Güncelleme Tarihi:
2009 yılında Molde’den Manchester United’a transfer olan Mame Diouf, Kırmızı Şeytanlar’da 9 maçta forma giydi ve 1 gol kaydetti. Blackburn Rovers, Hannover 96, ve Stoke City kariyerlerinden sonra 2020 yılında Hatayspor’un yolunu tutan başarılı futbolcu, Akdeniz ekibinde çıktığı 75 maçta 31 gol ve 8 asist kaydederek göz doldurdu. Konyaspor ve Göztepe formaları da giyen Diouf, sezon başında TFF 1.Lig ekiplerinden Ankara Keçiörengücü’ne transfer oldu. İngiltere günleriyle ilgili yaşadığı deneyimleri paylaşan 36 yaşındaki tecrübeli yıldız, Süper Lig’de mücadele eden mevkidaşları Dzeko, Icardi, Osimhen, Immobile, En-Nesyri ve Batshuayi arasından favori ismini açıkladı.
SENEGALLİ YILDIZ SANTRFOR MAME DIOUF’UN ÖZEL AÇIKLAMALARI ŞÖYLE:
“MANCHESTER UNİTED’IN İLGİSİNİ DUYUNCA KENDİMİ ÇOK MUTLU VE GURURLU HİSSETTİM”
Molde’de gösterdiğin başarılı performansın ardından 2009 yılında Manchester United’ın yolunu tutmuştun. İngiliz devine transfer sürecini anlatır mısın? O dönem ismin Arsenal’le de anılmıştı.
Evet, Molde’de oynarken o sezon birçok takımın beni transfer etmek istediğine dair haberler medyada yer almıştı. Ben bu transfer konularını kafama takmadan iyi bir şekilde Molde’de sezonu tamamlamıştım. Menajerim beni aradığında benimle bir konu hakkında yüz yüze görüşmek istediğini söyledi. Konunun ne olduğunu bana telefonda da söyleyebileceğini belirttim. Menajerim, bu konunun telefonda konuşulmayacak kadar önemli bir konu olduğunu söylemişti. O zamanlar Fransa’nın Nice şehrine tatile gitmiştim. Menajerim yanıma geldi ve Manchester United’ın temas kurduğunu, beni transfer etmek istediklerini söyledi. Böyle bir büyük takımın benim gibi genç bir futbolcuyla ilgilenmesinden dolayı çok mutluydum ve kendimi gururlu hissediyordum.
“ÜST DÜZEY VE BÜYÜK FUTBOLCULARLA ANTRENMAN YAPMAK GELİŞMEMİ SAĞLADI”
4,5 milyon euro gibi 2009 senesine göre büyük bir bonservis bedeliyle transfer olduğun Manchester United günlerinden bahseder misin? Manchester United’daki günlerin beklediğin gibi geçti mi?
Manchester United’a gittiğimde çok genç bir oyuncuydum. Her hafta sonu maçlarını izlediğim bir takıma transfer olmuştum. Oradaki üst düzey ve büyük futbolcuları sadece televizyonda görüyordum. Böyle oyuncularla birlikte her gün antrenman yapmak benim gelişmemi sağladı. Manchester United’da öğrendiğim bilgilerin kariyerimde bana çok faydası oldu. O günlerde aldığım eğitimlerden dolayı hala futbol oynuyor, iyi performans sergiliyorum.
“SİR ALEX FERGUSON, ÇOCUKLARINA YOL GÖSTEREN BİR BABA GİBİYDİ”
Kırmızı Şeytanlar’da beraber çalıştığın Sir Alex Ferguson ve Ole Gunnar Solskjær’in futboluna etkisini değerlendirir misin?
