıyor, Türkiye bu akıllara durgunluk veren skoru tartışıyordu. Zaferi izleyen cuma gecesi polis derneği bastı. Başkan Necdet Ersoy’u çete kurmak suçundan arıyordu. Ersoy çaresiz, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki avukatı Prof. Dr. Şükrü Alpaslan’ı aradı. Hukuk açısından ne yapılabilirdi? Alpaslan çok net konuştu:

"Tam bir hukuk rezaleti. Senin aleyhine hiçbir kanıt yok. Birkaç şık var. Bir, polise git ve teslim ol. Ama, bir süre içerde kalırsın, o sırada başına ne gelir, belli olmaz. İki, kaç. Gıyabında dava açılır. Üç, Türkiye’de senin tanıdığın ve seni koruyacak kim varsa, onu ara."

Necdet Ersoy üçüncü alternatifi seçti. Fenerbahçe aşığı, çok yüksek bir komutana sığındı. Polisin arama emri bir anda yok oldu.

Bu gerilim filminin üstünden beş yıl geçti. Demokratik bir hukuk devleti olan Türkiye’de, ne o baskının, ne de o çete kurma suçlamasının nedeni, arkasında kimlerin, hangi amaçla bulunduğu hálá çözülemedi, sır olarak kaldı. Sır olarak kalmayan bir şey var. Fenerbahçe’nin bir zamanlar as başkanlığını yapmış Necdet Ersoy, o günden sonra bir daha hiçbir Fenerbahçe maçına gitmedi.

YarIn: Uğur Dündar’ın Aziz Yıldırım’a mektubu
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!