Sir Alex Ferguson ve Ole Gunnar Solskjær’in futbolumu geliştirmemde bana çok katkısı oldu. Büyük futbolcularla birlikte her gün antrenman yapmak için bana şans verdiler. Bu sayede tam anlamıyla profesyonel oldum diyebilirim. Profesyonel futbolcu olmak için sadece antrenmanlarda değil, saha dışında da yapmanız gereken çok şeyler var. Bu tarz büyük kulüplerde oynayınca profesyonelliğin ne demek olduğunu çok daha yakından görüyorsunuz. Bu iki teknik direktörün katkıları kariyerimi çok etkiledi. Onlardan öğrendiğim davranışlarıma şimdi bile devam ediyorum. Sir Alex Ferguson, tamamen bir liderdi. O, çocuklarına yol gösteren bir baba gibiydi. Takımdaki herkes onu hemen benimsemişti. Maçlarda forma şansı vermese bile sizinle sürekli olarak konuşurdu. Ayrıca iletişim kurarak sizi takımda tutmaya çalışırdı. Çünkü O, hiçbir oyuncusunu kaybetmek istemezdi. Takım içinde herkesi motive tutmaya çalışırdı. Bu arada o dönem ocak ayına doğru Manchester United’a geldiğimde takımın başarılı bir gidişatı vardı. Teknik direktör Ole Gunnar Solskjær, ‘İyi bir takıma geldin. Sürekli kazanan bir takımımız var. O yüzden senin burada sabırlı olman lazım. Bekleyeceksin ama aynı zamanda da hazır olmalısın. Çünkü sana da şans geldiğinde o şansı iyi değerlendirmen gerekiyor” şeklinde beni motive edici sözler söylemişti. Ben de ona göre çalışmaya devam etmiştim.
“OWEN, BERBATOV VE ROONEY’İN BANA ÖĞRETTİKLERİNİ KARİYERİM BOYUNCA GÖSTERME FIRSATIM OLDU”
İngiliz ekibinde Michael Owen, Dimitar Berbatov ve Wayne Rooney gibi forvet oyuncularıyla hücum hattını paylaşmak futboluna neler kattı?
Kariyerimde her zaman Ronaldo Nazário’yu örnek aldım ve onun sayesinde futbolu sevdim. Diğer yandan Michael Owen, Dimitar Berbatov ve Wayne Rooney gibi futbolcularla her gün antrenman yapmak gelişmemi sağladı. Bu isimlerin haricinde takımda Chicharito da vardı. Genç bir oyuncu olduğum için benimle yakından ilgilendiler. Böyle büyük futbolcuların yanında öğrendiğim bilgiler sayesinde daha sonra gittiğim takımlarda çok güzel sezonlar geçirdim. Onların bana öğrettiklerini kariyerim boyunca gösterme fırsatım oldu. Bana hücum hattında durmam gereken yerleri, orta geldiğinde nasıl hareket etmem gerektiğini ve ceza sahası içinde bitirici vuruşları öğrettiler. Onlara çok sayıda soru sorardım ve verdikleri cevapları merakla dinlerdim. Her zaman büyük oyunculardan bir şeyler öğrenme derdindeydim. Sonuçta profesyonel bir takımda oynuyordum. Büyük takımlara gidince böyle şanslar yakalıyorsunuz. O şansı almak için eğer çalışmazsan çok zorluk yaşarsınız. Oynadığım bu forvetlerin farklı türde kalitesi vardı. Ben bu üst düzey forvetlerdeki kaliteyi kendime örnek almaya çalışırdım.
“6-1’LİK MAÇTAN SONRA GERRARD’IN MUTLU OLMADIĞINI GAYET İYİ HATIRLIYORUM”
Stoke City forması giydiğin dönem Liverpool’a karşı oynadığınız maçı 6-1 kazanmıştınız. O maç, efsanevi futbolcu Steven Gerrard’ın Liverpool formasıyla son maçıydı. 2 gol kaydettiğin o maçla ilgili hatıralarını anlatır mısın?
Bu çok önemli ve büyük bir maçtı. Steven Gerrard’ın son maçı olduğu için böyle önemli maçlarda kendimizi göstermek istedik. Çünkü Gerrard’ın veda maçı olduğu için herkesin takip edeceği bir maç olacaktı. Böyle bir maçta ayrı bir performans sergilemek lazımdı. O gün de çok istekliydim ve çok güzel bir maç çıkardım. Elimden gelenin daha fazlasını yapmaya çalıştım. Skordan dolayı Gerrard’ın maçtan sonra mutlu olmadığını gayet iyi hatırlıyorum ve unutmuyorum. Şimdi insanlar Steven Gerrard ile ilgili konuşunca onun son maçı olan Stoke City’den ve 2 gol attığım için benden bahsedecekler.
“BÜYÜK FUTBOLCULAR, EN İYİ DÖNEMLERİNDE BİLE SÜPER LİG’İ TERCİH EDİYOR”
Kariyerinde İngiltere ve Almanya gibi büyük liglerde de forma giydin. Bu liglere kıyasla Türk futbolundaki mantalite, mücadele ve kalite hakkında neler söylemek istersin?
Her ülkenin kendine göre farklı futbol tarzları var. Bu liglerdeki oyuncu profilleri bile farklı. Türkiye’ye geldiğim günden beri Süper Lig’in her sene daha da ileriye gittiğini gördüm. Oyuncuların gösterdiği performanslar ve ligin gelişim göstermesi milli takımınızı da etkiliyor. Gördüğünüz gibi milli takımınız şu an Avrupa’daki en iyi milli takımlardan biri. Milli takımdaki oyuncuların çoğu Türkiye’de oynuyor. Demek ki Türkiye Ligi, gün geçtikçe daha da profesyonelleşiyor. Türkiye Ligi, ayrıca mücadelenin çok fazla ön plana çıktığı bir lig. Bu da ligin gelişmesini sağlıyor. Eskiden baktığınızda çoğu futbolcu kariyerlerinin sonlarına doğru Türkiye’yi tercih ediyordu. Çünkü Türkiye Ligi, o zamanlar şimdiki gibi gelişme gösterememişti. Şimdi Türkiye Ligi; çok gelişti ve daha da profesyonel hale geldi. Çok sayıda büyük takımın yer aldığı bu lige genç yaşta gelen büyük oyuncular oldu. Türk takımları ve milli takım, Avrupa Kupalarında ülkesini çok güzel temsil ediyor. Bundan dolayı artık herkes bu ligi çok iyi biliyor ve her futbolcu buraya gelmek istiyor. Bazı futbolcular, en iyi yaşlarında ve en güzel dönemlerinde bile buraya gelmeyi tercih ediyor. Bu durum Türkiye Ligi için çok güzel bir ışık.
“BEŞİKTAŞ’IN SAHASINDA OYNARKEN TAKIM ARKADAŞLARIMIZLA BİRBİRİMİZİ DUYAMIYORDUK”
Türk futbolundaki taraftar kültürü ve stadyum atmosferi hakkında gözlemlerin nelerdir? Ayrıca Süper Lig’de oynadığın dönem seni 4 büyük takımdan en çok hangisinin stadyumu ve taraftarı etkiledi?
Türkiye Ligi’ne ilk geldiğim zamanlarda gördüğüm şeyler beni çok şaşırttı. Çünkü taraftarların takımlarına olan sevdası gerçek bir sevdaydı. Takımlarını gerçekten çok seviyorlar ve takımları için her şeylerini verirler. Ayrıca stadyumlar ve taraftarların ambiyansları müthiş seviyede. Bir yabancı futbolcu olarak Türkiye’ye geldiğimde ilk etkilendiğim konu buydu. Çok güzel maçlar oynanıyor ve bu maçlarda taraftarlar 90 dakika boyunca takımının arkasında oluyor. Bu gerçekten çok güzel bir olaydı. 4 büyüklerden taraftar ve stadyum atmosferi bakımından en farklı olanı Beşiktaş’tı. Türkiye’deki ilk sezonumda şampiyonluğu da kazanmışlardı. Taraftarlar, o kadar yüksek sesle tezahürat yapıyorlardı ki; arkadaşlarımızla sahada birbirimizi duyamıyorduk. Diğer yandan Fenerbahçe ve Galatasaray’ın da stadyumlarında müthiş bir atmosfer vardı. Bu ortamlar ayrıca sizin performansınızı da etkiliyor. Taraftar desteği çok güçlü olduğu için bir futbolcu olarak böyle takımlarda her zaman oynamak istersiniz. Böyle atmosferlerde oynamak bir futbolcu için çok harika bir duyguydu. Buralarda oynamak çok keyifli oluyordu.
“İLGİLENEN TAKIMLAR OLDU, 4 BÜYÜK TAKIMDA DA OYNAMAK İSTERDİM”
İngiltere’de oynadığın dönem ve Hatayspor’da gol krallığı yarışını 3. bitirdiğin sezon ismin sürekli 4 büyük takımla anıldı. O dönemlerde transfere dair neler yaşandı?
Büyük takımlarda oynamak çoğu zaman önceliğim olmadı. Daha çok zor şartlarda oynamayı seviyorum ve böyle takımlara gidip katkı göstermeyi istiyorum. Yine de ismimin transferde sürekli olarak 4 büyük takımla anılması beni her zaman çok mutlu etti. Bu durum performansımın iyi olduğunu ve güzel bir sezon geçirdiğimi gösteriyordu. O yüzden bu iddialar beni çok gururlandırdı ve çok mutlu etti. Bu takımlardan resmi bir teklif almadım ama menajerlerin beni 4 büyük takım için aradıkları ve bu takımların ilgisini ilettikleri dönemler olmuştu. Eğer gerçekleşseydi birini bile ayırmadan hepsinde de oynamak isterdim.
“FAVORİM EDİN DZEKO! O, TECRÜBESİYLE DİĞER FORVETLERDEN BİR ADIM ÖNE ÇIKIYOR”
Süper Lig’de Dzeko, Icardi, Osimhen, Immobile, En-Nesyri ve Batshuayi gibi yıldız forvetler mücadele ediyor. Bu mevkidaşlarından hangisi tarz ve mantalite açısından senin için daha favori?
Bu isimler gerçekten çok büyük golcüler ve üst düzey kaliteye sahipler. Bu futbolcuların güzel bir sezon yaşayacaklarına inanıyorum. Bu isimlerden bana göre daha farklı ve önde olanı Edin Dzeko’dur. Dzeko, tecrübesiyle bir adım öne çıkıyor. Dzeko’daki tecrübenin Fenerbahçe’ye çok büyük faydası olacaktır. Büyük takımların bu isimleri tercih etmesi de zaten bundan kaynaklanıyor. 4 büyükler bu sene lig şampiyonluğunu kazanmak için büyük forvetler aldı. Bu oyuncuların buraya gelmesi bu ligin geliştiğini gösteriyor. Bu forvetlerin Süper Lig’i daha da geliştireceklerini göreceksiniz. Mesela Victor Osimhen geldi ama bir gün Türk futboluna daha büyük isimler de gelecektir.
“BİREYSEL HEDEFİM ÖNEMLİ DEĞİL, SÜPER LİG’E ÇIKARSAK MÜTHİŞ BİR OLAY OLUR”
Son olarak TFF 1.Lig ekibi Keçiörengücü formasıyla çıktığın ilk 4 maçta 3 gol kaydettin. Bireysel performansın ve takım olarak hedeflerinizle ilgili neler söylemek istersin?
Bireysel hedeflerim çok önemli değil. Önemli olan takım olarak gitmek istediğimiz yere ulaşmaktır. Ben de takımımı bu hedeflere ulaştırmak için buradayım. Gol atmak ve maçlarda takımıma katkı vermek istiyorum. Takımımı her zaman yukarıya taşımayı hedefliyorum. Sezon sonunda Süper Lig’e bile çıkabiliriz. Eğer bunu başarırsak takım için çok müthiş bir olay olur. Sezon başlarında bu durum belki imkânsız olarak görülebiliyordu ama şimdi her maç bir adım daha yukarıya yaklaşıyoruz. Bu hedef bizim için çok önemli.